Gizli Kürt mektubu

Güncelleme Tarihi:

Gizli Kürt mektubu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 1998 00:00

Haberin Devamı

Avusturya Cumhurbaşkanı Klestil'e, ‘insan hakları ve PKK terörü’nü içeren gizli bir mektup yazan Cumhurbaşkanı Demirel, ‘Kürtler’e ek haklar tanınmayacağını' söyledi. Self determinasyon hakkının demokrasilerde olmadığını kaydeden Demirel, Türkiye'nin Apo konusunda iadeden başka hiçbir çözümü kabul etmeyeceğini de vurguladı.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hafta içinde yaptığı Avusturya gezisinde muhatabı Avusturya Cumhurbaşkanı Thomas Klestil'e ‘İnsan Hakları’, ‘PKK terörü’, konularında gizli bir mektup verdi.

Demirel mektubunda, ‘Kürtler’e ek haklar tanınmayacağını' açıkça bildirdi.

Cumhurbaşkanı mektubunda, ‘‘Toprak bütünlüğünü ve siyasi birliği bozmak veya parçalamak amacını taşıyan bir self-determinasyon hakkı demokrasilerde mevcut değildir’’ dedi.

Demirel, Apo'nun Türkiye'ye iadesinden başka hiçbir çözümü kabul etmeyeceklerini de iletti.

Ayrıca ‘‘Kürtçe sözkonusu olduğunda birbirleriyle iletişim kuramayan başlıca 8 tane Kürt lehçesini saymak gerekir’’ diyerek, Kürtçe TV ve radyo yayınları konusunda başlayan tartışmaya noktayı koydu.

Avusturya, Avrupa Birliği'nin dönem başkanlığını yürüttüğünden, Demirel'in mektupları bütün AB ülkelerine verilmiş resmi bir belge niteliği taşıyor.

GİZLİ MEKTUPTAN BÖLÜMLER

Kürtçe yayınlar serbest

Türkiye'de insan hakları ihlalleri iddiaları terörizmle mücadeleyle yakından ilgilidir.

İnsan hakları meselesi terör zanlılarının haklarına indirgenemez.

Türkiye demokratik bir ülkedir. Halkımız demokratik hak ve hürriyetlerden tam olarak faydalanmaktadır. Türkiye'nin yüzyıldan uzun süren bir Anayasacılık deneyimi vardır. Basınımız hürdür ve hatta yüzlerce ulusal ve yerel TV ve radyo istasyonuyla eleştiri görevini agresif biçimde kullanılmaktadır.

Türkiye'de kültürel haklar da tanınmıştır. Kürtçe periyodik yayın ve kitaplar serbestçe yayınlanmaktadır. Kürtçe sözkonusu olduğunda birbirleriyle iletişim kuramayan başlıca 8 tane Kürt lehçesini saymak gerekir. Türkiye'de lehçeleriyle birlikte bu tür dil sayısı 55 civarındadır.

Mükemmel olduğumuzu iddia etmiyoruz. Sürekli olarak demokrasimizi ve insan hakları sicilimizi geliştirmeye çalışıyoruz.

Türkiye'de baskı altında olan bir halkın başkaldırısı diye bir durum sözkonusu değildir. Ortada bir terörist hareket mevcuttur.

PKK bugüne kadar 5 binden fazla kadın, çocuk ve yaşlıyı katletmiştir.

Masum sivilleri öldürmek en vahim insan hakları ihlalidir. Esasen bu insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur.

PKK kendisini desteklemeyen Kürtleri hiç tereddüt etmeden katletmektedir. O halde, PKK'nın Kürtleri temsil ettiğini veya onların hakları için mücadele ettiğini kabul etmemiz nasıl mümkün olabilir? Kürtlere ilave haklar tanınmasının PKK'nın terörizmini durduracağını nasıl söyleyebiliriz?

Terörist mahiyet taşısın veya taşımasın, şiddetin, demokrasilerde insan haklarını savunmak bakımından geçerli veya meşru bir vasıta olduğu hiçbir şekilde ileri sürülemez.

