Davutoğlu iftarda neler konuşulduğunu açıkladı

Güncelleme Tarihi:

Davutoğlu iftarda neler konuşulduğunu açıkladı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 27, 2012 13:06

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Beşar Esad'in Suriye'de kalıcı olduğuna inanan bir uluslararası aktör veya iç aktörün kalmadığını, herkesin yeni yönetimle ilgili planlar yapmaya başladığını belirterek, "Dün Sayın (Menaf) Tlas ile de bunları uzun uzun konuştuk" dedi.

Haberin Devamı

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Kanal 24 televizyonunda katıldığı bir  programda Suriye konusundaki soruları cevapladı.

Mısır'da, Tunus'da, Libya'da dönüşümün gerçekleştiğini kaydeden Davutoğlu, artık bölge halklarının istemediği yönetimlerin yerinde kalamayacağını  söyledi.

Suriye'de de aynı şeyin söz konusu olduğunu belirten Davutoğlu, Türkiye'de Suriye konusunda felaket senaryoları yazıldığını ancak Suriye'de de  Suriye halkının iradesinin geçerli olacağını söyledi.

Davutoğlu, Türkiye'nin doğru yerde durması gerektiğini, başından beri de  hem insanlık vicdanı açısından hem tarihin akışını doğru okumak bakımından hem de  Türkiye'nin stratejik çıkarları bakımından doğru yerde durduğunu ifade etti.

"Suriye'nin geleceğini belirleyen en temel aktör şu anda Türkiye'dir" diyen Davutoğlu, başkaları için Suriye'nin diplomatik bir konu olabileceğini ancak Türkiye ile Suriye'nin yan yana duran iki ahşap ev gibi olduğunu ve birinde çıkan yangının diğerini de etkileyeceğini belirtti.

Haberin Devamı

"KENDİ HALKIYLA BARIŞIK OLAN BİR SURİYE ARZU EDİYORUZ"
Davutoğlu, Türkiye'nin Irak'taki tecrübelerden dersler çıkardığını dile  getirerek, "Suriye'de de o tecrübelerin olumsuz yanlarının yaşanmaması ve  bölgedeki genel trende uygun bir şekilde Suriye'nin inşallah en kısa zamanda  seçilmiş bir Cumhurbaşkanı hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, siyasi  partilerin serbestçe faaliyet gösterdiği, hangi dine ve mezhebe ait olurlarsa  olsun herkesin inancını özgürce yaşadığı, hangi etnik tabakaya mensup olursa  olsun kendi kültürünü dilini kendi haklarını özgürce yaşadığı, ama tek bir Suriye  fikri etrafında yaşadığı sonra da bütün bölgeyle bütünleşik hale gelmiş kendi  halkıyla barışık olan bir Suriye arzu ediyoruz" dedi.

Suriye'de kolay bir süreç yaşanmayacağını başından beri düşündüklerini  ifade eden Davutoğlu, "Hala zor bir süreç olacağını düşünüyoruz. Kimse öyle bu  yapıların kolay değişeceğini düşünmesin" dedi.

Davutoğlu, şunları söyledi:

"Niye Mısır'da ya da Tunus'ta ordudan kopmalar olmadı da Suriye'de oldu" diye soran Davutoğlu, "Çünkü kendi halkına ateş emri veren bir orduda bu kopuş  kaçınılmazdı. Dün Sayın (Manaf) Tlas ile de bunları uzun uzun konuştuk. Şimdi Suriye'nin bu özelliklerini bilen birisi Suriye'deki, ki 62 kere ben Suriye'ye  gitmişim, Suriye'deki sistem içindeki birçok insanla şahsi dostluklarım var ve büyük üzüntü duyuyorum. Hasan Türkmen'i, birçok alanda beraber çalıştığımız bir  insan, keşke bu zulmün içinde olmasaydı, o akıbetle bitmeseydi hayatı. İnsani olarak da bu üzüntüyü yaşıyorsunuz."     

Haberin Devamı

"ESAD'IN KALICI OLDUĞUNA İNANAN BİR AKTÖR KALMADI"
Davutoğlu, Esad'ın reformları yapamadığını, önce aile ve klik yapılanmasının ona izin vermediğini, sonra kendisinin de gelen yanlış raporlara  istinaden sorunun kısa sürede çözüleceği vehmine kapıldığını söyledi. Esed'in ısrarla uçuruma yürüdüğünü, kendilerinin ise durdurmak istediğini ifade eden  Davutoğlu, "Arkasında uçurum olduğunu siz görüyorsunuz o göremiyor. Ya sizi de düşürecek, ya da diyeceksiniz ki 'sen kendin seçimini yaptın kusura bakma'...  Bizim Suriye ile aldığımız karar buydu" dedi.

 

Haberin Devamı

Davutoğlu, "Eğer biz Suriye'de zulüm yapan bir rejimin yanında yer  alsaydık, oluşacak yeni yönetimle ilişki kurmak için tekrar gidip Şam'da özür  dilememiz gerekirdi o halktan" diye konuştu.

 

'Beşar Esad gidecek kanaati'nin bugün tüm uluslararası aktörler  tarafından kabul edildiğini belirten Davutoğlu, Rusya'nın da Esed rejiminin  kalacağı tezi üzerinde durmadığını söyledi.

 

Davutoğlu, "Bugün Beşar Esad'ın Suriye'de kalıcı olduğuna inanan bir  uluslararası aktör veya iç aktör kalmadı. Herkes yeni yönetimle ilgili planlar  yapmaya başladı" dedi.

