İhanet-i vataniye

Güncelleme Tarihi:

İhanet-i vataniye
Oluşturulma Tarihi: Şubat 20, 2002 00:00

AKP önderi Tayyip Erdoğan, kendini anlatmaya devam ediyor. Bu suretle, Erdoğan'ın ne olup ne olmadığı açıkça anlaşılıyor. Erdoğan, bir siyasetçi.Yani oy alarak iktidara gelecek. Kendince durum değerlemesi yapmış. Bu fikirleriyle azami oyu alacağını tahmin ediyor. Kendisine oy vermesi şüpheli sosyal kesimlere ise meydan okuyor. Ben buyum; beğenmiyorsanız oy vermezsiniz, o kadar diyor.Sultanbeyli'de yaptığı konuşma çok önemli. Nüfus artışı hızının (nüfusun değil) düşürülmesi için yapılan aile planlaması çalışmalarını kökünden reddediyor. Bu ‘‘ihanet-i vataniye’’dir diyor (vatana ihanettir diyecek kadar bile yenileşemiyor) ve şöyle devam ediyor: ‘‘Bu, adeta milleti azaltmak suretiyle, tarihten, dünyadan silme projesinin adıdır. Bu milletin çoğalması lazım.’’ Erdoğan'ın dediklerini çözümlersek, dış düşmanlar ve onların yerli işbirlikçileri, Türkleri (belki de Müslümanları demek istiyor) dünyadan silmek üzere, uzun vadeli ‘‘hain’’ bir planı uygulamaya koymuştur.Bilgi sahibi olmak için bazı istatistiklere göz atalım. 1914 yılında İngiltere'nin nüfusu 45, şimdi 58 milyon. Fransa'nın 40, şimdi 58 milyon. Almanya'nın 68, şimdi 82 milyon. İtalya 36, şimdi 57. İsveç 6, şimdi 9 milyon. Rusya 1910'da 161, şimdi 148 milyon. Osmanlı İmparatorluğu 1914'te 20 milyon. Türkiye, 1927'de 13.7 milyon, şimdi 67. Ne oldu yani, nüfusu bize göre az artan bu ülkeler, tarihten ve dünyadan silindi mi? Ya da böyle bir tehlikeyle karşı karşıya mı? Tam aksine. Onlar hálá egemen. Tarihi ve dünyayı onlar şekillendiriyor. Aynı sürede nüfusu 5 kat artan Türkler ise maalesef, gurbet ellerinde ‘‘En Aşağıdakiler’’ adlı kitaplara konu oluyor. Bu çıplak gerçeği dahi göremeyen Erdoğan, halkına ‘‘Allah ne verdiyse çoğalın’’, yani Avrupa'nın paryaları olun diyor. İşte Erdoğan bu.Bilimsel gözlemler, ömrü kısa ve ölüm ihtimali yüksek canlı türlerinin hızlı, ömrü uzun; doğal düşmanlarına karşı savunması yüksek türlerin ise yavaş ürediğini gösteriyor. Doğada sinek kadar inek doğmuyor. Hamsi kadar yunus çoğalmıyor. Tavşanlar, tilkilerden hızlı ürüyor. Yani farklı doğurganlık hızlarının, doğanın dengesi açısından bir hikmeti var. Azgelişmiş ülkelerin nüfusu, yüksek doğurganlıklarına rağmen, asırlarca çok yavaş arttı. Şimdilerde yaşanan nüfus patlamasının sebebi, gelişmiş ülkelerde keşfedilen aşı ve ilaçların, azgelişmiş ülkelerde de başarıyla uygulanmasıdır. Geri ülkeler, ileri ülkelerin tıbbi icatlarından yararlanmamış, yani sadece kendi kültürlerinde var olan ilaçları kullanıyor olsalardı, ne kadar çok doğururlarsa doğursunlar çocuk ölümleri ve kısa ömürleri dolayısıyla, nüfusları hızlı artmayacaktı. ‘‘Nüfus, bilimsel önlemlerle arttığı için, bilimsel yöntemlerle planlanmalıdır.’’ Doğal denge isteniyorsa, Batı icadı aşı ve ilaç kullanılmamalıdır.İşin iktisadi yönü ise şu: Ülkelerin kişi başına milli geliri, kişi başına sermaye birikimiyle doğru orantılıdır. Bir kişiye, insan haysiyetine yaraşır gelir getiren bir iş yaratmak için, kabaca 100 bin dolar yatırım gerek. Emekçi için yatırım, süvarinin atı gibidir. Türkiye'de yılda 30 milyar dolarlık sabit sermaye yatırımı yapılsa, 300 bin, bilemedin 400 bin kişiye iş yaratılır. Bu da nüfus artışının yüzde 0.5'i geçmemesi gerekir demektir.SON SÖZ: Atsız süvariler, hep yaya kalır.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!