Hz. Muhammed’den insan hakları dersi

Güncelleme Tarihi:

Hz. Muhammed’den insan hakları dersi
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 28, 2011 00:00

Haberin Devamı

HİCRET’in 10’uncu yılı; Arafat, Mekke; hicri takvime göre haccın yapıldığı ay Zilhicce’nin 9’u, günlerden Cuma ve öğleden sonra. Medine’ye hicretinden sonraki ilk ve son haccı için yaklaşık 10-17 gün önce yola çıkan, 4-5 gündür de Mekke’de bulunan Hz. Muhammed, yanındakilere devesi Kasva’nın hazırlanmasını emrediyor. Kasva; Hz. Muhammed 10 yıl önce Mekke’den Medine’ye hicretine onun sırtında başlamıştı, Havzere Mevkisi’ne geldiğinde Mekke’ye doğru dönerek “Kavmim beni senden çıkardı” diye seslenmişti. O zaman yanında Hz. Ebubekir’den başka kimse yoktu. Hicretin 8 yılında kent fethedildiğinde ise 12 bin askeri vardı.

Kısa yolculuk bir veda olacaktı

10 yıl önce Kasva’yla çıktığı o uzun “Hicret” bir başlangıçtı; az sonra çıkacağı kısa “yolculuk” ise bir veda olacak. Geceyi geçirdiği Arafat’taki Nemure bölgesinden, Urane Vadisi’ne doğru ilerliyor. Ağır ağır adımların sonunda devesini durduruyor, rivayettir ki karşısında 124 bin kişi var; Hz. Ebubekir’le çıkılan o yalnız yolculuktan 124 bin kişiye. Derin bir nefes alıyor ve Arafat’ta bulunuşuna isim olacak hutbesine başlıyor. “...Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım...” Hutbesini tamamladığında, “Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!” uyarısıyla “Kardeşlik, dayanışma, birlik vurgusu yapan, Müslümanlar arası ilişkilerde ‘kanı da malı da haramdır’ şartıyla karşılıklı barış zorunluluğu getiren” bir peygamberi dinlemiş olacak o 124 bin kişi. Ya da bazı bölümleriyle “Irkçılığı reddeden; sınıfsal olarak en aşağıdakileri dahi yücelten, haklarını gözeten” bir hutbeyi.

Mekke’den BM Bildirgesi’ne

Bu girizgahın ardından, Miladi 632 yılında Hz. Muhammed’in verdiği hutbe ile 10 Aralık 1948 yılında BM Genel Kurulu tarafından ilan edilen İnsan Hakları Beyannamesi’nin iki maddesi arasındaki benzerlikler üzerinde devam edelim. Başka benzerliklerin de olmasına rağmen yazıyı iki maddede sınırlamamızın nedenine ise “Irkçılığa reddiye gerekliliği” yanıtı verelim; uzun uzadıya bir tartışmayı sonraya bırakalım.

Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur

Yazımızın ana kaynağı olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesindeki “Veda Hutbesi” metninin “Irkların üstünsüzlüğü” vurgusuna bakalım: “Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.” Hz. Muhammed’in dile getirdiği şart, İnsan Hakları Beyannamesi’nin ikinci maddesinde kendine şöyle yer buluyor: “Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bildirgeyle ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir.”

Başı kuru üzüm tanesi gibi olsa da

Hz. Muhammed “Azası (uzvu) kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz” uyarısını yapıyor. Hamidullah da “İslam Peygamberi” adlı kitabında bu bölümü “Üzerinize başı kuru üzüm tanesi gibi bir Zenci de tayin edilmiş olsa, onu dinleyiniz ve itaat ediniz!” şeklinde veriyor. Beyannamenin “Herkes, doğrudan veya serbestçe seçilmiş temsilciler aracılığıyla ülkesinin yönetimine katılma hakkına sahiptir...” maddesi Hz. Muhammed’in “Kuru üzüm tanesi gibi başı olan zencinin bile” hakkını koruyan yaklaşımını genişletiyor. Meraklıları benzer bir karşılaştırma için Dr. İbrahim Bayraktar’ın “İslam’ın İnsana Tanıdığı Bazı Temel Haklar ve Veda Hutbesi” adıyla Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nin 9. sayısına bakabilir.

