Erdoğan, IPI Dünya Kongresi'nde konuştu

Güncelleme Tarihi:

Erdoğan, IPI Dünya Kongresinde konuştu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 2007 15:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, “offline bir bölgede online bir devlet” olmayı başardığını, “belirsizlik ve çatışmaların hüküm sürdüğü zor bir coğrafyada refah ve istikrar alanı haline geldiğini” söyledi.

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, Hilton Oteli'nde gerçekleştirilen Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, dünyanın çeşitli ülkelerinden yaklaşık 500 medya mensubunun katıldığı toplantının İstanbul'da yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İstanbul'un, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu sürecin önemli bir göstergesi olduğunu belirten Erdoğan, kentin bu gelişmeyi en iyi yansıtan yerlerden biri olduğunu vurguladı.

Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik atılımlar ve demokratik gelişmeler alanında gerçekleştirdiği konularla sınıf atlayan bir ülke olduğunu vurgulayarak, Türkiye'yi yakından izleyenlerin artık 70'lerin, 80'lerin ve 90'ların Türkiye'sinin bugün var olmadığını gördüğünü belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin bugün çok farklı bir noktada olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

Haberin Devamı

“Türkiye, gerçekleştirdiği reformlarla dünyaya açık bir ekonomi, dünyaya açık bir toplum haline gelmiştir. Ben, internet terminolojisiyle buna '24 saat online devlet' diyorum. Artık Türkiye bu noktada bir hedefi, bir amacı başarmış bir devlet konumundadır. Türkiye, büyük ölçüde offline bir bölgede online bir devlet olmayı başarmıştır. Belirsizlik ve çatışmaların hüküm sürdüğü zor bir coğrafyanın ortasında adeta bir refah ve istikrar alanı haline gelmiştir. Bugünkü Türkiye, dünyayla bütünleşen, bu bütünleşmenin faydalarından kendisi yararlandığı gibi çevresine de aktararak öncü roller oynayan bir ülkedir. Bugünkü Türkiye, 4 yıl öncesine göre en az iki kat daha zengindir.”

GSMH'DEKİ YÜKSELME

Başbakan Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'nin Gayri Safi Milli Hasılasının 181 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, 2006 sonu itibariyle bu rakamın 400 milyar dolara yükseldiğini bildirdi.

Kişi başına düşen milli gelirin de 2002 sonu itibariyle 2 bin 600 dolar olduğunu ve bunun da 2006 sonu itibariyle 5 bin 500 dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin, tarihinde ilk kez üst üste ortalama 7,3 büyüme hızı yakaladığını söyledi.

Recep Tayyip Erdoğan, bu büyüme hızıyla geleceğe yürüyen Türkiye'nin artık bir güven ve istikrar ülkesi olarak yoluna devam ettiğini belirterek, “Türkiye'nin ihracatta ulaştığı 36 milyar dolar eşiğini, bizler geçen ay sonu itibariyle 92 milyar dolara ulaştırmış durumdayız ve bu yılki hedefimiz bunu 100 milyar dolara çıkarmaktır” diye konuştu.

Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin  Avrupa Birliğine üye olmakta kararlı olduğunu belirterek, “Türkiye'nin  AB üyeliği 21. yüzyılın aslında en büyük küresel barış projesidir” dedi.

Uluslararası Basın Enstitüsünün (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel  Kurulunun Hilton Oteli'nde gerçekleştirilen kapanışında konuşan Erdoğan,  Türkiye'ye yabancı sermayenin ilgisini anlattı.

Erdoğan, yabancı sermaye akışının 2005'e kadar yıllık ortalamasının 1  milyar dolar olduğunu, 2006 yılı sonu itibariyle 20 milyar dolara  ulaştığını, bu yıl sonunda ise bu rakamın 20 milyar doları aşacağını  söyledi.

Küresel sermayenin Türkiye'ye olan ilgisinin gerek güven, gerekse  istikrar ortamının oluşmasından kaynaklandığını dile getiren Erdoğan,  tüm bu göstergelerin Türkiye'yi geleceğin önemli oyuncuları arasına  soktuğunu dile getirdi.

