Hüseyin Çağlayan’dan mevcudiyet ve gaybubiyet

Güncelleme Tarihi:

Hüseyin Çağlayan’dan mevcudiyet ve gaybubiyet
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2002 21:07

Londra'da yaşayan Kıbrıslı modacı Hüseyin Çağlayan 10 yıl kadınlar için tasarım yaptıktan sonra, 31 yaşında ilk erkek koleksiyonunu hazırladı.

Geçtiğimiz günlerde Paris'te tanıtımı yapılan koleksiyonun adı Mevcudiyet ve Gaybubiyet, yani varlık ve yokluk. Entelektüel kişiliğiyle dikkati çeken Hüseyin Çağlayan'ın bu koleksiyonu 1999 ve 2000'de İngiltere'de Yılın Tasarımcısı seçilmesini sağlayan koleksiyonları gibi yine ses getirdi. Libération gazetesi onun için ‘‘Kadın imajı üzerine uzun uzun konuşmalar yapmıyor. Anlaşılmamış bir dahiye benziyor’’ diyor. Hüseyin Çağlayan'a göre moda ‘‘vücuda uygulanmış mimari.’’ İnsan bedeni onun için çok önemli. Örneğin kadın vücudunun kendini anneliğe uyarlamasındaki ustalığa hayran kaldığını söylüyor. Londra'daki Çağlayan'a telefonla ulaştık.

Dice Kayek'ten Ayşe Ege sizin bir tasarımcıdan çok bir filozof olduğunuzu söylüyor. Tasarımlarınızdaki felsefe nedir?

-Tasarım felsefem hayatta sosyal, geleneksel ve yargısal değerleri süzgeçten geçirip yeni bakış açıları yaratmaya dayanıyor.

İlk erkek koleksiyonunuza tema olarak neden Mevcudiyet ve Gaybubiyet'i seçtiniz?

-Elbiselerin bir yerden başka bir yere gönderilirken nasıl bir hayat kazandıklarını keşfetmeye çalışan bir proje. Postalanmadan önce üzerine vurulan damgadan, elinize ulaşana kadar geçirdiği yolculuktan sonra bu parçaların bir kısmı açıldığında üzerinde ambalajın kalıntıları kalacaktır. Bunlar size parçaların geçtiği yolculuğu her zaman anımsatacaktır. Aynı zamanda paketlenen bir tişörtü size gönderen kişi nerede olursa olsun, onun mevcudiyetini düşünmenizi sağlayacaktır. Bir mektubu gönderirken kendinizi göndermek gibi ya da o kişiyle o an beraber olmayı dilemek gibi. Bütün elbiselerde posta işaretleri (örneğin mektup zarfı) var, kemerlerde farklı dillerde e-mail yazıyor. Koleksiyonda 60 stil var. Genelde deneysel ama giyilebilir. Çizgiyi ‘‘smart casual’’ olarak tanımlayabiliriz.

Erkek koleksiyonu hazırlamanın planları ne zaman başlamıştı? Bundan sonra da erkek için tasarım yapmaya devam edecek misiniz?

- Erkek için tasarlamayı birkaç sezondur düşünüyorum ama şartlar bu sezon yapabilmemize izin verdi. İşimi biraz daha ileri götürebilmek için yaptım bu koleksiyonu. Pazarda iyi bir yer edinmek için gerekli. Bundan sonra da kesinlikle devam edeceğim.

Tasarımlarınızı giymek isteyecek erkeği nasıl tarif edersiniz?

- Elbiselerimi bağımsız, kişisel tarzı olan, tasarımı seven ama gösterişi sevmeyen insanların giymesini tercih ederim.

Uzun zamandır sadece kadınlar için tasarım yapıyordunuz. Erkek tasarımında bir fark var mı?

- Fazla farkı yok ancak erkek bedeniyle çalışmak çok farklı. Bir de erkeklerin fazla tasarlanmış kıyafet giymeleri bana çekici gelmiyor. Sonuçta bütün parçalar daha sade ama kadın koleksiyonuna uyguladığım prensiplerin bir kısmı hala geçerli.

Daha çok kısa bir zaman önce tasarımlarınızı Nil Karaibrahimgil'in üzerinde gördük. Nasıl biraraya geldiniz?

- Nil ile iç mimar arkadaşım Berna Bora ve art direktör Serdar Erener aracılığı ile tanıştım. Nil ile yapılan çalışma son derece keyifli ve tatmin edici bir çalışma oldu. Hem akıllı, hem mütevazı bir kız. Bence Türkiye'de bu tür insanların var olması oradaki gençlik açısından önemli.


Fransız Libération'a göre Hüseyin Çağlayan

Bir filozof, bir entel


Hüseyin Çağlayan koleksiyonuna ‘‘varlık ve yokluk’’ adını vermiş. Lefkoşe'de doğmuş bu Kıbrıslı Türk'ün 31 yıldır beyninde canlı duran yaranın sonucu bu: Ortası dikenli tellerle bölünmüş bir adada büyüyen bir çocuğun yarası. 12 yaşında İngiltere'de bir yatılı okula gönderilene kadar. Bugün hala Londra'da yaşıyor, ama sık sık İstanbul'a gidip, bir Doğu çorbası içmeden duramıyor (Hüseyin Çağlayan bir gurme, lokantacı bir aileden geliyor). Çağlayan sık sık ünlü tasarımcılar için çalışıyor; örneğin şu anda İngiltere'de bir lüks tüketim ürünleri devi olmak için uğraşan mücevherci Asprey and Garrard'ın ilk giyim koleksiyonunu yaratıyor. Gucci'nin başındaki Amerikalı ünlü tasarımcı Tom Ford onu işe almak için çok uğraşmış, ama Çağlayan reddetmiş. Dışa dönük bir tip değil. Hem ‘‘yaratıcı’’ hem de ‘‘Londralı’’ olmasına rağmen ‘‘moda’’ bir insan da değil. Trendler onun ilgisini çekmiyor. Londra'daki ünlü tasarımcılarla (Alexander McQueen, John Galliano, Stella McCartney) ahbaplık etmiyor. Oysa onlar da Hüseyin Çağlayan gibi St Martin's School of Art'dan mezun. ‘‘Neden bahsettiklerini anlamıyorum bile’’ diyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!