Gezi

Güncelleme Tarihi:

Gezi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 1999 00:00

Mehmet YAŞİN
Haberin Devamı

Paylaşılamayan cennet Amasra

Karadeniz kıyısındaki bu kasaba, Bizans'tan Roma'ya, Pontus'tan Osmanlı'ya hep dikkatleri üstüne çekmiş. Bu Çeşm-i Cihan'ı merak edip yollara düştüm.

'Ala,esm-i chan umu la..?'

Sandığınız gibi, yabancı bir cümle ile yazıma başlamadım. Fatih Sultan Mehmet, 1460 yılının Ekim ayında, Amasra Yarımadası'nın ve kalenin göründüğü Bakacak Tepesi'ne gelince durur. Ayaklarının altında uzanan manzarayı hayran hayran seyrettikten sonra, yanındaki vezire şu soruyu yöneltir: 'Lala, Çeşm-i Cihan bu mudur ola..?' İşte yazının başlangıcındaki yabancı dile benzer cümlede, Fatih'in bu sorusu yer alıyordu. Lakin, levha paslanıp, harfler dökülünce, padişahın ünlü sorusu, anlamsız bir harf beraberliğine dönüşmüştü.

Otele gitmeden önce, Turizm Bürosu'nda durup, yöreyle ilgili broşür ve harita istedim. O sırada, televizyonda naklen yayınlanan at yarışını pür dikkat izleyen görevli, yüzüme bakmadan, 'Hepsi bitti..Yeniden bastırdık henüz gelmedi..' dedi. Daha sonra, işaretlediği at birinci gelmediği için, ganyan kuponunu öfkeyle buruşturup, sepete 'basket' attı.

TESİS KONUSU

Broşür bulamadım ama, Orhan Taşkın adlı bir Amasralı'dan, yöreyle ilgili çok kıymetli bir kitap edindim: Necdet Sakaoğlu'nun, 'Çeşm-i Cihan Amasra' tam 220 sayfalık çok kapsamlı bir inceleme. İlk oluşumdan bugüne uzanan ayrıntılı bir tarih. Yerim olmadığı için, ancak bu sayfada gördüğünüz kadarını özetleyebildim. Şimdi size önerim şudur ki: Kültür Bakanlığı ile Tarih Vakfı'nın ortak yayını olan bu kitabı mutlaka alın. Sayfaları çevirdikçe, Amasra'nın sadece, balığı ve manzarası ile ünlenmediğini, geçmişte ne kadar önemli bir yerleşim bölgesi olduğunu anlayacaksınız.

Amasra'da kaldığım otel, 'ehh' sınıfındandı. Bizler nedense, hizmet sektörüne fazla sıcak bakmıyoruz. Odalarda herşey var ama bulunsun diye konmuştu. Özen gösterilmemiş, gelişigüzel yanyana getirilmişti. Turizme bu kadar yatkın, bu kadar rağbet edilen ve her geçen gün hayranları artan bu beldeye yakışır tesisler bekliyordu insan.

Neyse, otel bu güzelliğin üstüne perde olamazdı. Odama çantamı attıktan sonra, çevreyi tanıma turuna çıktım. Tepelerden, ağaçların arasından uzanan yoldan Kurucaşile'ye doğru ilerliyordum. Sanırsınız, Türkiye'nin bütün virajları 'Şile' adlı iki kasaba arasında paylaştırılmıştı. Birincisi, İstanbul'daki Şile.. Her ne kadar yeni yol, ulaşımı biraz olsun rahatlattıysa da, geriye kalan virajlar, insanı perişan etmeye yetiyordu. İkincisi, Amasra'dan sonraki Kurucaşile.. Buraya uzanan yolda da düz 100 metre bulmak olanaksızdı. Çarpışan araba kullanıyor gibi, direksiyonu bir o yana bir bu yana çeviriyordum. Allahtan, çınar ağaçlarının tünele benzettiği, öylesine güzel bir yoldu ki, viraj işkencesi biraz olsun hafifliyordu.. Karadeniz, kıyılarını göstermekte, diğer denizler gibi bonkör değildi. Itırlı yeşilliklerle kaplı tepelerden seyrettiğiniz o güzelim sahillere inecek yol yoktu. Uzaktan bakıp yutkunmakla yetiniyordum. Aradabir, bulduğum sapa yollardan dalışlar yapıp, şansımı deniyordum.

