İstanbul'u dinliyorum

Güncelleme Tarihi:

İstanbulu dinliyorum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 1999 00:00

Nilgün GEDİKOĞLU
Haberin Devamı

ALKIŞLAR

Yepyeni klimalı vagonlar geliyor

Eminönü-Zeytinburnu hattında çalışan tramvaylar yenileniyor. İstanbul Ulaşım A.Ş.'nin bu amaçla Aralık 1998'te açtığı ihale sonuçlanmak üzere. Sözleşmenin imzalanması ile birlikte 12 ay içinde bu hatta çalışan mevcut vagonlar değiştirilerek, yerine düşük tabanlı, klimalı, ve 500 yolcu kapasiteli yeni vagonlar hizmete girecek. Bu yeni vagonlarla durak yükseltisi ortadan kalkacak ve yolcular cadde üzerinden tramvaya binebilecek. Bu durum en çok özürlü vatandaşların günlük yaşamında kolaylık sağlayacak.

BU OLAYIN TAKİPÇİSİYİZ

Bir memurun

bitmeyen çilesi

Ulusça sözü döndürüp dolaştırıp iki konuya getirmeye bayılıyoruz: Biri ‘‘sevgi’’, diğeri ‘‘insan’’. Hele bir mikrofon görmeyelim: ‘‘Sevgi, biraz sevgiyle herşey hallolur. Herşey sevgi eksikliğinden kaynaklanıyor’’ gibi beylik cümleler ediyoruz. ‘‘Önemli’’ kişiler nasıl bir misyon yüklendikleri kanaatındaysa, bir sevgi dini tutturmuş gibiler.

Oysa hiç düşünmüyoruz, günlük yaşamın işleyişinin sevgiyle bir alakası yok. Nefretle de.

Tek tek insanları severek sosyal sorunların aşılacağını sanmak çocukça bir saflıktan öteye gidemiyor.

Sevginin hesabı kitabı yoktur. O halde toplumsal yaşamın o ince mühendislik gerektiren işleyişinin temelinde daha az kaygan, daha değişmez bir şeye ihtiyaç var.

Daha sağlam, daha ‘‘kalıcı’’ bir şeye.

Hani eski uygarlıkların mükemmelliyetine, demokrasinin çok iyi işlediği eski toplumlara ‘‘şapka çıkardığımızda’’ neye şapka çıkardığımızı bilelim. Sevgi veya nefret değil. Hayran olduğumuz şey, şimdiki en uygar toplumların temelinde yatan şeyle aynı: İnsana verilen ‘‘değer’’.

Hani bizde en asgari olan şey.

En asgari, çünkü insan için olan herşeyi tersine işletmede üstümüze yok.

Kurallar bizim içindir, ama biz kurallar için oluruz.

Teknoloji bizim içindir, ama biz teknolojinin gölgesinde kalırız.

İleri toplumlarda yönetmelikler insanın emrindedir, bize ‘‘yönetmelik öyle diyor’’a boyun eğme vardır.

Mevzuat ve kırtasiye bazen bir insan yaşamını söndürmeye yetebiliyor. Sonra biz, mağduru sever ve acırız ama işleyişte bir geçerliliği yoktur.

Bir mektup aldım

Sözü fazla uzattım, biliyorum, ama bütün bunlar aldığım bir mektubun bana düşündürdükleriydi. Bir memurun, Gümrük Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan Mehmet Kalyoncu'nun öyküsüydü mektupta yazılan. 20 yıllık bir iş yaşamının bir dosyada, bir belgenin kayıp oluşu yüzünden hiçe sayılması, bir insanın mağdur olması. Kısacası, Kalyoncu, rahatsızlığı nedeniyle 1987 yılında gittiği hastanede muayene edilir, istirahatı uygun görülür ve rapor alır. Ancak işe gitmediği süre boyunca raporlu değilmiş gibi işlem yapılır ve müstafi sayılır.