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, Hindistan ve Çin'in rakamsal büyüklüklerine  bakıldığında, Türkiye'nin performansının da bu düzeyleri yakaladığının  görüldüğünü ifade ederek, “Türkiye'nin bu başarısı çevremizdeki geniş  coğrafyaya olumlu bir biçimde yansımaktadır. Yükselen ekonomik  performansımız daha fazla işbirliği imkanı sunmaktadır. Bu performansın  arkasındaki yapısal reformlar, ekonomik ve demokratik sıçramalar, çevre  ülkelerini de teşvik etmektedir. Türkiye'nin son 5 yıldır hızla ileriye  doğru koşabilmesinde popülist politikaları geride bırakması, orta ve  uzun vadede hedeflere odaklanması önemli rol oynamıştır” diye konuştu.

Erdoğan, hedeflerin önündeki sorunları doğru tespit ettiklerini ve  üzerine kararlılıkla gittiklerini belirterek, bugün Türkiye'nin 4 yıl  öncesine göre çok daha yüksek düzeyleri yakaladığını, büyük hedefleri  izlemeye başladığını, bunda da siyasi iradenin payının büyük olduğunu  dile getirdi.

Haberin Devamı

Başbakan Erdoğan, aynı siyasi iradenin dış politikada uzlaşıyı arayan  “Kazan kazan” anlayışını esas alan, daima güvenlik refah ve işbirliği  arayan ve inisiyatif almaktan çekinmeyen bir politikanın da takipçisi  olduğunu belirtti.

Uluslararası gündemi meşgul eden her konunun Türkiye'nin gündeminde de  yer aldığını anlatan Erdoğan, dış politika anlayışlarının, dünya barışı  ve istikrarına sağladığı katkının da görülebileceğini söyledi.

Erdoğan, “Türkiye'nin bu yükselen çizgisi, Türk halkının kendine  güvenini artırmakta, güven artıkça halkın beklentileri daima daha iyiye,  daha üst standartlara ulaşma yönündeki umutları da çoğalmaktadır” dedi.
       
AB'YE ÜYELİK SÜRECİ
       
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği  atılımlar değerlendirildiğinde, bunların AB üyelik sürecinden bağımsız  düşünülemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:

Haberin Devamı

“Türkiye AB'ye üye olmakta kararlıdır. Bu çerçevede gerçekleşen  reformları bazen AB ile beraber, bazen kendi başımıza ama her halükarda  büyük bir titizlik ve azimle gerçekleştirdik. AB'ye katılım yolunda  inişler ve çıkışlar olacaktır. Bu yolculuğun sıkıntılı olduğunu  biliyoruz. Engellerin olabileceğini biliyoruz. Ama bunları sabırla,  kararlılıkla aşmaya da ant içmiş durumdayız. Önemli olan Türkiye'nin bu  kararlılığının Avrupa'da da karşılık bulmasıdır. Türkiye'nin AB üyeliği  21. yüzyılın aslında en büyük küresel barış projesidir. Medeniyetler  arası ittifak eğer kurulabilecekse Türkiye'nin AB içinde yerini alması  şarttır.”

Erdoğan, bu hedefin stratejik anlamının gözden kaçırıldığı ve  Türkiye'nin içinde bulunduğu büyük resmin hesaba katılmadığı bir Avrupa  Birliğini düşünmenin mümkün olamayacağını ifade ederek, böyle bir Avrupa  Birliğinin stratejik vizyondan yoksun, dünyanın gidişatını okuyamayan ve  küresel aktör olma yolunda kararsızlık taşıdığı izlenimini vereceğini  vurguladı.
         
