Frank ‘kendi yoluna’ gitti

Güncelleme Tarihi:

Frank ‘kendi yoluna’ gitti
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 16, 1998 00:00

Haberin Devamı

Alameti farikası haline gelen ‘‘My Way’’ şarkısında söylediği gibi, ‘‘kendi yoluna’’ gitti Frank Sinatra. 82 yaşında kalp krizinden ölen efsanevi yıldız, yirminci yüzyılın en uzun süre ayakta kalan sanatçılarından biriydi. 1940'larda kadınları çıldırtan Frank Sinatra, 1950'lerde Hollywood'da art arda çevirdiği filmlerdeki başarılarıyla zirveye çıktı.

1990'larda da ünlü sanatçılarla birlikte yaptığı iki düet albümüyle zirvedeki yerini ölene kadar korudu.

Herşey Bing Crosby'yi dinlemeye gittiği o 1933 yılı gecesinde başladı. Crosby'nin müziğiyle büyülenen Fracis Albert, konser salonundan çıkarken şarkıcı olmaya karar vermişti bile. Ama Crosby'nin basit bir kopyası olmayacaktı. Nitekim olmadı da. Nota okumayı asla öğrenemedi, ama bariton sesini bir enstrüman gibi kullanmayı onun kadar ustalıkla başaran pek az sanatçı geldi geçti.

HIRSIZ ÇETESİ

Bing Crosby konseri, Frank Sinatra'nın hayatını değiştirdi. New Jersey'in Hoboken kasabasında yoksul bir kenar mahalle çocuğu olarak yetişen Frank, bir hırsız çetesinin elebaşı olduğu günleri geride bırarak müzik kariyerine başladı. 1935 yılında bir radyonun açtığı yarışmada birinci olduktan sonra, küçük bir gezici orkestrada solist olarak iş buldu ve şehir şehir dolaşmaya başladı. ‘‘Big Band’’ adlı orkestranın şefi Harry James'in dikkatini çeken Frank Sinatra, bir süre bu orkestrada çalıştıktan sonra Tommy Dorsey'in orkestrasına geçti.

Sanatına büyük bir hırsla sarılan Frank Sinatra ciğerlerini geliştirmek için yüzmeye ve koşmaya başladı; notanın ortasında, sesini kesintiye uğratmadan nefes almayı öğrendi. Nefes alıp vermeyi dramatik etki yaratmak için kullanan ilk hafif müzik sanatçısı oldu.

KADINLARIN İLAHI

Kadınlar, Elvis Prestley ve Beatles'dan çok önce Frank için çıldırıyordu. Bütün o çığlık atmalar, fenalaşıp baygınlık geçirmeler, Frank Sinatra başlatı. 1940'ların idolüydü o. Sanatçının konserleri öylesine büyük ‘‘kitlesel histeri’’ yaratıyordu ki, 1944 yılında New York'taki konseri sırasında, dışarıda kalan 30 bin kişi ortalığı savaş alanına çevirdi ve polis müdahale etmek zorunda kaldı.

RAKİBİ ROCK'N ROLL

Ama 1950'lerde rock'n roll salgını patlak verince Frank'in romantik caz üslubu büyük darbe yedi. Sanatçının kariyerinde önemli bir duraklama, hatta gerileme meydana geldi. Bunun üzerine Hollywood'a ağırlık vermeye başlayan sanatçı, 1953 yılında ‘‘From Here To Eternity’’ (İnsanlar Yaşadıkça) filmindeki üstün performansıyla en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Oscar kazandı. Daha sonra da ‘‘The Man With The Golden Arm’’ filmiyle ikinci kez Oscar'a aday oldu. İkinci çıkışının ardından ‘‘O eski mavi gözler’’ lakabıyla anılan Frank Sinatra, 1971 yılında emekliye ayrıldığını açıkladı. Ancak ünlü sanatçı, seyrek aralıklarla da olsa konserlerini sürdürdü, albümler yapmaya devam etti.

