Eyvah, İstanbul'un yarısı gitti dedim

Güncelleme Tarihi:

Eyvah, İstanbulun yarısı gitti dedim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 1999 00:00

Haberin Devamı

Saat 01.00'e doğru yattık. Sallantıyla uyandık. Eşim Mübeccel, 'çocuklar!' diye bağırmaya başladı. Evde bulunan 21 yaşındaki küçük kızım Gökçe, korku içinde yanımıza geldi. Karyolanın altına girmeyi düşündük ama sonra vazgeçtik. Karyolanın ortasında depremin dinmesini bekledik. Sarsıntıdan sonra kızıma, 'böyle durumlarda herkes kendini kurtarmalı' dedim.

Depremi Florya'daki konutunda eşi ve küçük kızı ile birlikte yaşayan İstanbul Valisi Erol Çakır, ‘‘Depremin şiddetini fark edince, 'Eyvah İstanbul'un yarısı gitti' dedim. Çünkü İstanbul'un zaten yüzde 40'ı kaçak yapı’’ diye konuştu.

İstanbul'daki deprem felaketini, yaptığı çalışmaları, aldığı önlemleri ve bundan sonra yapılacakları Hürriyet İstanbul’a açıklayan Vali Çakır, uykusuz gecelerin ardından ‘‘İstanbul için daha yapılacaklar var’’ dedi.

28 Ağustos Cumartesi günü yapılacak kızının düğününü sadece nikaha çevirdiklerini, bunun istismar edilmesinden korktuğunu dile getiren Çakır, ‘‘Ne düğün ne müzik var. Sade bir nikah töreni. Ben de o gece bir davetli gibi, nikaha katılıp, döneceğim’’ dedi.

İstanbul Valisi Erol Çakır'ın deprem ve sonrası ile ilgili düşünceleri ise şöyle:

Deprem gecesi

Saat 01.00'e doğru yattık. Sallantıyla uyandık. Eşim Mübeccel, 'çocuklar!' diye bağırmaya başladı. Evde bulunan 21 yaşındaki küçük kızım Gökçe, korku içinde yanımıza geldi. Karyolanın altına girmeyi düşündük ama sonra vazgeçtik. Karyolanın ortasında depremin dinmesini bekledik. Sarsıntıdan sonra kızıma, 'böyle durumlarda herkes kendini kurtarmalı' dedim. O da 'sizi bırakamam' yanıtını verdi. Daha sonra dışarıya çıktık. Daha bu yıl hiç yüzmediğim havuzun suyu da dışarıya taşmıştı. Daha sonraki gecelerde, uyarılar üzerine bahçede, şu sezlonglar üzerinde yattık.

Aksigorta'nın depremin şiddetini ölçen bir similasyon merkezi var. İnsanlar giriyor bir odaya ve orada belirli bir şiddette sallantı yaratılıyor. İnsanlara böyle ortamda neler yapacağı öğretiliyor. Bana gösterilen 7 derece üzerinde sarsıntıydı. Fakat deprem gecesi, ben 7 derecenin çok üzerinde sarsıntı meydana geldiğini farkettim ve ‘‘Eyvah, İstanbul'un yarısı gitti' dedim. Çünkü, İstanbul'da 2 milyon 400 bin konut var. Zaten bunların yüzde 40'ı kaçak yapı. Deprem sonrası daha çok telsizlerle bilgi aldım. Telefonlar çoğu zaman çalışmadı. Gelen bilgiler depremin Avcılar'da etkili olduğunu gösteriyordu. Derhal kriz merkezlerinin kurulmasını istedim. Öğleye kadar her enkazın başında bir iş makinası hazırdı ve çalışmaya başlamıştı. Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi de özel kuruluşların iş makinalarını harekete geçirdi. İlk bağış kampanyasını da valiliğimiz başlattı. 100 milyar lira ile Emlak Bankası'nda açılan hesaptaki bağış miktarı 900 milyar liraya çıktı. Bu arada, giyecek-yiyecek, malzeme, iş makinalarının depremden zarar gören illere denizden gönderilmesi için yardımcı olduk.

