‘Yalaka’dan beterSEKİZ ay süren titiz ve yorucu bir çalışma sonucu eski yazı notlarından kitaplaştırdığım
‘‘Hüsrev Gerede'nin Anıları’’ epey yankı uyandırdı. Özellikle değerli gazetenizde yer alan üç yazı bana cevap hakkı doğurdu.
Sayın
Sefa Kaplan'a: Anıları hazırlarken Türkçeleştirme gayretleri gösterdiğimden, bu tutumumun üslubu zedelediğinden söz ediyorsunuz. Bunu nereden çıkarıyorsunuz? Siz metinlerin aslını göremediniz, rahmetli Gerede'nin nasıl bir üslup kullandığını incelemediniz ki.
Sayın
Altemur Kılıç ile
Neşe Deriş yalaka sözcüğüne takmış, bu sözcükten rahmetli
Kılıç Ali ve
Salih Bozok adına pay çıkararak alınganlık gösteriyorlar. Sayın
Kılıç ile
Deriş kitabı yüzeysel okumasalardı bu sıfatın asla ve asla
Kılıç Ali ve
Salih Bozok'la ilgisinin olmadığını anlarlardı.
Atatürk'ün sofrasında sadece
Kılıç Ali ile
Salih Bozok oturmadı ki. O sofradan yer ve zamanına göre yüzlerce kişi gelip geçti.
Sayın
Deriş kitapta kullanılan yalaka sözcüğünü beğenmiyor, esas metnin yeniden incelenmesini istiyor. Ben kendilerine yardımcı olmak için yukarıdaki cümleyi -son sözcüğü noktalarla geçiştirerek- esas metindeki şekliyle yazıyorum:
‘‘Gazi Atatürk'ün sofrası, birtakım dalkavuklarla işgüzarlar ve ......'ler için şahsi menfaat meselesi olduğu iddiası yalan değildir.’’
Peki noktalarla geçiştirilip sırf ifadeyi yumuşatmak için kitapta yalaka sözcüğüyle doldurulan yerdeki sözcüğün aslı nedir? O günkü koşullar altında bir öfke sonucu yazıldığını sandığım bu sözcüğü ben kitaba da koyamaz, buraya da aktaramazdım. Metne bağlı kalacağım diye sözcüğün aslını olduğu gibi yazıp yasal sınırları zorlamanın anlamı yoktu.
Saygılarımla.
Sami ÖNAL, Em. Edebiyat Öğretmeni-SahafTekrar gazete okumak güzel31 yaşındayım. Son birkaç yıldır, nedenini bilemiyorum ama bir şeyler bana okumayı bıraktırdı. Bu süre içinde elime gazete almadım. Her neyse, son bir aydır tekrar gazete almaya başladım. Öncesini bilemiyorum ama gazetede okuyacak sayfalar bulmak çok güzel. Geri döndüğünüze sevindim. Teşekkür ederim.
Filiz SABAN
fs@arab.netKüçük bir uyarıTÜRKÇE dilbilgisi kuralına göre, başına geldiği cümleye olumsuzluk anlamı veren
‘‘ne... ne..., ne de...’’ bağlaçları kullanılarak yapılan cümlelerin yüklemi veya sonu olumludur.
Çok basit ama önemli bu dilbilgisi kuralının Hürriyet'te çok sık ihlal edildiğini görüyorum.
Eğer yüklemi mutlaka olumsuz kullanacaksak
‘‘ne... ne...’’ yerine
‘‘de, da’’ bağlaçlarının kullanılması uygundur.
Ben, sadece bir kural hatırlatması yapıyorum. Bu bilgiden bir kişi bile yararlansa mutlu olurum.
M. Nihat BÖKEPazartesi günü ve yazarlar47 yıllık gazetem Hürriyet yönetimine bir ricam olacak. Sanırım bu hususları okurlarınızın büyük bir bölümü de benimle mutlaka paylaşacaktır. Köşe yazarlarınızın çoğu pazartesi günleri yazı yazmıyor. Biz okurlar o gün sadece ekonomi ve spor yazarları ile yetinmek zorunda bırakılıyoruz. Yazarların izinleri, belirli günlere serpiştirilemez mi?
Cavit AKMAN ANKARAYüzüklerin yanlışları...2 Kasım tarihli Cumartesi ekinizde, Yüzüklerin Efendisi'nin galası ile ilgili haberde yönetmen
Peter Jackson'a Avustralyalı demişsiniz, oysa ki Yeni Zelandalı. Ayrıca
Elijah Wood'un ağzından yazılmış olan bölümde oyuncuların
‘‘sihirli yüzüğü ele geçirmeye çalıştıkları’’ yazılıydı. Filmde
Frodo ve arkadaşlarının yüzüğü ele geçirmeye değil, onu yok etmeye çalıştıkları bilinen bir gerçek. Hem yüzük zaten onların elinde. Başrol oyuncusu
Elijah Wood'un böyle yanlış bir şey söylemeyeceğinden eminim. Yine Cumartesi ekinde, The Cranberries'in 10. yıldönümlerinin ilk konserini verdiğini yazmışsınız. The Cranberries neredeyse bir aydır dünyanın çeşitli yerlerinde yıldönümlerini kutlamak amacıyla konserler veriyor.
