Dev Akdeniz projesi

Güncelleme Tarihi:

Dev Akdeniz projesi
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 1997 00:00

Haberin Devamı

‘‘Nedir bu Akdeniz? Binbir şeyin hepsi birden. Bir peyzaj değil, sayısız peyzajlar. Bir deniz değil birbirini izleyen birçok deniz. Bir uygarlık değil, birbiri üzerine yığılmış birçok uygarlık. Akdeniz'de gezen, Lübnan'da Roma dünyasını, Sardunya Adası'nda tarih öncesini, Sicilya'da Yunan kentlerini, İspanya'da Arap varlığını, Yugoslavya'da Türk İslamını bulur. Yüzyılların derinliklerine iner, Malta'daki megalitik yapılara ya da Mısır piramitlerine dek uzanır’’ demiş Fransız yazar Ferdinand Braudel. Avrupalılar da Akdeniz'in kültür mirasına giderek daha fazla sarılıyor. Napolili mimar Michele Capasso da Akdeniz tutkunlarından. 1994 yılında kurduğu Akdeniz Laboratuvarı Vakfı'nın amacı, bölge ülkelerinin arasındaki kültürel, ekonomik ve politik diyaloğun geliştirilmesini sağlamak. ‘‘Akdeniz için herşeyimi ortaya koydum’’ diyen Capasso'nun dev projesi, 2010 yılına kadar Akdeniz havzasındaki ülkelerin tüm kültür miraslarının dökümünü çıkartmak. Capasso çoğu İtalyan gibi anadan doğma oyuncu. Soru sormaya fırsat bırakmadan, el kol hareketleriyle sürekli anlatıyor. Akdeniz ile ilgili hayallari o kadar fazla ki zamanı kalmamış gibi acele ediyor. Onu Akdeniz Laboratuvarı Vakfı'nın Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu'nun desteğiyle geçtiğimiz günlerde Napoli'de düzenlediği II. Euro-Med Sivil Forumu'nda yakalayıp konuşma fırsatını buluyorum.

Akdeniz Laboratuvarı'nı nereden yola çıkarak kurdunuz?

- İtalya'da oldukça tanınmış bir mimarım. Kendimi bildim bileli çizdim, yarattım. Sonra günün birinde Saraybosna'da yaptığım hastane bombardıman sonucu yıkıldı. Napoli'de yine benim yaptığım hastanede annem ve babam peşpeşe kanserden öldü. Yaşanan acılar karşısında çaresizdim. Çaresizlik hayatımı tümden değiştirmeme neden oldu. İşlerimi devrettim, herşeyimi sattım ve kendimi bir tek projeye adadım: Akdeniz.

ONDAN HEP ALDIK

Akdeniz ile ilgili projeleriniz?

- Akdeniz benzersiz bir bölge. Braudel'ın dediği gibi Akdeniz'in kendini anlatmasının, kendini tekrar tekrar yaşamasının sonu gelmez. Akdeniz'de herşey mevcut ve yüzyıllar boyunca biz ondan hep aldık, hiç vermedik. Benim gibi mimar, yazar, akademisyen, gazeteci, sivil toplum temsilcilerinin desteğiyle, bölgedeki pozitif enerjileri biraraya getirmek maksadıyla Akdeniz Laboratuvarı Vakfı'nı oluşturdum. Akdeniz çevresindeki halklar birbirlerinden habersiz yaşıyorlar kanımca.

Halkları nasıl birbirlerine yakınlaştırabileceğinizi düşünüyorsunuz? Sancılı bir bölge burası. Ortadoğu krizi, Bosna Savaşı, köktenciliğin yükselişi... Nasıl başaracaksınız bunu?

- Vakfın faaliyetleri Akdeniz ile ilgili dokuz tema üzerinde odaklaşıyor. Size bunları kısaca şöyle özetleyebilirim: Barış süreci, refahın yaygınlaşması, kentler, eyaletler, bölgeler arasında işbirliği ağlarının oluşturulması, çok kültürlü iletişim, turizmin gelişmesi, çevre, eko-sistemlerin korunması, kültür miraslarının değerlendirilmesi ve korunması, kültürel diyalog kurmak için sanatın, diyalogları derinleştirmek için ise felsefe, tarih ve edebiyatın desteklenmesi.

İskenderiye Üniversitesi'yle kapsamlı bir işbirliğine girdiğinizi duydum.

- Evet. İskenderiye çoğrafi konumu itibariyle çeşitli etnik grupların, farklı dinlerin, dillerin kesiştiği bir yer. Bir anlamda yeni ile eski kültürler arasında bir köprü. Hem biliyorsunuz eski İskenderiye Kütüphanesi'nin yeniden kurulması için ilk çağrı İskenderiye Üniversitesi'nden gelmişti. Üniversite ile işbirliğimiz, Akdeniz'in önde gelen kentlerinde demografik, çevre sorunlarının ele alınacağı kurslar oluşturmak, özürlü öğrencilerin eğitimiyle ilgilenmek, Akdeniz ile ilgili kitaplar yayınlamak gibi konuları kapsıyor. İskenderiye Üniversitesi ile protokol imzalamak için bir günde tam sekiz Mısırlı bakan ile görüştüm. Mısır'daki temaslarımda en fazla desteği de kadınlardan gördüm.

BİZİ DESTEKLEYİN

Türkiye şimdilik ilgi alanınız dışında galiba?

