Deniz Gezmiş'e veresiye altın diş yapmıştı

Güncelleme Tarihi:

Deniz Gezmişe veresiye altın diş yapmıştı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 1999 00:00

Haberin Devamı

Lütfü Artuner, 25 yıllık anılarını bir kitapta topladı

Deniz Gezmiş, şu anda param yok. Ama elimde çeviri yaptığım bir kitap var. İstersen dişleri şimdi yap, parasını sonra vereyim. İstersen, çeviri parasını aldıktan sonra yap, dedi. Çeviriden gelecek parayı beklemeden dişlerini yaptım. Gerçekten de bir süre sonra gelip parayı

ödedi.

TAAMMÜDEN cinayet işlese, cezaevinde 25 yıl kalmazdı. İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'ni bitirdikten üç yıl sonra, 1970 yılında Bursa Kapalı Cezaevi'nde göreve başladı Lütfü Artuner. Demir parmaklıkların ardında geçirdiği çeyrek asır boyunca, azılı mahkûmlar onun koltuğunda kuzu gibi oldular. Deniz Gezmiş'in, altın kaplama dişlerini veresiye yaptı. Siyasi mahkûmlara, antibiyotiğin, insan iradesini çözüp ifade vermeye zolayacak bir ilaç olmadığını anlatana kadar akla karayı seçti. Evhamlı mahkûmların sağlam dişlerine bile kaplama yapmak zorunda kaldı.

KADER MAHKUMU

Anılarla dolu meslek yaşamını, 1995 yılında emekliye ayrılarak noktalayan Lütfü Artuner, deneyimlerini meslektaşlarına aktarabilmek için 'İnfaz Kurumları ve Dişhekimliği' başlığı altında bir de kitap yazdı.

1967 yılında diplomasını aldıktan sonra Bursa'da muayenehane açıp meslek yaşamına atılan Lütfü Artuner, gelirini arttırmak için fırsatlar kollarken, kader rotasını cezaevine çevirdi.

O günü sadece ‘‘1970 yılının ılık bir nisan akşamıydı’’ diye hatırlıyor. ‘‘Bir arkadaşımla yemeğe çıkacaktık. Yanında, Bursa Kapalı Cezaevi Savcısı Ali Haydar Cengiz'i de getirmiş. Yedik, içtik. Laf lafı açtı. Bir devlet kurumunda çalışmak istediğimi söyledim. Savcı Bey de, 'Gel, bizim cezaevindeki hastalara bakarsın' dedi. Kabul ettim. Ertesi gün Bursa Kapalı Cezaevi'nde işe başladım. Revire çıktım. Ben ve mahkumlardan başka kimse yoktu. İtiraf ediyorum o gün çok korktum. Zaman geçtikçe alıştım. Başlayış o başlayış, 25 yıl boyunca, İmralı Cezaevi de dahil olmak üzere pekçok yerde çalıştım.’’

MAHKUMLAR KUZU GİBİ

Meslek yaşamının tamamına yakınını, cezaevlerinde mahkûmlarla birlikte geçiren Lütfü Artuner'e göre demir parmaklıklar arkasında çalışmak dışarıda çalışmaktan hem daha kolay hem de daha keyifli.

Elini üç-dört kişinin kanına bulamış, cinayetten hüküm giymiş mahkûmların dişçi koltuğuna oturduklarında kuzu kesildiklerini söyleyen Altuner ‘‘Kapris yapmıyorlar. Nazlı değiller. Cezaevinde büründükleri delikanlı tarz onları daha metanetli olmaya zorluyor. Onlarla çok kolay çalıştım. Zamanla aramızda dostluk ve güven ilişkisi oluştu. En gizli sırlarını paylaşmaya başladım. Sorunlarını dinledim, birlikte çözümler üretmeye başladık’’ diyor.

Lütfü Artuner'i en çok etkileyen mahkumların başında Deniz Gezmiş geliyor. 1970 yılında, Bursa Kapalı Cezaevi'nde yatan Deniz Gezmiş'e 3-4 tane altın diş yapmış.