CUMHURİYETİN İDEALİ
         
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“AB üyeliği taşıdığı anlam bakımından aslında 84 yıllık  cumhuriyetimizin kuruluş idealidir. Bu süreç hükümet olarak bizim için  cumhuriyetimizi çağdaşlaşma hedefleri doğrultusunda özgür ve müreffeh  dünyanın saygın bir üyesi olma sürecidir. Bu hedef insanlarımızı çağın  en ileri refah ve özgürlük standartlarına ulaşması, daha iyi bir hayat  sürmesi için benimsenmiştir. Hükümetimiz AB üyeliğini temel bir  stratejik yönelim olarak görmektedir. Bu süreci bunun için sahiplendik.  Kararlı bir şekilde gerek Kopenhag standartları gerekse Maasricht  kriterleri noktasında kararlı bir biçimde sürdürdük ve sürdürmeye devam  ediyoruz. Memnuniyetle ifade etmeliyim ki Türk insanı artık demokrasiyi  tam anlamıyla özümsemiştir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa'da  ortalığı yangın yerine çeviren kitlesel gösterilerin yapıldığına tanık  olunduğunu, ancak kimsenin bu görüntülere bakıp “kaç tane Fransa  olduğunu” sormadığını belirterek, “Bizde insanlarımız, demokratik  olgunluk içinde taşkınlık ve şiddete başvurmadan toplanıp miting yapınca  hemen 'iki Türkiye var' denmeye başlandı. Bunu kabul etmek mümkün  değil” dedi.

Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Dünya Kongresi ve 56. Genel  Kurul Toplantısı kapanış oturumunda yaptığı konuşmada, Türk insanının  demokrasiyi tüm özgürlükleriyle taviz vermeden yaşama konusundaki  iradesini her fırsatta sergilediğini söyledi.

Ancak, “zaman zaman dünya medyasında Türkiye'yle ilgili geçmişten  gelen, ön yargılara dayalı, klişeleşmiş haberlerin yayınlandığını ve  yorumların yapıldığını da üzülerek gördüklerini” ifade eden Erdoğan, bu  örneklerin bir kez daha Einstein'ın ne kadar haklı olduğunu gösterdiğini  belirtti.

“Demek ki, gerçekten de ön yargıları kırmak, atomu parçalamaktan daha  zormuş. Bunu görüyorum” diyen Erdoğan, bunu hem ulusal bazda hem de  uluslararası camiada gördüklerini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

“Yazılanları gördüğümde çoğu zaman, 'bu bahsettikleri hangi ülke? Çünkü  Türkiye olamaz' diyorum. Dünyanın başka yerlerinde, mesela Fransa'da  kitlesel gösterilerin yapıldığına hep beraber tanık olduk. Sizler benden  daha iyi biliyorsunuz, yakından takip ediyorsunuz. Kimse bu görüntülere  bakıp kaç tane Fransa olduğunu sormadı, sormuyor. Bizde insanlarımız,  demokratik olgunluk içinde, taşkınlık ve şiddete başvurmadan toplanıp  miting yapınca hemen 'iki Türkiye var' denmeye başlandı. Bunu kabul  etmek mümkün değil.

Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Öyle  de kalacaktır. Bu ülkede hepimiz demokrasiden, laiklikten ve sosyal bir  hukuk devletinden yanayız. Bu bizim ortak paydamızdır. Bundan kimse  taviz veremez. Bütün meydanların, bütün mitinglerin ortak noktası da  budur. Bundan da taviz vermemiz mümkün değildir. Bu böyle biline...  Bazıları anlamak istemese de, bu ülkede hepimiz din üzerinden siyaset  yapmaya karşıyız. Laikliği hepimizin yaşam biçimleri için bir güvence  olarak gördük, görüyoruz. “

Demokratik rekabetin elbette siyasette farklılaşmayı gerektirdiğini ama  bu farklılaşmanın, demokrasi, laiklik ve din gibi insanların ortak  değerleri üzerinden yapılamayacağını dile getiren Erdoğan, “Din  üzerinden yapılamayacağı gibi laiklik üzerinden de siyaset yapılamaz”  dedi.
       
