Güncelleme Tarihi:
Bu diktatörlerin sürdürdüğü despot yönetim, dünyaya çok pahalıya mal oluyor. Bugüne kadar milyonlarca insan hayatını kaybederken, ekonomiler çöktü, ülkeler acımasız bir baskı altında tüm varlıklarını ve demokrasi ümitlerini yitirdi.
Soğuk Savaş’ın sonu, demokrasilerin dünyaya egemen olacağı ve baskıcı rejimlerin dinozor çağında kalacağı dolayısıyla “Tarihin Sonu” olacağı umudunu da beraberinde getiriyordu. Merkezi Washington’da bulunan düşünce kuruluşu Freedom House, 1959’de sadece yüzde 28 olan demokratik ülke oranının bugün yüzde 60’a ulaştığını belirtiyor. Ancak dünyada demokrasi halen istenen düzeye ulaşabilmiş değil.
Çünkü bu ülkelerin birçoğu göstermelik demokrasi olmanın ötesine geçmiyor. Halkın seçtiği değil, koltuklarını kaptırmak istemeyen, özgürlükleri baskı altına alan despotlar tarafından yönetiliyorlar. Bazı ülkeler ise, bugün çürümeye yüz tutmuş halde karanlıkta yok oluyor.
Tüm diktatörlerin kendilerine has kötü yönleri olsa da, despotizmin en sinsi ve sinir bozucu tarafı şu: Bugün insanları baskı yönetimiyle kontrol altına alan diktatörlerin birçoğu, geçmişte “özgürlük savaşçısı” olarak güç kazandı. Tıpkı Kırgızistan’ın Mart ayında devrilen lideri Kurmanbek Bakiyev gibi. Bakiyev, 2005 yılındaki darbede, halkını sözde eski (kendisinden önceki) diktatörden kurtarmıştı.
Bu devrimden dönen tiranlara bazıları “timsah kurtarıcılar” diyor. Bu tiranlar, iyi benzerleriyle aynı rütbelere yükseliyor: Yurtdışındaki kazançlarını artırırken insanları ekonomik açıkları kapatmak için ödeme yapmaya zorlayan İsviçreli bankacı sosyalistler, kendilerini iktidara getiren inançlara ihanet eden devrimciler ve kısaca çalıp yağmalamayı tercih eden iş çantası taşıyan haydutlar.
İşte, Foreign Policy’nin vefasızlık, kültürlere ihanet, ekonomik çöküş gibi özelliklerine göre sıraladığı diktatörler. Eğer sizi korkutmaya yetiyorlarsa, kendinizi bir de onların demir yumruğu altında ezilen insanların yerine koyun.