General ve müzik

Güncelleme Tarihi:

General ve müzik
Oluşturulma Tarihi: Ocak 03, 2004 00:00

TABİİ ki müzik ruhun gıdasıdır ve yamyam tamtamından Stradivarius kemanına, canlılardaki ‘‘biyolojik bilinç’’ tını algılamasıyla ‘‘insani bilinç’’e dönüşür.Fakat müzik aynı zamanda düşünce sistematiğinin de gıdasıdır.Musiki bir yerden itibaren ‘‘ruhi bilinci’’ aşar ve ‘‘zihni bilinç’’le buluşur.Tıpkı, kendisi ‘‘müzikolog’’ olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın ‘‘klasik müzik bende bir hoşgörü ortamı yarattı’’ demesindeki gibi.* * *TAMAM da, ‘‘dominicus’’ bir Bach kantatından ‘‘mavi’’ bir Davis üfürmesine, kulak dinletisi ve terbiyesi bab'ında kendisiyle mutlaka iyi anlaşacağım ve üstelik, geri kompozisyondaki piyanoyla ‘‘Hürriyet’’e verdiği pozunu çok sevdiğim General bana kalırsa, sözünü ettiği teorik ‘‘hoşgörü’’yü pratikte sergilemiyor.Rafine komutanın ‘‘müzikal geniş açı’’sı, başta ‘‘laiklik’’ yorumu olmak üzere, asker kimliğine rağmen sivil hayata yaptığı müdahil ifadelerle fena halde daralıyor.‘‘İnsanlığın anadilinin müzik olduğunu düşünüyorum’’ gibi gayet az kişinin söyleyebileceği cinsen harika bir cümleyi telaffuz eden Yalman, sık sık ve sert sert ‘‘çıkışlar’’ıyla, bizatihi o müzik sayesinde o insanlığı; dolayısıyla da toplumu ve siyaseti daha göreceli ve daha elastiki değerlendirmenin mümkün olduğunu unutuyor.Ve eminim ki, eğer Orgeneral Yalman partisyon ve enstrümanların aynı kalmasına rağmen zamanlar, mekanlar ve ekoller değiştiği ve dönüştüğü için, örneğin bir Haydn ‘‘kuator akor’’unun 18., 19., ve 20 yüzyıllarda çok farklı icra edildiğini; üstelik aynı süreç icracılarının dahi o ‘‘kuator akor’’a ayrı tonalitede yorum getirdiğini hatırlarsa, toplumsal pratiğin ve politika felsefesinin de değişmesi ve dönüşmesi dinamiğine, yukarıda sözünü ettiğim ‘‘müzikal geniş açı’’nın enginliğiyle bakacaktır.* * *TABİİ burada kaçınılmaz olarak başka bir konu gündeme geliyor.O da şu ki, kimlik ve geleneğimizde bulunmayan klasik Batı müziğinin ‘‘Cumhuriyet Devrimi’’yle birlikte şırınga edilmesi, söz konusu müziğin Jakoben elitlerin projesindeki ‘‘laikleşme’’ (!) ve ‘‘çağdaşlaşma’’yla (!) özdeşmesini getirdi. Kendi adıma konuşuyorum, evet, ‘‘Cumhuriyet Devrimi’’ne bin teşekkür!Ama, seçkinlerin empoze etmeye çalıştığı o özdeşleştirmeye de bin hayır!Hem asla demokratik olmadığı için; hem de bilhassa bizzat o müziğin ruhuna, bedenine, senfonisine, konçertosuna yüz seksen derece zıt düştüğü için bin hayır!Zira, yarı teokratik - yarı aristorik kökene rağmen Batı musikisi hümanizmanın, yani ‘‘insani ve insancıl özgürleşme’’nin temel payandalarından birisini oluşturur.Oysa, kendini ‘‘maestro’’ sanan palas bir mızıkacının ‘‘devrim vidası sıkıp sırf klasik müzik dinletmeli’’ lafını yumurtladığı veya Bartok taklidi ‘‘Türk Beşleri’’ nin dahi taklidi dandik bir bandocunun ‘‘Türk müziği meyhane edebiyatıdır’’ demek cüretini gösterdiği bir Türkiye'de, bırakın sihirli bir Şopen noktürnü ya da emsalsiz bir Stravinski süvitiyle ‘‘insani özgürleşme’’ yakalamayı, o Batı müziğinin adı bile geniş kitleleri irkiltir ve tam ters tepkiyle ‘‘zihni esarette yabancılaşma’’ çağrıştırır. Zorla güzellik olmaz ve her şey gibi kulak duyarlılığı da kendi evriminde gelişir.* * *VE ben inanmak istiyorum ki, ‘‘müzikal geniş açısını’’ tümden paylaştığım ve hatta hayranlık duyduğum Kara Kuvvetleri Komutanı, büyük bir disiplin sayesinde tınıların büyüsüne vakıf olduğu için, toplumsal siyasetteki açı darlığını da, o büyüye vakıf olmayan insanlardan çok daha kolay ve çok çabuk genişletmeye muktedirdir. Klasik Batı müziği ‘‘si-vil-dir’’dir ve senfoni Batı düşüncesinin sivilliğinde akar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!