“KİMSE KAMPLAŞMA YAŞANDIĞINI DÜŞÜNMEMELİDİR”
       

Başbakan Erdoğan, demokratik rekabet ve siyasi farklılaşmanın bu alanın  dışında cereyan etmesi gerektiğini belirterek, kendilerinin dün olduğu  gibi bugün de bunu savunduklarını söyledi.

Erdoğan, “Belki son mitinglere bakılınca siyasi muhalefet sorunu ya da  boşluğu olduğu sonucu çıkarılabilir. Ama kimse olup bitenlere farklı  saiklerle bir araya gelen heterojen kitlelere bakıp, Türkiye'de bir  kamplaşma yaşandığını düşünmemelidir” diye konuştu.

Demokrasinin, tanımı gereği özgürlükçü ve çoğulcu olduğunu belirten  Erdoğan, “Eğer iki Türkiye'den kasıt bu çoğulculuksa, Türkiye'de iki  değil daha çok ses olduğunu söyleyebilirim size. Türkiye'de çok sesli  bir demokrasinin kökleşiyor olması, bu bakımdan kimseyi ne şaşırtmalı ne  de korkutmalıdır” dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Özgür  dünyayı dün bölen duvarları bugünde aramızda örmeye çalışanlar olduğunu  görüyoruz. Bu kez dini ya da kültürel farklılıklarımız üzerinden bizi  bölmeye, karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar” dedi.

Erdoğan, Uluslararası Basın Enstitüsü Dünya Kongresi ve 56. Genel Kurul  Toplantısı'nın kapanışında yaptığı konuşmada, her açık ve şeffaf  toplumun özgür bir medya ortamında yaşadığını, bu bakımdan özgür ve çok  sesli bir medya ortamının hem açık toplumların ön şartı hem de neticesi  olduğunu söyledi.

Türkiye'de medyadaki çok sesliliğe büyük önem verdiklerini belirten  Erdoğan, “Bir ülkede basın özgürlüğünün kısıtlanması o toplumun  meselelerini açıkça ve derinlemesine bir biçimde tartışamaması anlamına  gelir ki, bu toplumsal gelişimin ve ilerlemenin önüne konulmuş en ciddi  engeldir” diye konuştu.

Erdoğan, basın özgürlüğünün, beraberinde büyük bir toplumsal sorumluluk  da getirdiğini, burada esas olanın ifade özgürlüğünde olduğu gibi  öncelikle ahlaki bir sorumluluk olduğunu kaydetti.

Türkiye'de medyanın geldiği nokta ile demokrasinin ulaştığı olgunluk  düzeyi sayesinde her şeyin açıkça ve derinlemesine konuşulup  tartışıldığını ifade eden Erdoğan, bu serbest tartışma ortamının, en  hassas konularda bile toplumsal mutabakatın oluşması sürecine  vazgeçilmez katkılarda bulunduğunu bildirdi.

Başbakan Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti 84 yaşına girerken medyamız,  demokrasimizin canlılığını sağlayan en önemli unsurlardan birisi haline  gelmiştir” dedi.

Basın özgürlüğü içinde gazetecilerin güvenliği ve mesleklerini özgürce  icra edebilmelerinin çok önemli bir yer tuttuğunu dile getiren Erdoğan,  Türkiye'de son 20 yılda bu konuda çok önemli ve geri dönüşü olmayan  demokratik iyileşmeler olduğunu belirtti.

Erdoğan, gerginlik ve çatışmaların yayılma eğilimi gösterdiği bir  dünyada medeniyetleri barış içinde bir araya getirebilecek ortak  değerleri hep birlikte öne çıkarıp yüceltmemiz gereken günlerde  yaşadığımızı vurguladı. Başbakan Erdoğan,”Çatışma ve savaşların egemen  olduğu günümüz dünyasında, barışın büyük eksikliğini hissediyoruz.  Barışın temel unsurlarından biri karşılıklı anlayış ve işbirliğidir.  Birbirimize fikren uzak kalarak değerler ittifakı oluşturmamız mümkün  değildir” diye konuştu.
       
