Fatih'in sofrasında karides eksik olmazdı

Güncelleme Tarihi:

Fatihin sofrasında karides eksik olmazdı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü'nün düzenlediği ‘‘3. Su Ürünleri Sempozyumu’’nda sunulan bildirilerde İstanbul'un bir dönem ‘‘balık devri’’ni yaşadığı belirtildi. Tarihin efsanevi kişiliği Fatih Sultan Mehmet'in karidesi, Sultan Abdülaziz ve 2. Abdulhamit ise lüferi sofralarından eksik etmediği bildirildi.

Rektör Prof. Dr. Erol Oral'ın yönettiği sempozyumda, 20. yüzyılın başlarında İstanbul'da, mevsimlere göre tam 80 çeşit balık cinsi bulunduğu saptandı. Ege Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Dr. Eren Ayçiçek'in derlediği kaynaklara göre İstanbul Boğazı, seyyahlar tarafından dünyanın en büyük ‘‘balık havuzu’’ olarak nitelendirilirdi. Kentin önemli balıkları arasında lüfer, palamut, kılıç, yunus, fok bulunuyordu. Kaynaklara göre İstanbul'da balıklardan pastırma, bazılarından lakerda ve turşu yapılıyordu.

Araştırmalara göre Fatih Sultan Mehmet'in sarayında her gün, ne olursa olsun, istiridye, karides yenmesi âdetti. Karides düşkünü olan Fatih Sultan Mehmet, ayrıca piyazlı balığı da çok severdi. Yine bu dönemlerde balıkçılık ‘‘balık emini’’nin denetimindeydi.

LÜFER AVCISI PADİŞAH

Balık akınında Boğaziçi, hem profesyonellerin, hem de amatör balıkçıların akınına uğrardı. Hatta bazıları sandala mangal alır, çilingir sofraları kurar, tuttuğu lüferi hemen temizleyerek orda yerdi. Boğaziçi'nde oturanların en büyük eğlencesi olan balığa çıkmak için ‘‘tenezzüh tezkeresi’’ valmaları zorunluydu. Sultan Abdulaziz de kayıkla Kanlıca Körfezi'nde lüfer avlamayı severdi. Lüferin daha büyüğü olan kofananın sadece yanaklarından haşlanarak yapılan salatası ise 2. Abdulhamit'in sofrasından eksik olmazdı. İkinci Mahmut'un ise kılıçbalığını çok sevdiğini çeşitli seyyahlar yazıyor.

BALIK-EKMEK YOKSUL YEMEĞİ

Dr. Akçiçek, palamut ve uskumru tavacılarının eski dönemlerde amele, kayıkçı, mavnacı, hammal ve işçilerin kalabalık olduğu semtlerde görüldüğünü belirterek ‘‘ekmek arası balığın yoksul yemeği’’ olduğunun anlatıldığı yazıların bulunduğunu söyledi. İstanbul'da her mevsim çeşitli balıkların tutulduğunu kaydeden Dr. Akçiçek, İstanbul'da nüfusun artması, plansız ve kontrolsüz yapılaşma, denizlerin kirlenmesi, denizlerin sahipsizliği ve denetimsizliği sonucu balık nesillerinin kuruduğunu belirtti. Dr. Akçiçek, ‘‘Türk balıkçılığına yapılan bu caniyane suikast, geçmişin güzelliklerinin kaybolmasına neden olmuştur’’ dedi.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!