Demokrasi etnik veya diğer hakları otomatik olarak garanti altına almaz. Bu rejim medeni ve siyasi hakları güvence altına alan hukuki bir çerçeve temin eder.

Toprak bütünlüğünü ve siyasi birliği bozmak veya parçalamak amacını taşıyan bir self-determinasyon hakkı demokrasilerde mevcut değildir.

Avrupa hukuk sisteminde ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Bu özgürlük milli güvenlik veya toprak bütünlüğü gerekçesiyle kısıtlanabilir.

Türkiye'de bazı gazetecilerin hapse atıldığı iddia edilmektedir. Birincisi, bu şahıslar mesleklerini icra etmeleri dolayısıyla hüküm giymemişlerdir. İkincisi, bu kişiler gerçekten gazeteci olmayıp, PKK'nın terörist faaliyetlerine yardım eden ve ‘‘milis’’ gücü olarak adlandırılan grubun üyesi olan şahıslardır.

Avrupa'nın demokratik güçlerinin, etnik ayrımcılığa ve ırkçılığa dayalı kin ve nefret tohumları saçmayı amaçlayan söylemlerin yarattığı tehdidin ortadan kaldırılması için güçbirliği yapmaları gerekir. Şiddet ve terörün yüceltilmesinin demokratik bir hak olarak kabul edilemez.

Terörizme karşı mücadede insan hakları ihlallerinin azaltılması ve eğer mümkünse, ortadan kaldırılması gerektiği hususunda sizinle mutabıkız. Bu alanda elimizden geleni yapıyoruz. Bu amaçla, güvenlik güçlerine veya yargıya ilişkin şikayetleri bulunması halinde, bireylerer Avrupa İnsan Hakları Komisyonu veya divanına başvurabilme hakkını tanıdık.

Bütün medeni ülkelerin terörü mazur göstermeye tevessül etmeyeceklerini ve terörizmi destekleyen ülkeleri herhangi bir ayırıma tabi tutmadan kınayacaklarını ümit ediyoruz.

Bugün, önümüzde bir sınav bulunmaktadır. İtalya, Türkiye'nin halihazırda bu ülkede tutuklu bulunan PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın iade edilmesi talebi hakkında kararını verecektir.

Bahse konu terörist, binlerce masum sivilin katledilmesinden sorumludur ve adi bir suçludur. Bu caninin Türkiye'ye iade edilmesi dışında bir gelişmeyi kabul etmemize imkan yoktur.

Şayet İtalya uluslararası yükümlülük ve taahhütlerini yerine getirmezse, bu davranışı terörizmin açıkça cesaretlendirilmesinden başka bir anlam taşımayacaktır.

Baba, Apo'yu getir

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, dün İzmir'de Ticaret Odası tarafından yaptırılan Altındağ İlköğretim Okulu'nun açılışında duygulu anlar yaşandı. 2'nci sınıf öğrencisi Emre Sünnetçi, ağlayarak 1.5 yıl önce Hakkâri'de şehit düşen ağabeyinin fotoğrafını Demirel'e gösterip, ‘‘Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye getirilmesini istiyoruz’’ dedi. Sünnetçi, şehit ağabeyinin adının yapılacak bir okula verilmesini de istedi. Demirel de, küçük çocuğun yanağını okşayarak sevdi. Demirel, daha sonra 1'inci sınıfı öğrencileriyle sohbet etti. ‘Beni tanıyor musunuz, kimim ben?’ sorusuna ‘Cumhurbaşkanısınız’ yanıtını alan Demirel, ‘Annenizi, beni, Atatürk’ü seviyor musunuz?' diye sordu. Çocuklardan, ‘‘Atatürk'ü seviyoruz’’ sözünü yüksek sesle tekrarlamalarını isteyen Demirel, sınıftaki tahtaya da, ‘‘Çocuklar ben de sizi çok seviyorum’’ diye yazıp imza attı.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!