“ZİHİNSEL MESAFE”
       
Küreselleşmeye yol açan iletişim ve ulaşım araçlarındaki devrimlerle  fiziki uzaklıkları aşmanın türlü yollarının keşfedildiğini, ancak ne var  ki zihinsel mesafelerin giderilmesi konusunda aynı ölçüde başarı  sağlanabildiğinin söylenemeyeceğini ifade eden Erdoğan, İspanya  Başbakanı Zapatero ile başlattıkları medeniyetler ittifakı girişiminin  öneminin de bu noktada ortaya çıktığını bildirdi. Başbakan  Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ben diyorum ki, özgür dünya bölünemez. Çünkü bu büyük bir tutarsızlık  olur. İşte bunun için Berlin duvarının yıkılışını coşkulu alkışlarla  selamlamıştık. Çünkü sadece farklılıklarından dolayı hiçbir fert ya da  toplumun duvarlar arkasına hapsedilmesinin kabul edilemez olduğuna  inanıyorduk. Şimdi diyorum ki, bu inancımız yalnızca fiziki duvarlar  için değil, özellikle soğuk savaş sonrasının küreselleşen dünyasında  psikolojik duvarlar için de geçerli olmalıdır. Özgür dünyayı dün bölen  duvarları bugünde aramızda örmeye çalışanlar olduğunu görüyoruz. Bu kez  dini ya da kültürel farklılıklarımız üzerinden bizi bölmeye, karşı  karşıya getirmeye çalışıyorlar.”

Özgürlüğün dışlayıcı ve bölücü olmadığını, zira farklılıkların  bulunmadığı bir yerde “özgürlük” diye bir mesele de olamayacağını  vurgulayan Erdoğan, “Onun için diyorum ki, farklı kültür ve inançlar  arasında psikolojik duvarlar inşa etmek, özgür dünyanın ruhuna aykırıdır  ve karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlikedir” dedi.

Erdoğan, küreselleşmenin bu sorunu daha da acil hale getirdiğini  belirterek, ülkeleri ya da toplumları karşı karşıya getiren çatışmaları  sona erdirecek özgürlük ve uzlaşı kültürü geliştirebilmek için hep  birlikte çaba sarf etmek mecburiyetinde olunduğunu bildirdi.
       
“DEMOKRATİK DİPLOMASİ”
       
Kendisinin buna uluslararası ilişkilerde “demokratik diplomasi”  dediğini kaydeden Erdoğan, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin  karşılıklı bağımlılığının giderek arttığını, insanların güvenli ve  bekasının artık dünyanın öbür ucundaki gelişmelerden doğrudan  etkilendiğini dile getirdi.

“Hepimizin kaderi birbirine bağlı” diyen Erdoğan, artık bütün  toplumların kalkınma ve refahın yaygınlaşmasını, küreselleşmenin  nimetlerinden eşit biçimde faydalanmayı istediğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, bu talebin, Türkiye'nin çok yönlü dış politika  anlayışının da temel parametresi olduğunu vurgulayarak, “Türkiye olarak  uluslararası toplumun gündeminde en ön sıralarda yer alan mevcut  gerginlik noktalarının ve potansiyel yeni tehditlerin pek çoğunun  oldukça yakınında bulunuyoruz. Bu yüzden bölgemizde barış, istikrar ve  uzlaşma kültürünün yerleşmesi için aktif çaba gösteriyoruz. Bunun için  en önemli enstrümanımız da ısrarla yürütmeye çalıştığımız demokratik  diplomasidir” dedi.