- Şimdilik sadece Kapadokya ile ilgilenmek fırsatı bulduk. Kapadokya'da bazı restorasyon çalışmalarına katkımız oldu. Ancak ilkbahar aylarında ülkenizi ziyaret edeceğim. Kültür zenginliğinizi iyi tanıyorum. En büyük projem için desteğinize ihtiyacım var. 2010 yılına kadar Akdeniz'in tüm kültürel varlıklarının dökümü çıkartılacak. Akdeniz bugün terkedilmiş bir bina gibi. Çocuklarımıza birşeyler bırakmak istiyorsak geniş çaplı restorasyon çalışmalarına girişmemiz gerekiyor. Ancak bunun için de önce ne olduğunu görmemiz gerekiyor. Yani Akdeniz'in envanterini çıkartacağız. Restorasyon çalışmaları için vakıf know-how desteği verecek.

Michele Capasso'nun hayalleri böyle. Sıfırı tükettiğini itiraf ediyor. Karısının çok anlayışlı olduğunu da. Çalışmalarını desteklediği gibi en önemlisi parasızlığına da tahammül ediyormuş. Napolili mimar bundan böyle Avrupa Birliği'nin sağladığı fonlar ve sivil toplum kuruluşlarının yardımıyla ayakta kalacağını umut ediyor.

İlgilenenler için, Akdeniz Laboratuvarı Vakfı'nın adresi şöyle: Via Mergellina 35d-80122 Napoli, Tel: 0039/81/660074

Fax: 0039/81/668873

Akdenizlilik ve Cezayirli kadın

Napoli'deki II. Euro-Med Sivil Forumu'na katılan Cezayirli milletvekili Halida Mesudi'nin İslamcı teröristlere meydan okuyan konuşması ayakta alkışlandı. Matematik öğretmeni olan ancak politikaya atıldıktan sonra öğretmenliği bırakan Mesudi sol eğilimli RCD (Demokrasi ve Kültür için Birlik) Partisi milletvekili. Cezayir neredeyse günde 20 ila 30 kişinin yaşamına malolan köktendinci terör ile ilgili ilginç bir benzetmesi var: ‘‘Köktendincilik ölüm gibi. Yalnız bir kere ölürsün’’. Katliamlara rağmen köktendincilerin Cezayir'de ‘‘davayı kaybettiklerini’’ iddia eden Mesudi'ye göre, FIS'in silahlı kanadı GİA kadınları hedef aldığı zaman direniş başladı. ‘‘Cezayir Akdeniz ülkesi olduğu için kadınların hedef alınmasına başkaldırdı. Akdenizlilikte kadının yeri önemlidir, bizim için de öyle’’ diyor. Ülkesinde köktendinciliğin zemin kazanmasının en büyük nedenlerinden birinin bağımsızlıktan bu yana izlenen tutucu politikalar olduğunu söylüyor. Cezayir'in Afrika'da stratejik bir konumda olması, zengin doğal gaz ve petrol yataklarına sahip olması ise diğer nedenler, ona göre.

Kimler kurdu?

Michele Capasso 1994 yılında kurulan Akdeniz Laboratuvarı Vakfı'nın başkanı. Vakfın kurulmasına katkıda bulunan ve şimdi vakfın ‘‘Uluslararası Bilimsel Komitesi’’nde yer alan isimler arasında oldukça tanınmış olanları var: İspanyol yazar Juan Goytisolo, Arnavut yazar İsmail Kadare, Cezayirli yazar Tahar Ben Jelloun, sosyolog Edgar Morin, yazar Nedim Gürsel, önümüzdeki İstanbul Film Festivali'ne davet edilen Tunuslu yönetmen Ferid Boughedir. Akdeniz Laboratuvarı Vakfı, 1995 Barselona Deklarasyonu'nda benimsenen Avrupa Birliği ile Akdeniz ülkeleri arasında ‘‘ortaklık konsepti’’ doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor.

Bu konsepte göre, Akdeniz'in kuzeyi-güneyi, doğusu-batısı dayanışma içinde olacak. Avrupa Birliği sponsorluğunda düzenlenen toplantılarda en fazla gündeme gelen konu da zaten kuzey-güney diyalogu. Magrip ülkelerinden Avrupa'ya göç, köktendincilik nedeniyle Avrupalılar bu diyaloga oldukça önem veriyorlar. Diyalogun kurulmasında, Magrip ülkeleriyle tarihsel ilişkileri olan İspanya, Fransa ve İtalya başı çekerken, sivil toplum örgütleri önemli bir rol oynuyor. Capasso ile sohbetimde sivil toplum örgütlerinin rolü iyice belirginleşiyor. Söylediklerinden çıkarttığım şu: Globalleşme eğilimini yöresel çıkarların korunmasıyla dengelemek şart. Kimliklerin, kültürel mirasların korunması da yerel yönetimler, üniversite, çeşitli kurum ve kuruluşlar sayesinde oluyor. Toplumsal dokuyu oluşturan elemanların tümünün biraraya gelip iletişim kurmalarıyla birşeyleri değiştirebilmek mümkün.

Capasso ‘‘İşte bu yüzden, kültür dünyasına, dini kurumlara, bilimadamlarına, akademisyenlere, iletişim dünyasına, birliklere, sendikalara, özel kuruluşlara ihtiyacımız var. Ancak onların harekete geçmeleriyle projelerimizi gerçekleştirebiliriz. Bazı Akdeniz toplumlarının içlerine kapanmalarını önleyip, köktendincilik gibi karşı karşıya kaldıkları tehlikelere göğüs germelerine yardımcı olabiliriz’’ diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!