Değişimin mimarlarıyla dinozorların kavgası

Güncelleme Tarihi:

Değişimin mimarlarıyla dinozorların kavgası
Oluşturulma Tarihi: Şubat 05, 2000 00:00

Haberin Devamı

Yunanistan'da hem AB'yle hem de Türkiye'yle ilişkilerde büyük bir değişim yaşanıyor

Yunanistan'ın hem Batı hem de Türkiye'yle ilişkilerinde 4 yıl içinde öylesine büyük değişiklikler yaşandı ki, hepimiz şaşkınız. ‘‘Komşumuza neler oldu? Yoksa sihirli bir değnek mi dokundu? diye düşünüyoruz...

Batı'yla kavga eden, herkesin yaka silktiği Yunanistan yok artık. Başbakan Kostas Simitis, Yunanistan'ı Avrupa treninde birinci mevkiye atlatmak üzere.. Sadece Batı'yla değil Türkiye'yle ilişkilerinde de Simitis-Papandreu ikilisi bir devrim başlattı.

1995'te Atina'da ilk göreve başladığım günlerde Türkiye'yle diyaloğu savunanlar neredeyse vatan haini ilan ediliyordu. Yunanlılar her gün, Türkler adalarımızı işgal edecek korkusuyla yatağa giriyor, Türkler geliyor’’ korkusuyla uyanıyorlardı... Garip gelebilir ama bugün artık Yunanistan'da Türkiye'yle diyaloğu savunmayanlara adeta ‘‘çağdışı’’ olarak bakılıyor...

Kıbrıs ve Ege sorunlarına bakışta da Atina'da giderek güçlenen bir değişim rüzgarı esiyor ama değişimin mimarlarıyla direnen dinozorlar arasında da büyük bir kavga yaşanıyor.

Peki kavgayı kim kazanacak?

Türkiye'yi AB çatısı altına alıp Kıbrıs ve Ege sorunlarını ‘‘uzlaşarak’’ çözmek isteyenler, yani ‘‘değişimciler’’ mi?

Yoksa Türkiye'nin ne olursa olsun Avrupa dışında tutulması yolundaki stratejiyi hálá savunan dinozorlar mı?

İlk raundun sonucu, nisanda yapılacak erken seçimlerde alınacak. Eğer sandıktan Türkiye'yle barışı hedefleyip strateji değiştiren Simitis çıkarsa, dinozorlar ilk büyük yenilgiye uğrayacaklar ve Simitis, AB şemsiyesi altında Türkiye ve Kıbrıs sorununu çözmek için iyice kollarını sıvayacak.

Eğer Simitis kaybederse, ‘‘katiller hırsızlar, ırz düşmanları’’ diye Türkiye‘ye saldıran Eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos gibi eski politikacıların güç kazanacağına hiç kuşku yok.

Ama her iki koşulda da, Türkiye’nin muhatabı enflasyon oranını yüzde 2.2‘ye düşürmüş, Avrupa Para Birliği’ne girmiş ve 2004'e kadar 15 milyar dolarlık para musluklarının akacağı bir Yunanistan olacak.

SANCILI DÖRT YIL

Andreas Papandreu'nun siyaset sahnesinden silinip yerine, son derece gösterişsiz bir siyasetçi olan Kostas Simitis'in başbakanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana Yunanistan'daki değişimi içinde yaşadım.

Simitis'in dört yılda verdiği mücadelenin pek kolay olduğu söylenemez. Aslında, başbakan olduğu ilk günlerde, az kalsın siyasetten siliniyordu. Çiçeği burnunda bir başbakanken Kardak kriziyle koltuğu sallandı. Sonra ‘‘destekleme alımları kesilen’’ çiftçiler ayaklandı. Haftalarca Yunanistan'ın bütün karayollarını traktörleriyle kapattılar. Çİftçi eylemleri henüz bitmemişti ki, bu kez zam isteyen işçiler ve memurlar sokaklara döküldü. Atina sokakları haftalarca kilitlendi. ‘‘Simitis zaten güçsüz, daha fazla dayanamaz’’ dediler. Ama ilk raundu, ‘‘Yunanistan'ın kurtuluşu olan politikaları izleyemezsem evime giderim’’ diye rest çektiği o günlerde kazandı. Simitis, Avrupa'yla bütünleşmek için öylesine taviz vermeden hedefe yürüdü ki, AB sonunda, iç ve dış borçlarını azaltamasa da enflasyonunu istenen seviyeye çeken Yunanistan'ı ödüllendirmeyi kabul etti. Haziran'daki AB zirvesinde Yunanistan'a birinci mevki bileti verilmiş olacak ve bu Simitis'in de zaferi olacak.

DEĞİŞİMİN MİMARLARI

Yunanistan'daki değişimin baş mimarı kuşkusuz Kostas Simitis oldu.