Erdoğan, bugün karşı karşıya bulunulan sorununun, “inanç ve  kültürlerdeki farklılıklardan değil, bu farklılıkların oluşturduğu  renkli ve büyük resmi birbirine karşıt parçalara ayırma çabalarından”  kaynaklandığını ifade ederek, bugün medeniyetler ittifakı denilen şeyin  farklı gelenek ve kültürleri çatışma unsuru olarak sunmaya çalışan  zihniyete karşı kararlı bir duruş olduğunu dile getirdi. Başbakan  Erdoğan, “Farklı inanç ve medeniyet havzaları arasında ortaya çıkan  güvensizlik ve şüpheyi korku ve baskıyla değil, savunduğumuz ortak  değerleri yücelterek bertaraf edebileceğimize artık inanmak zorundayız.  Ben sorununun batı ile İslam dünyası arasında değil, ülke ve toplumların  gelişmişlik düzeyleri arasındaki eşitsizlikte yattığına inanıyorum”  diye konuştu.

Bugün dünyanın bazı bölgelerinde hüküm süren açlık ve yoksulluğun hiçbir  insani mülahazaya sığmayan bir görüntü arz ettiğini, yoksulluktan  kaynaklanan sosyal sorunların ulusların güvenliğine zarar verdiğini  belirten Erdoğan, bilgiye ve teknolojiye erişimde, bunların üretimde  kullanılmasında, gelişmiş ülkelerle dünyanın geri kalanı arasında halen  ciddi bir fark bulunduğuna işaret etti.

Erdoğan, hangi dine inandığından bağımsız olarak bugün birçok bölgede  yoksulluk içinde yaşayan, şiddete maruz kalan, sömürülen ve bocalayan  insanlar bulunduğunu ifade ederek, bu köprü kurulamaz, bu insanların da  küreselleşmenin nimetlerinden yeterince pay alması sağlanamazsa, yaşanan  pek çok soruna kalıcı çözüm bulmanın mümkün olmadığını söyledi.
       
SİYAH VE BEYAZLARLA

Türkiye'nin binlerce yıllık tarihi, zengin kültürü, dünyada ilgi  uyandıran siyasi açılımları, güçlü ve sürekli büyüyen ekonomisi, renkli  sosyal yapısı ve jeo-stratejik konumuyla medeniyetler ittifakının  öncülüğünü yaptığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Kanaatimce böyle bir ülke, basit ön yargılarla ele alınmayı hak  etmiyor. Bunu sizlerin de takdir edeceğinize inanıyorum. Türkiye'yi  sadece siyah ve beyazlarla açıklamaya çalışmak, onu anlamak için basit  sebep ve sonuç ilişkileri kurarak bunlara inanmak, ciddi yanılsamalara  yol açmaktan öteye, bu ülkenin çok renkliliğini, derinliğini ve vardığı  noktanın dünya için ifade ettiği önemi kavrayamamak olacaktır.”

Erdoğan, Türkiye'nin gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik reformlarla ve  yakaladığı hamlelerle, uluslararası toplumun en dikkat çekici  üyelerinden birisi haline geldiğini, dünyayı çok yakından ilgilendiren  meselelere yapıcı somut katkılarda bulunduğunu vurguladı. Erdoğan, şöyle  konuştu:

“Türkiye bu anlamda bir başarı hikayesidir. İçeriden bakıldığında belki  daha kolayca görebildiğimiz bu zenginlik, kimi zaman dışarıdan  bakıldığında görülmeyebilir. Bu zenginliğin tonları gözden kaçabiliyor.  Bana göre Türkiye'yi anlamaya yönelik yapacağımız düşünsel ve duygusal  yatırımlar, küresel barış ve refaha da katkı sağlayacaktır. İstanbul'da  gördüğünüz tarihi derinlik ve gelecek için umut veren büyük dinamizm,  bütün Türkiye'ye yayılan öncü değişimlerin de göstergesidir.”

İstanbul'un asıl birleştirici özelliğinin, medeniyetleri buluşturan  değerlere yüzyıllarca ev sahipliği yapmış olması olduğunu belirten  Başbakan Erdoğan, “Bu yönüyle İstanbul, hiç şüphe yok ki medeniyetler  ittifakı projesinin sembol şehridir. İstanbul doğu ile batının, geçmiş  ile geleceğin, gelenek ve değişimin uyum içinde kaynaştığı nadide bir  şehirdir. Buradan barışı dünyaya hep birlikte taşıyalım” diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!