Kalyoncu, gerekli yerlere başvuruda bulunur. Öyle ya, bir hata varsa düzeltilir. Kalyoncu, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde 17.8.1987 tarih ve 14542 protokol numaralı kayıtla Ayaktan Tedavi Ünitesi'nde muayene edilmiş ve teşhis konarak 15 gün istirahati uygun görülmüştü. Aslında ‘‘15 gün istirahatinin uygun görülmüş olması’’ resmi anlamda kendisine rapor verildiği anlamına gelir. Ne var ki raporun sureti dosyada yoktur. Ve Mehmet Kalyoncu 10 yıldır hukuk savaşı vererek bu yanlışlığın düzeltilmesine çalışıyor. Mevzuat, kırtasiye, her neyse, Kalyoncu'nun lehine olacağa yerde aleyhine oluyor.

Şimdi Mehmet Kalyoncu, ilgili makamlar arasında gidip gelen dilekçelerde adı geçen bir şahıs olarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Resmi yaşamı kağıtlarda.

Günlük yaşamına gelince, dosyalara, kırtasiyeye ve mevzuata yenilmiş durumda.

YÖNETENLERİN DİKKATİNE

BAHARİYE

Aceleci makinist

Bize Bahariye'den ulaşan bir okurumuz semtlerindeki bir sinemadan şikeyet ediyor. Buradaki Atlantis Sineması'nda şu anda 'Bir Böceğin Yaşamı' adlı film gösterimdeymiş. Ancak filmin sonundaki bölüm bir türlü oynhatılmıyormuş. ‘‘Bu kısım filmi bütünlüyor. Kamera hataları gibi sunulan bu bölümde aslında böceklerin de birer oyuncu olduğu sunuluyor.’’ diyen okurumuz makinistin 'son' yazısından sonra gösterimi kestiğini anlatıyor. Yönetenlerin dikkatine...

HALKALI

Kazalara son

Gültepe'den faks gönderen Taştepe Mahallesi sakinleri, İstasyon Caddesi'nin yaya geçişi için çok emniyetsiz olduğunu bildiriyor. Önceden bulunan kasisin asfaltlama çalışmasıyla örtülünce hızla geçen araçların sürekli kaza yaptıklarını söylüyorlar.

Dön baba dönelim!

Moda'dan trafik ve trafik levhalarıyla ilgili yoğun şikayet alıyoruz. Bunlardan en ilginci ve kuşkusuz en ayrıntılısı okurumuz Hasan Bilge'ye ait.

‘‘Düşünülmeden serpiştirilmiş bu levhalar!’’ diyor okuruz; ‘‘Park etmiş araçlar da hesaba katıldığında şöyle bir tablo çıkıyor karşınıza:’’

Cem Sokak'tan Bostan Sokak'a girmek isteyen sürücüler bütün Moda Caddesi'ni dolaşıp önce Moda Mektep Sokak'a, oradan Şair Nef'i Sokak'a, daha sonra da yine Cem Sokak'tan nihayet Bostan Sokak'a girmek zorunda kalıyor. Çünkü Moda Caddesi'nden Cem Sokak'a 'girilmez' levhası konulmuş.

Bir de çıkışı var bu dolaşmanın; o daha da karmaşık. Sebep, Moda Caddesi'nin devamında, Bostan Sokak'ın sonundaki 'sola dönülmez' levhası... Bu kez de sürücüler Mektep Sokak üzerinden ya Şair Nef'i Sokak'a -ki oradan da Cem Sokak'a girerek yeniden Bostan Sokak'a çıkmaları gerekir-, ya da Atıfet Sokak üzerinden Yusuf Kamil Paşa Sokak'a, daha sonra da Bostan Sokak'a girmek zorundalar. Tabii bu daracık yolda, artık bir an önce trafiğe çıkmak isteyen diğer şoförlerle cebelleşerek.

Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk'ün Modalıların bu şikayetlerini dikkate alarak bu trafik karmaşasına bir son vereceğini umuyoruz. Belediyenin Moda'da yapacağı düzenlemeleri sizelere duyuracağız çünkü bu olayın takipçisiyiz diyoruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!