Zulmetmeyecekler ve öldürmeyecekler

O günün hukuksal içtihadı kapsamında hiç kimseyi “Haksız yere öldürmeyecekler; hırsızlık yapmayacaklar; ne zulmedecekler ne de zulme uğratmayacaklar kendilerini; kadınların haklarını gözetecek, bu konuda Allah’tan korkmaları gerekecek ve cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır” onlar için ve tümü Hz. Muhammed’in ayağının altında ezilmiştir.

Bu ayetle Kuran tamamlandı

Yeniden hutbe anına dönelim ve İmam Zehebi’nin satırlarından aktaralım: “Hutbenin tamamlanmasının ardından Bilal ezan okudu, ardından kamet getirdi. Nebi, (s.a.v) öğle namazını kıldırdı. Ardından Bilal kamet getirip ikindiyi kıldı. Sonra Efen­dimiz devesine binip vakfe yapmak üzere Arafat’taki Rahmet tepesi­nin eteğine geldi. Devesinin göksünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne alarak kıbleye döndü. Gün batıncaya kadar orada vakfeye devam etti.” Bunlar yaşanırken rivayettir Maide Suresi’nin “Bugün size dininizi ikmal ettim üzerinize olan nimetimi ta­mamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum” ayeti indi. Bir gün sonra Mina’da inen “Allah’a döndürüleceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazandığının tastamam verileceği günden korkunuz” (Bakara/ 282) ayetiyle de Kuran-ı Kerim tamamlandı kabul ediliyor.

81 gün sonra vefat ediyor

Ve Hz. Muhammed 5 gün sonra, Zilhicce’nin 14’ünde Medine’sine geri dönmek üzere Mekke’den ayrılıyor; kavminin kendisinin çıkarttığı Mekke’yi bir daha göremeyeceğini biliyor. Tarih yazıcılarına göre 81- 82 gün sonra Medine’de vefat ediyor. Hz. Muhammed, “Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kuran-ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir” sözleri ve hutbenin, emanetlerin içeriğine vurgu yaptığı bölümleri tamamladığında, farklı bir “Veda” döneminin başladığını fark etmişler midir acaba? Veda ya da Hz. Muhammed’in “Yapınız ve uyunuz” dediklerinin pek çoğuna uyulmayan bir döneme yönelme.

Farklı ‘Veda Hutbesi’ metinleri

İSLAM’ın temel kaynaklarının bir kısmında “Veda Hutbesi” tanımı tek bir hutbeden ziyade Arafat’ta, ardından Mina’da, sonrasında Mekke ve Medine’ye dönüş yolunda verdiği hutbelerin tümü için de kullanılıyor. Bu nedenledir ki hutbeyle ilgili olarak yaklaşık 22 ayrı rivayet bulunuyor. Zamanla farklı rivayetlerden yararlanılarak hutbe tek bir hutbe olarak biraraya getiriliyor. Haliyle de en genişinin Ebu Müslim’in eserinde olan hutbe pek çok metinde farklılıklar gösteriyor.

Veda hutbesi

Hamd Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah’dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı, dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasulüdür.

Belki bu seneden sonra

Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. İnsanlar! Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur. Ashabım! Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O’da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi, burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.

Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız

Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdulmutallib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir. Lakin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Ashabım! Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib’in torunu Iyas bin Rabia’nın kan davasıdır.

Size bıraktığım iki emanet

Ey insanlar! Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız. Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınızı; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. Ey mü’minler! Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah’ın kitabı Kuran’ı Kerim ve Peygamberin sünnetidir.

Siyahi bir köle olsa dahi

Müminler! Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman Müslüman’ın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman’a kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır. Ey insanlar! Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır. Azası (uzvu) kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah’ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz. Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız/ Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere öldürmeyeceksiniz./ Zina etmeyeceksiniz./ Hırsızlık yapmayacaksınız.”
İnsanlar! Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? Sahabe-i Kiram birden şöyle dediler:
“Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şahadet ederiz!”

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz (S.A.V.) şahadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu: “Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab! Şahit ol yâ Rab!”

Haberin Devamı

Hz. Muhammed’den insan hakları dersi

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!