Şu anda insanlarımızı depreme dayanıklı, sağlam okullarda, yapılarda barındırıyoruz. Çünkü son iki yıldan beri okul dahil kamu binalarını, yüzde 30 daha maliyetli de olsa, sağlam şekilde inşa ettirmekteyiz. İstanbul'un deprem kuşağında olduğunu biliyoruz. İstanbul'daki insanlarımızda endişe var. 'Ne olacağız?' diye. Hiç kimse aç, açıkta değil. Kimse endişelenmesin, her türlü önlemi alıyoruz. Bazı istismarcıların, illegal grupların faaliyetlerinden de haberdarız. Depremzedeler için çadır kurmayı düşünmedik, ikinci bir iş olmasın diye. Kalıcı iskanlar istiyoruz. Enkaz haline gelmiş binalarda kiracı olarak oturanların eşyalarını tazmin edecek ve bir başka yerde kiracı olarak oturmalarını sağlayacağız. Oturulamayacak derecede hasarlı binada oturanların da eşyalarının nakline yardımcı olacak, hasar gören eşyalarını tazmin edeceğiz. Enkaz halindeki binanın mal sahibi olanları da oturabilecekleri bir daireye yerleştireceğiz.

Depremzedeye kampanya

Bir projemiz daha var. 'Depremzedeler için ev al, gönüllerde evin olsun' şeklinde. Buna da büyük ilgi var. Metro Turizm Şirketi ilk aşamada 10 ev ile kampanyamıza katıldı. 10 milyon nüfuslu İstanbul'u, başka yerlerde barındırma imkanı yok. Herkes dikkatli olmalı. Yapıların sağlamlığına dikkat edilmeli, deprem yönetmeliğine göre yapılmalı. İnsanlarımızı kurtulma, kurtarma ve yardım konusunda eğitmeliyiz. Televizyonlar da destek olmalı.

Türkiye Deprem Vakfı ile birlikte bir çalışmamız var. Kamu binalarının depreme dayanıklılığını ölçme yönünde. Öncelikli hedef fay hattında bulunan okullar. Bunları tespit ettik. 3 binin üzerindeki okuldan 800'ü fay hattında. Projelerini tek tek elden geçirdik. Kolonlar, kirişler, test edilecek. Röntgeni çekilecek. Eğer dayanıksızsa, rehabilitasyon yapılacak. Ancak bunu, İstanbul'un bütçesi kaldıramayacak. 3 trilyon lirayı bulan bir proje. Tabii ki devlet desteği gerekiyor. Artık hiç olmazsa bundan sonra binaları, çok sağlam yapalım. Binalar sigortalansın. Bu depremde neler duydum, neler.. Binanın altını bilardo salonu, otogalerisi yapmak için kolon kesenlerden, mermer atölyesi yapıp bir de orada su kuyusu açanlara dek.. Bunları hep araştırıyoruz.

Delillerin kaybolması

Enkaz haline gelen ya da hasar gören binalardaki incelemelerin önlenmesiyle ilgili olarak cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulundum. Mimarlar Odası'nın mühendis odalarıyla işbirliğine girip bu yönde çalışma yapmalarını istedim. Belediyelere tutanaklar hazırlattım. İTÜ'ye başvurarak oralardan örnekler almalarını, delillerin kaybolmasının önlenmesini, çalışma yapmalarını istedim.

Başbakan Yardımcımız Hüsamettin Özkan'ın temin ettiği uydu telefonları deprem gören 4 merkeze gönderdik. Depremde daha çok telsiz kullandık. Uydu telefonlarla sadece, uydu telefonu olanı arayabiliyorsunuz. Uydu telefonla, normal telefona ulaşılamıyor.

İki kızım var. Başbakanlık'ta avukat olarak çalışan büyüğü Özge'nin 28 Ağustos Cumartesi günü nikahı var. Erteleyip ertelememeyi çok düşündük. Sonuda düğünü, müziği kaldırıp, sade bir nikahta karar kıldık. Ben de bir davetli gibi gidip döneceğim. Ama bu da istismar edilir mi diye korkuyorum. Nikaha İstanbul'dan yöneticilerim de gelebilir diye, İstanbul'dan çıkışı yasakladım. Çiçek göndermek isteyenlere de depremzedelere bağışta bulunmalarını söyledim. Eşim, 'Atasözümüz var, 'ölü ve gelin beklemez' diyor. Ama o da istismarlardan endişeli. Eşim, ‘Kızımız evlenirse sen davetli olursun bu gidişle' derdi. Nitekim öyle de olacak.‘

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!