Hani çökecekti

Güncelleme Tarihi:

Hani çökecekti
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 1997 00:00

Haberin Devamı

‘Çirkin Amerikalı''nın bu kadar güzel bir çehreyle geri dönmesini kimse beklemiyordu. ABD Başkanı Bill Clinton iki ay önce, Denver'daki zenginler zirvesi kapanışında jean ve kovboy çizmesi giyilmesini dikte ettiğinde tüm liderler dehşete kapılmıştı. Özellikle Kohl ve Chirac bu talimatı şiddetle reddetmiş; ayrıca ev sahibinin liderlere hediyesi olan altın Rolex'ler de rüşvet sayılır diye, iade edilmişti.

Avrupalıların hiç de şık bulmadığı bu ‘‘kibirli'' davranışlar, Amerika'nın dünya üzerindeki askeri, ekonomik ve kültürel üstlüğünün ilanı anlamına geliyordu. Bütçe açığını, işsizliği azaltıp, doları tırmanışa geçiren Amerika ekonomi alanında hiçbir rakip tanımadığını, üstelik geleceğin kilit endüstrilerine de egemen olduğunu ima ediyordu sanki.

Oysa Sovyet İmparatorluğu'nun çöküş günlerinde siyasetbilimciler, bugüne ilişkin çok farklı tablolar çiziyorlardı. Serbest piyasa ekonomisi ve demokrasinin galibiyetini ilan eden Francis Fukuyama tarihin artık sonuna geldiğini öne sürerken, Harvard Üniversitesi'nden Prof.Samuel Huntington dünyanın bir kültürler savaşına doğru sürüklendiğini yazıyordu. Bütün varsayımların temelinde de Amerika ve Avrupa bir blok olarak değerlendiriliyordu. Hiç kimse ABD'nin Avrupa'ya gücünü dikte etmesini beklemiyordu.

İngiliz kökenli tarihçi Paul Kennedy ise kehanetlerinde daha da ileri gidiyor ve Amerika'nın çökeceği iddiasını ortaya atıyordu. Yale Üniversitesi profesörü olan Kennedy bu iddiasıyla dünya çapında ün kazanmıştı. Kehanetleri tamamen ters çıkan Kennedy, Alman Der Spiegel Dergisi'nin sorularını yanıtlarken, hem yanıldığını kabul etti, hem de Amerika'nın şu andaki ruh halinin analizini yaptı. Kennedy, Amerikan sanayi sektörünün dünya pazarlarındaki rekabet gücünün mükemmel olduğunu kabul ediyor. Ancak Kennedy'ye göre Amerika aynı zamanda burnu büyüklüğün doruk noktalarını yaşıyor. Bu da özellikle, Clinton'ın iç politikadaki hassas dengeleri gözetmesinden kaynaklanıyor. Her türlü dış politika konusuna burnunu sokan Kongre üyeleri, BM'ye verilen ödeneklerin kesilmesinden tutun da, şu ya da bu müttefike silah verilmemesi için tavır koyuyorlar. Oysa ki Temsilciler Meclisi'nde çoğunlukta bulunan Cumhuriyetçiler'in çoğunun pasaportu bile yok. Yani Amerika sınırları dışına bile çıkmamışlar. İngiliz diplomatların da ‘‘Hayatımızda bu kadar cahil bir politikacı kuşağı görmedik'' diye yakındıklarını anlatıyor Kennedy.

Gerçekten de Amerika'nın en elit kesimleri Kennedy'nin ‘‘kibir'' suçlamasını haklı çıkaracak görüşler ileri sürüyorlar. Örneğin Columbia Üniversitesi'nden Prof. David Rothkopf şöyle diyor: ‘‘Amerika kendi değerlerinin propagandasını yapmakta tereddüt etmemelidir. Çünkü dünya tarihi, en adil ve hoşgörülü modeli Amerika'nın yarattığını göstermiştir. Bu model gelecek için de geçerlidir.'' ABD'nin önde gelen köşe yazarlarından Charles Krauthammer ise Amerika'nın üç savaş kazandığını belirterek, ‘‘Biz birinci ve ikinci dünya savaşlarıyla soğuk savaşı kazandık. Demek ki, artık ganimeti toplama zamanı da geldi. Biz ganimeti bileğimizin hakkıyla kazandık. Bırakın da şöhretin tadını çıkaralım'' diye yazıyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor. ‘‘Tanrı'ya şükürler olsun ki, dünyayı Amerika yönetiyor...''

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!