Simitis'i başarılı kılan iki özelliği var. Her şeyden önce bir stratejist. Baştan itibaren, Yunanistan'ın kaderini çizecek iki önemli hedef belirledi. Biri Avrupa Para Birliği. İkincisi ise Türkiye'yle barış...

Kuşkusuz Simitis bu hedeflere yürürken yalnız değildi, yanında, çoğu gölgede kalmayı tercih eden beyin takımı vardı. Bu beyin takımı hem milliyetçi-sosyalist Pasok'u merkeze kaydırdı, hem de Yunanistan'ın yeni Avrupa ve Türkiye stratejisinin çizilmesinde büyük rol oynadı.

Simitis'in Avrupa Birliği politikasını şekillendiren beyin takımının başında, yıllardır danışmanlığını yapan, çok güvendiği Tasos Yaniçis var.

Yaniçis de Simitis gibi ekonomi profesörü. 1993'teki Maliye Bakanlığı döneminden bu yana başdanışmanı olan Yaniçis, Simitis'in yanından hiç ayrılmadı. Prof Yaniçis, ortada hiç görünmüyor, ama Yunanistan'ın Avrupa Para Birliği politikasının uygulanmasında en etkili kişilerin başında geliyor...

AB politikasının uygulanmasında ikinci büyük rol oynayan Maliye Bakanı Yannos Papandoniou oldu. Papandoniou, hedeften sapmaya yol açacağı için kabarık Savunma bütçesine bile karşı çıkıp Savunma Bakanı Akis Çuhacopulos'la çatışmayı göze aldı.

Simitis'in başbakan olduğu günden bu yana kafasında olan ‘‘Yeni bir Türkiye politikasının’’ oluşmasında rol oynayan beyin takımının başında ise çok güvendiği yakın dostu Prof. Hristos Rozakis yer aldı. Simitis, Uluslararası Hukuk Profesörü olan Rozakis'i 4 yıl önce Dışişleri Bakan Yardımcılığa getirerek değişimi başlatmak istedi. Ancak Rozakis kısa bir süre sonra Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos'un saldırgan uslubuna dayanamayıp istifa etti. Ama yine de Simitis'in en yakın danışmanı olmaya devam etti...

Apo'nun Kenya'daki Yunan büyükelçiliğinde saklanmasının ardından yaşanan fiyasko Simitis'in kafasındaki politikayı uygulamasına fırsat verdi. Türkiye'yle diyaloğa zaten inanan Yorgos Papandreu, yeni politikanın başarılı uygulayıcısı oldu.

Simitis'in en yakınında bulunan diğer iki kişi ise başdanışmanı Nikos Temelis ve basın danışmanı Yorgos Pandayas.

Rozakis ve Temelis hep sahne gerisinde kaldılar. Kamuoyunu oluşturma rolünü ise son bir yıldır ağırlıkla Yorgos Papandreu üstlendi. İkinci derecede de Pandayas rol aldı.

Kabinenin tek kadın Bakanı Vasso Papandreu beyin takımı arasında. Simitis'le zaman zaman çatışmasına rağmen en zor sorunların aşılmasında daima devrede oldu. Öcalan fiyaskosundan sonra aşırı milliyetçi grupların kontrolü altındaki Yunan İstihbarat Teşkilatı'na el atan İçişleri Bakanı Vasso Papandreu oldu.

YUNANİSTAN'DA NE DEĞİŞTİ?

1980'lerin başından itibaren ister sağ isterse sol olsun, Yunan elitinin büyük çoğunluğu, Türkiye'nin güçsüzlüğü ve istikrarsızlığının Yunanistan'ın çıkarına olduğuna, Avrupa dışında tutulması gerektiğine inandı ve Andreas Papandreu'nun bu yöndeki politikasını destekledi.

PKK terörünün doruğa çıktığı günlerde, Türkiye'nin 1920'lerin başındaki gibi dağılacağını hayal edenler de oldukça fazlaydı, el altından PKK'ya destek de o günlerde başladı.

1995 sonunda Kostas Simitis, Andreas Papandreu'nun yerine iktidara geldiği zaman uzun süre bu politikaya dokunmadı ya da dokunamadı, Çünkü Avrupa Para Birliği hedefine yürürken hákim olamadığı Pasok'taki Türkiye düşmanlarıyla ve derin devletle uğraşacak gücü yoktu.

1980'lerin politikasındaki ilk çöküş Türkiye'nin PKK'ya büyük darbe indirip, Suriye'nin Öcalan'ı koruyamaz noktaya gelişiyle başladı. Öcalan'ın Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliği'nden çıktıktan sonra Türkiye'nin eline geçmesi ise Papandreu dönemi politikalarının iflası oldu.