MAFYA VE AŞKLARI

Frank Sinatra'nın en çok konuşulan yönlerinden biri de mafyayla bağlantıları olduğu yolundaki iddialardı. Aylarca süren yasal manevralara rağmen 1970 yılında New Jersey'de kurulan komisyon önünde, organize suç şebekeleriyle ilişkileri konusunda ifade verdi. Ayrıca Kongre'de ve Nevada'da oluşturulan komisyonda da ifadesi alındı.

Fırtınalı aşklarıyla da dilden dile dolaştı Frank Sinatra. Sanatçı tam dört kez evlendi. 1939 yılında Nancy Barbato'yla yaptığı evlilikten Nancy, Franklin Wayne ve Christina doğdu. 1951 yılında ünlü film yıldızı Ava Gardner'le evlenen Frank Sinatra, 1966 yılında kendisinden hayli küçük olan Mia Farrow'la hayatını birleştirdi. Sanatçı son olarak da 1977 yılında, ünlü komedyen Groucho Marx'ın dul eşi Barbara Marx'la evlendi. Her konserden sonra seyircilere şöyle derdi: ‘‘Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.’’ Şimdi müzikseverler teşekkür ediyor, o duru sesi ve doyumsuz yorumu için: Teşekkürler Frank...

Son eşi Barbara

Çapkınlıklarıyla da ünlü olan Sinatra, en son olarak ünlü komedyen Groucho Marx'ın dul eşi Barbara Marx'la evlendi.

MIa'yla evlendi

Sinatra, Ava Gardner'dan 1966'da ayrıldıktan sonra, büyük kızı Nancy'den bile küçük olan Mia Farrow'la evlendi.

Muhteşem üçlü

Frank Sinatra, Sammy Davis Jr. ve Dean Martin üçlüsüne Amerika'da ‘‘Sinatra Gang’’ (Sinatra Çetesi) adı takılmıştı.

En sevilen şarkıları

Night and Day

Young at Heart

One for My Baby

How About You?

Day by Day

Old Man River

New York, New York

Come Fly With Me

Strangers in the Night

Somethin' Stupid

(Kızı Nancy ile birlikte)

Kenar mahalleden Beyaz Saray'a

82 yaşındaki ünlü sanatçı son nefesini verdiği sırada eşi Barbara ve çocukları da yanındaydı. Ünlü sanatçı 12 Aralık 1915 yılında, göçmen bir İtalyan ailesinin ilk ve son çocuğu olarak New Jersey'in Hoboken kasabasında zorlu bir doğumla dünyaya geldi. Babası Martin boksör ve itfaiyeci, annesi ise hemşireydi ve Demokratik Parti'nin yerel kollarında görev yapıyordu. Büyükannesinin elinde büyüyen Frank, kısa sürede mahalle raconunu, sokak çatışmalarının püf noktalarını öğrendi, sonra da bir hırsız çetesinin elebaşısı oldu. Frank Sinatra'nın kenar mahallede başlayan hayatı Beyaz Saray'a kadar uzandı. Ronald Reagan'ın başkanlığı döneminde, eski dost Frank Sinatra Beyaz Saray'ın en gözde konukları arasında yer aldı.

Aşkın şarkıları başınız sağ olsun

Sinatra'nın ölümü üzerine Türk müzik dünyasının ünlü ismi Sezen Cumhur Önal, şunları söyledi:

‘‘Asrımızın kalp atışlarından biri daha sustu. Bir devir Sinatra ile kapandı... Louis Armstrong, Sammy Davis Jr. ve Dean Martin'den sonra, yüzyılımızın müzik ağacından son bir yaprak daha düştü... Şarkılarının dokusunda hep sevda vardı. O, aşkın büyülü sesiydi... İlk gençlik anılarımızda onun filmleri, onun şarkıları var. Radyolarda yaptığımız ilk programlarda hep onun şarkılarını siralardık. Sinatra şarkı söylemek için yaratılmıştı... Aşkın şarkıları, başınız sağ olsun...’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!