ALTIN DİŞLİ DENİZ GEZMİŞ

Altın dişlerin yapımının yaklaşık 60 lira tuttuğunu söyleyen Lütfü Artuner, 28 yıl önce yaptıkları pazarlığı bakın nasıl anlatıyor:

‘‘Deniz Gezmiş, 'Şu anda param yok. Ama elimde çeviri yaptığım bir kitap var. İstersen dişleri şimdi yap, parasını sonra vereyim. İstersen, çeviri parasını aldıktan sonra yap' dedi. Çeviriden gelecek parayı beklemeden dişlerini yaptım. Gerçekten de bir süre sonra gelip parayı ödedi.'

Deniz Gezmiş'in karakterine dikkat çeken Artuner, ‘‘Çok zeki ve kültürlü bir gençti. Mahkûmlar, 28 Temmuz 1970'de isyan çıkarıp, 27 gardiyan ve savcıyı esir aldılar. Gezmiş bu isyana katılmamıştı. Ama mahkûmları ikna ederek, isyanı yatıştırdı’’ diyor.

BENİM CEZAM UZUN

O dönemlerde porselen ya da plastik olmadığı için altın dişler yaptıklarını anlatan Lütfü Artuner, ‘‘Bir gün bir mahkûm geldi. 'Tüm dişlerimi altınla kaplatmak istiyorum' dedi. Dişlerinin sağlam olduğunu, böyle birşeyin saçma olduğunu anlattım. O zaman bana dönerek, 'Benim cezam çok uzun doktor bey. Bakarsınız, başka bir cezaevine nakledilirim, orada doktor bulamam, ne olur ne olmaz, siz benim dişlerimi peşinen yapın' dedi. Dişlerinin tamamını altın kapladık’’ diyor.

ANTİBİYOTİK KRİZİ

Lütfü Artuner, 1980 sonrası, 7-8 kişilik, sol görüşlü bir grubun diş ağrısı şikáyetiyle kendisine başvurduğunu söylüyor. ‘‘Mahkûmların hepsinin dişi apse yapmıştı. İlaç yazdım. 'Bu ilaçları kullanın, şişi insin, ardından dişlerinizi çekerim' dedim. Aradan bir hafta geçti. Bir baktım mahkûmların hiçbirisi ilaçları almamış. Nedenini sordu-ğumda, 'Bize ilaç verip, ağzımızdan laf alacaksınız. Ölsek de içmeyiz' dediler. Onlara doktor olduğumu, bu tür konularla ilgilenmediğimi söyledim. Aradan iki hafta geçti. Aramızda güven oluştu. İlaçların prospektüsünü iyice inceledikten sonra, içmeyi kabul ettiler. İkna edene kadar canım çıktı.’’

Cezaevi sorunlarına tanıklık eden Lütfü Artuner, kitabında birtakım çözüm önerileri getiriyor. Artuner'e göre, cezaevlerindeki sorunun kökten çözümü için yapılması gereken şey, yeniden yapılanma. Bunun için yapılması gereken ise, cezaevlerinin Adalet Bakanlığı'ndan alınarak, İnsan Hakları Bakanlığı'na verilmesi. Artuner, bu önerisinin gerekçesini şöyle açıklıyor:

‘‘İnsan haklarına saygı göstereceğine dair uluslararası sözleşmelere imza atan ülkemizde, ceza ve tutuk-evlerinin bakanlığa yük olmaktan başka bir işlevi yoktur. Cezaevleri, Genel müdürlükle ilgilidir ve onunla bütünleşmektedir. İnsan hakları komisyonları ülkemize geldiklerinde, bakanlık ile aralarındaki gereksiz bürokratik görüşmeler ve yazışmalar ortadan kalkacaktır. Konuların içeriği doğrudan doğruya İnsan Hakları Bakanlığı'nı ilgilendirmektedir.’’

Genel Müdürlüğün de bölümlere ayrılması gerektiğini söyleyen Artuner, ‘‘Müdürlük, Personel ve Hukuk Daire Başkanlığı, Ekonomik ve Mali İşler Daire Başkanlığı, Sağlık Daire Başkanlığı, İş Yurtları Daire Başkanlığı ve Tesisler Daire Başkanlığı olmak üzere bölümlere ayrılmalı. Her bölüm, hakkını vererek görevini yerine getirirse, sorunlar ortadan kalkar. İnsanlara sorumlulukları dışında, yetki de verilirse, verim alınır’’ diyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!