Son iki yıldır, Kıbrıs'ta da değişim sancısı hissediliyor. Yunanistan'ın resmi politikasında henüz bir değişiklik olmasa da Simitis, 1998 sonunda, bütün eleştirileri göğüsleyip Rumların milyonlarca dolar ödeyerek Rusya'dan satın aldığı S-300'leri Girit'te depolara kaldırdı. Bu Kıbrıs'a farklı bakışın ilk önemli işaretiydi. Simitis, son bir aydır ise Kıbrıs için Türk tezi olan ‘‘konfederasyon’’ tartışmasını danışmanı Pandayas aracılığıyla başlattı.

Yunanistan'daki erken seçimlerden sonra Kıbrıs sorununa klasik Yunan-Rum bakışını kırıp, konfederasyona yakın bir çözüm için kamuoyunun hazırlanmaya yönelik yeni tartışmanın başlatılması ihtimali çok yüksek.

DEĞİŞEN YUNANLI İŞADAMI

Yunan iş dünyasında da Türkiye'ye yönelik büyük bir değişiklik yaşanıyor.

Dört yıl önce Rahmi Koç'un başkanlığında Türk işadamları, Yunan iş dünyasının önde gelen isimlerine ulaşamadıkları için Atina'dan buruk ayrılırken, artık ünlü Yunanlı işadamları işbirliği için inisiyatifi üstlenmeye başladı. İş dünyasındaki büyük değişimde de Simitis-Papandreu ikilisinin imzası var. Papandreu, Kokkalis, Bobolas, Kostopulos gibi Yunan iş dünyasının güçlü işadamlarıyla buluşup, devlette artık zorlukla karşılaşmayacakları konusunda adeta güvence verdi. Yunan Devlet Bankası Etniki İstanbul'da Şube açma kararı aldı. Yunan iş dünyasının devleri sayılan, birçok Balkan ülkesinde telekomünikasyonu elinde tutan Sokrates Kokkalis, Avrupa'nın en zengin 100 işadamı arasında giren Armatör Latsis ve Yunanistan'a Rus doğal gazını getirip dağıtan Kapelouzos İstanbul'da temsilcilik açmaya hazırlanıyor.

Çoğunluk Türkiye ile dostluk istiyor

Metron şirketinin depremden sonra Ekim 1999'da yaptığı kamuoyu araştırması değişimin ilk sinyallerini verdi. Yunan kamuoyunun yüzde 67.7'si Türkler'e karşı dostluk hisleri besliyor. Yüzde 31.5'i Türkler'den hoşlanmıyor.

Yüzde 51'i depremin ilişkileri geliştirdiğine inanıyor. Yüzde 42.2'si hiçbir değişiklik olmadığı kanısında

Yüzde 57.5'i Türklere karşı eskisine göre daha olumlu hisler besliyor. Yüzde 41.6'sı Türkler'e karşı hislerinin eskisi gibi olduğunu söylüyor. Yüzde 0.5'i tümüyle olumsuz.

Aralık 1999'da KAPA şirketinin kamuoyu yoklamasına göre ise, Yunan kamuoyunun yüzde 68'i Türkiye'nin AB'ye yakınlaşmasını Yunanistan'ın çıkarına görüyor, yüzde 28.4'i Türkiye'nin AB adaylığına Yunanistan'ın yeşil ışık yakmasını eleştiriyor. Yoklamanın en ilginç sonucu ise Türkiye'nin adaylığını destekleyenlerin yüzde 79.7'si Pasok'lu yüzde 64'ü ise YDP'li. Yoklama Türkiye konusunda ana muhalefet partisi YDP'nin tabanından kopmaya başladığını gösteriyor.

Ocak 2000'de yapılan bir kamuoyu yoklaması ise Yunan kamuoyunun yüzde 53.6'sının Ege sorunlarının Uluslararası Lahey Adalet Divanı'nda, yüzde 50.4'ü de Kıbrıs'ın Helsinki kararları doğrultusunda çözümünü istiyor.

Yunanistan’ın Yeni Türkiye Stratejisi

Simitis'in Aralık 1999'da Helsinki'deki AB zirvesiyle uygulamaya başladığı Yeni Türkiye Stratejisi üç temele dayanıyor:

1- Türkiye'nin AB yolu üzerindeki Yunan barikatını kaldırıp Türk-Yunan sorunlarının AB çatısı altında çözülmesi için zemin hazırlamak...

2- Ege'de sorunları ve krizleri bir süre dondurup Ekonomik, Ticari ve Kültürel alandaki işbirliğine ağırlık vermek. Böylece, Andreas Papandreu'nun yarattığı Türk tehdidi kavramının yavaş yavaş silinip, birkaç yıl sonrası için Ege sorunlarında ciddi müzakere ortamı yaratabilmek.

3- Kıbrıs sorununu da tümüyle AB şemsiyesi altına alarak çözmek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!