Bozköyaltı Plajı, bu denemelerim sırasında karşıma çıkan sahillerdendi. Nefis kumsalı olan plajın müşterileri, çoğunlukla çocuklardı. Oradan Çakraz Koyu, daha sonrada tekneleriyle ünlü Kurucaşile geldi. Sohbet ettiğim ustalardan biri, yörenin tekne yapımcılığında bu kadar ünlenmesinin nedenini şöyle açıkladı: 'İşin sırrı bizde değil, Kestane ağacında.. Buralarda bu ağaçtan çok var.. Temini kolay, nakliyesi kolay..' Manevra yapıp, Amasra'ya dönecektim ki, usta araya girdi: 'Buraya gelmişken Gidoros'a gitmeden olmaz. 15-16 kilometre ötede..'

Keskin bir virajdan sonra, karşıma çıkan havuz misali koyu görünce, tekne ustasına hak verdim. Tarihte korsanlara yataklık yapmış olan bu koyun sularına, ağaçların gölgesi vuruyordu. Kıyısındaki salaş lokantaya oturup, bir çay içtim. Ama vaktim olsaydı ve yolun virajlarından korkmasaydım, tüm yasakları bir kenara kor, balığın yanına rakıyı açardım. Ben, Gidoros'u Karadeniz'in prensesi ilan ettim.

BALIĞIN TAVASI

Anlatmaya çalıştığım bütün bu sahili denizden de gezebilirsiniz. Kimbilir böylesi daha keyifli olur. Bunun için limandan veya yelken kulübünden tekne kiralayabilirsiniz.

Amasra'ya döndüğümde gün akşam olmak üzereydi.. Çeşm-i Cihan Lokantasında, limanı gören bir masaya oturdum. Amasra'nın salatası çok meşhur. Lokantalar, salataya konulan ot sayısını artırmak için adeta birbirleriyle yarışırlar. Masaya önce bal gibi bir dilim kavun, yanına köy peyniri geldi. Arkasından 'sandal salata' sökün etti. Ara sıcak olarak, sırada kalamar ve midye tava vardı. Midyeyi her yerde yemeye çekinirim. Ama buranın pırıl pırıl sularından çıkan midyeye, soru işareti koymak istemedim. Ardından yarım tava iskorpit, yarım tava da barbunya geldi.

Yeri gelmişken belirtmekte yarar var. Amasra'da ızgara balık yok. Bütün balıklar yağda kızartılıyor. İşte maharet burada başlıyor. Yoksa bütün restoranların balığı taze. Kim balığı tavadaki kızgın yağdan zamanında çıkartmayı becerirse, müşteriyi o kapıyor. Bir de balığı ısmarlarken tava sayısı dikkatli olmanız gerekiyor. Çünkü 'bir tava', 3-4 kişiye yetecek bir ölçü. Bu konuda size servis yapan garsona danışmakta yarar görüyorum. En arkadan gelen, üstü cevizle kaplı ballı torba yoğurdu, sanki balığın tazeliğinin bir kanıtı gibiydi.

Eğer yorgun değilseniz ve geceyi biraz uzatmak istiyorsanız, o zaman size Han Bar'ı öneririm. Nefis canlı müziği ile, Amasra gecelerini daha bir unutulmaz kılıyordu.

GÜNEŞ TUTULMASI

Deniz isterseniz en temizi, doğa isterseniz en yeşili, tarih isterseniz, ondan bol başka birşey yok. Bütün bu güzellikleri bir araya getiren Amasra'nın ara sokaklarını da ihmal etmeyin. Özellikle kale kapısından başlayıp, tepelere doğru tırmanan sokakları. Oralarda kasabanın eskisini ve yenisini bir arada görmeniz mümkün. Bir de fotoğrafa meraklıysanız, işte size üç adres: Boztepe, Bakacak ve Grup Tepeleri. Eğer havada pus yoksa, Amasra'yı en iyi buralardan görüntüleyebilirsiniz. Ben orada kaldığım sürece pus Amasra'nın üstüne oturdu kaldı. Tüm bu tepelere çıktığım halde, ilçenin kuşbakışı bir fotoğrafını çekemedim. Hálá buna yanıyorum.