Rengin ERDEMYunanistan’dan sperm ithali mümkün mü?22 Kasım'da yayımladığınız
‘‘Yunanistan'dan sperm ithal ediyoruz’’ haberini inceledik. Bu konuya ilişkin 1987 tarihli yönetmeliğin birinci maddesinde,
‘‘çocuk sahibi olamayan evli çiftlerden tıbben uygun görülenlerin’’ bu yöntemlerden yararlanabileceği, yine aynı yönetmeliğin 17'nci maddesinin yasaklar bölümünde de
‘‘kendilerine üremeye yardımcı tedavi uygulanan adaylardan alınan yumurta ve spermler ile elde edilen embriyonların, bir başka maksatla veya başka adaylarda kullanılması, uygulanması ve bu yönetmelikte belirtilenlerin dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi ve satılması yasaktır’’ denilmektedir. Yani ülkemizde evli çiftler dışında sperm, yumurta veya embriyon transferi kesinlikle yasal olarak mümkün değildir. Bu nedenle Yunanistan veya başka bir ülkeden sperm ithal edilmesine izin verilmesi de mümkün olamaz. Ayrıca bakanlığımız, evli çiftlerin dışında başka kişilerden sperm, yumurta veya embriyon transferi çalışmalarının yapılmasını da uygun görmemektedir.
Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel MüdürlüğüTecavüzden sonra orucun bozulması çok mu önemli?SÜREKLİ okuyucusu olduğum gazetenizin 18 Kasım tarihli nüshasında birinci sayfada yer alan haberde, Ondokuzmayıs Üniversitesi Dekanı Prof. Dr.
Osman Zümrüt'ün,
‘‘Tecavüze uğrayan kadının orucu bozulmaz’’ şeklindeki açıklaması inanılır gibi değil. İnsanlık dışı bir saldırıdan sonra kadının orucunun bozulmamış olması en önemli sorun mudur, onun için bir
‘‘lütuf’’ mudur? Orucu bozulmadı diye kadın sevinmeli midir? Yoksa buradaki mesaj,
‘‘tecavüze uğrasan da orucun bozulmasın’’ şeklinde midir? Basın, ülkenin gündemini belirleyen, halkı yönlendiren önemli bir unsurdur. Unvanı profesör bile olsa her görüşü kamuoyuna aktarmanız gerekmez.
Mediha BEZGİN/ANKARATeşekkürHÜRRİYET Gazetesi'nin, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girebilmesi için Sabancı Üniversitesi ile ortaklaşa gerçekleştirdiği kampanyanın çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bu konuda öncü bir girişimde bulunduğunuz için sizleri özellikle tebrik etmek isterim. Böylelikle Türk milletinin de ne kadar sağduyulu ve uyumlu olduğunu görebiliriz.
İpek VARLI, i.varli@basak.com.trPamela’ya değil O’na yer verin23 yaşında üniversite öğrencisiyim. Gazetenizi 6 yaşımdan beri takip ediyorum. Türkiye'nin en iyi gazetesi olduğunuz doğru ama bazen abartılara siz de ayak uyduruyorsunuz. Örneğin,
Pamela Anderson ile sevgilisi
Kid Rock gelişini manşetten verdiniz ve ülkemizde bulundukları süre içinde de bu durum devam etti. Aynı günlerde, ki en az onlar kadar meşhur ama onlardan daha şahsiyetli olduğundan eminim,
Sarah Brightman'ın gelişini es geçtiniz. Halbuki 1996-97 senelerinde ülkemize gelmiş, Lösemili Çocuklar Vakfı yararına
Burak Kut'la bir konser vermişti. Yani kutsal bir amaç için gelmişti. Ülkemizde iyi sanatçıların ayrımı yapılamıyor, bari yabancılar arasında yapalım.
Özgür KADIOĞLU, ozgurkadioglu2002@yahoo.com
TEMSİLCİNİN NOTU:
Dünyaca ünlü soprano Sarah Brightman, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde İstanbul'da geçtiğimiz eylül ayında bir konser verdi. Ecazıbaşı Topluluğu'nun kuruluşunun 60'ncı yıldönümü nedeniyle verilen konser, 19 Eylül tarihli gazetemizde tam sayfa yeraldı. Sanırım okurumuzun gözünden kaçmış.OKURLARIMIZDAN KISA KISA OKTAY CANKUT Son günlerde, bazı İngilizce kelimeler dikkatimi çekmeye başladı. Örneğin
‘‘in-out’’ kelimeleri. Spor sayfanızda da
‘‘top-ten’’ sözcüğü yer alıyor. Bunların Türkçeleri yok mu?
CEMAL CEVİZOĞLU Günlük gazetenizde yer alan Kelebek sayfasında, neden bir televizyon eleştirmeni yok?
NAİL ERBUĞ AKIN 2 Kasım'da,
‘‘Vakıfbank'ın ruhunu 150 trilyon liraya satıyoruz’’ başlıklı bir
haber kullandınız. Benim bildiğim, can çıkmadan ruh çıkmaz. Bir Vakıfbank çalışanı olarak bu başlığa üzüldüm.