Eğer Amasra tarafına gitmek için bir bahane arıyorsanız, bu konuda da size yardımcı olabilirim. 11 Ağustos günü, yüzyılın en son güneş tutulması olacak. Amerikan Uzay Dairesi NASA'ya göre, Bartın ve Amasra, bu tutulmanın dünyada en iyi izleneceği yerlerin arasında bulunuyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden, binlerce kişinin güneş tutulmasını seyretmek için Türkiye'ye geleceği söyleniyor. Bartın ve Amasra'da zaten kısıtlı olan oteller dolmadan harekete geçebilirsiniz. Alın size bir taşla iki kuş: Hem dünya harikası bir bölgeyi görecek, hem de yüzyılın son güneş tutulmasına en iyi yerden tanıklık edeceksiniz.

Kraliçenin kenti

Amasra'nın ilk adı Sesamos. Ünlü coğrafyacı Strabon'a göre, Sesamos'u İskitler'in bir kolu olan Amazonlar kurmuşlardı. İlk dönem kaynaklarında Sesamos'un ne anlama geldiğine rastlanmaz. Amasralılar bu adın, her bahar Boztepe yamaçlarını örten yabani susam çiçeklerinden doğmuş olabileceğini anlatırlar. Kent 300 yıl kadar Fenike egemenliğinde kalmıştır. Sesamos o devirlerde, canlı bir pazar yeri ve işlek bir iskeleydi. MÖ 9. yüzyılda Fenike Karadeniz kolonilerini terk edince, kent İyonlar'ın egemenliğine girdi.

Bugünkü Amasra'yı, İskender'in baldızı İranlı Kraliçe Amastris kurdu. Başından birkaç evlilik geçen Amastris, son kocası Denys tembellik hastalığına tutulup, şişmanlıktan kımıldayamaz hale gelince yönetime elkoydu. Sesamos'a çekilip buranın imarını başlıca amaç edindi.

Amastris'in ölümünden sonra kent Pontus yönetimine geçti. Bu dönem Amasra'nın refah çağı olmuştur. Pontus'un Roma'ya yenilmesinden sonra Sesamos (Amastris veya Amasra), Marmaralı korsanlar tarafından yağma edildi. Daha sonra Romalılar kapsamlı bir imara giriştiler. Roma egemenliği 500 yıl kadar sürdü. Kent Roma'dan sonra Bizans yönetimine geçti. Ekim 1460 tarihinde Fatih kenti Osmanlı topraklarına kattı.

(Necdet Sakallıoğlu'nun 'Çeşm-i Cihan Amasra' adlı kitabından)

Mini Rehber

KONAKLAMA:

Amastris Otel-0 (378) 315 2465

Timur Otel- 0 (378) 315 2589

Amasra Otel- 0(378) 315 1722

Paşakaptan - 0 (378) 315 1011

Huzur Otel- 0 (378) 315 2618

Belvü Palas- 0 (378) 315 1237

RESTORAN:

Hafta sonlarında özellikle Çeşm-i Cihan ve Canlı Balık lokantalarında yer bulmak çok zor. Rezervasyon yaptırmakta yarar var. Kod: 0(378)

Çeşm-i Cihan- 315 1062

Canlı Balık - 315 2606

Amastris - 315 2465

Liman - 315 2348

Çınar - 315 1018

Şafak - 315 1917

Karadeniz - 315 1543

GECE KUŞLARINA

Amasra'nın tek barı Han'da canlı müzik dinlemek mümkün. Yer bulmakta zorluk çekmemek için yer ayırtmakta yarar var. Tel: 315 2775 Adres: Küçük Liman Cad. No:17

ALIŞ VERİŞ

Çekiciler Çarşısında, ahşap işçiliğinin çeşitli ürünlerini bulabilirsiniz. Ben size şimşirden yapılmış kaşıklardan boy boy almanızı öneririm. Bir de Belediye'nin önündeki meydanda pazar kuran köylü kadınlardan peynir, yoğurt, tereyağı, çilek reçeli alabilirsiniz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!