 

Davutoğlu, Suriye meselesinden en fazla etkilenecek iki halkın Türkiye ve Suriye halkları olacağını belirterek, kendilerini en fazla yaralayan şeyin  Türkiye'nin başka ülkelerin kaygılarıyla meseleye yaklaşıyormuş gibi gösterilmesi  olduğunu söyledi.

 

Haberin Devamı

KİMSENİN HAKKI DEĞİL

Türkiye'yi kimsenin “başka bir ülkenin güdümüyle hareket ettiği” iddiasıyla eleştirmeye hakkı olmadığını belirten Davutoğlu, “Türkiye hiçbir zaman böyle bir tercih yapmadı ve yapmayacak. Bu bizim için bir tercih  değil. Hem deniyor ki çok ileri gitti, hem de deniyor ki bölgede yalnız kaldı. Bunlara itibar edilmemeli” dedi.

 

Türkiye'nin insanlara Ramazan ayında dahi zulmeden, camilere saldıran bir yönetimin arkasında durmadığına dikkati çeken Davutoğlu, Esad'ın yakın dostlarının dahi onu terk ettiğini hatırlattı.

 

Davutoğlu, Türkiye'nin hiçbir grupla etnik veya mezhepsel gerilim içerisinde bir ilişki kabul etmeyeceğini belirterek, gerek İran'da gerek Irak'ta ve Suriye'de yaşayan Kürtlerin bölge halklarıyla et ve tırnak gibi birbirleriyle iç içe yaşadığını kaydetti.

 

Haberin Devamı

“Biz Kürt kardeşlerimizi hiçbir şekilde tehdit olarak algılamayız. Bunu bir tehdit sebebi de görmeyiz” diyen Davutoğlu, “Biz ne Kürtleri ne Nusayrileri  ne Hristiyanları Suriye'de bir karşı taraf ya da bir tehdit olarak görmeyiz. Ayrıca, Kürtlerin en temel haklarının verilmesini eskiden beri savunuyoruz ve bu meseleyi de gündemde tutuyoruz. Ne Irak'ta ne de Suriye'de Kürt kardeşlerimizin  ızdırap çekmesini, baskı altında tutulmasını izin vermeyiz. Onları da bir tehdit politikası olarak karşı tarafa sunmayız” dedi.

 

Bu tür kaos dönemlerinde birçok fırsatçının, provokatörün çıktığını ifade  eden Davutoğlu, şunları söyledi:

 

“Bunların Suriye halkına demokrasi getirme gibi bir derdi yoktur. Kürt  kardeşlerimiz için de bir hedefleri ve vizyonu yoktur. Suriye'nin herhangi bir  yerinde bizim sınırlarımıza yakın bölgelerde bir terörist yapılanmanın olmamasını  talep ediyoruz. Kürt kökenli kardeşlerimizi istismar eden PKK gibi bir terör  örgütü de olsa. Sınırlarımızda böyle bir yapılanmaya izin vermeyiz. Bunun etnisiteyle, inançla, destekle bir alakası yok. Biz PKK'yı tehdit olarak kabul  ederiz. Sınırlarımızda böyle bir şeyin oluşmasına izin vermeyiz. Bu PKK'ya, terör  örgütüne karşı olan bir tutumdur. Rejimin yerleşmesine izin verdiği gruplar Kürt  de olsa başka bir grup da olsa bir süre sonra oradaki halkla çatışacaktır. Esad'dan ızdırap çekmiş Halep halkı böyle bir şeye izin verir mi?”

 

İster Irak'ta olsun ister Suriye'de, bir haksızlık yapıldığında bu insanların hakkını ilk önce Türkiye'nin savunacağını belirten Davutoğlu, bazı basın organlarında çıkan “Kuzey Suriye doğuyor” algısının yaygınlaştırılmasının da psikolojik bir harekat olduğunu savundu.

 

“Bugün sanki bütün Suriye sınırında da Kürtlerin yaşadığı bir bölge  olduğu korkusu yaşatılmaya çalışılıyor” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

 

“Bunu gereksiz bir korkunun unsuru haline getiriyorlar. Bayrak çekildiği  iddia edilen bölgede çok az sayıda Kürt var. Kamışlı ve Haseki'deki Hatay'a sınırda Kürtlerin yaşadığı alanlar bir süreklilik arz etmiyor. Yayladığı'nın  karşısında tamamiyle Türkmenler yaşıyor. Halep Türkleri de Kobani bölgesinde yaşıyor. Dolayısıyla böyle bir dönemde kullandığımız kavramlara dikkat ederek, herhangi bir şekilde bir grup kardeşimizin yüreğine korku salmamız doğru değil. Bütün bu kuzey sınırının bu bölgenin kalbi Halep şehridir. Halep şehrinin coğrafi yapısına da baktığınızda yüzde 80'i Arap, yüzde 10 civarı Kürt ve geri kalanı da Türkmen ve Hristiyan bir nüfus var.

 

Şimdiden bayrak çekmeler bize karşı bir tahrik değil Arap nüfusuna da bir  tahrik. Birileri bunun üzerinden Suriye'de çatışma oluşturmak istiyor. Bunu  engellemek için hemen harekete geçtik. Bunlar fırsatçı gruplar. Bu oradaki Kürk kardeşlerimiz için de iyi bir durum değil. Bu, oradaki Arap ve Kürt  kardeşlerimizi de birbirine düşürecek bir yapıdır. Onun için geçiş sürecinin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz.”
         
İSRAİL İLE İLİŞKİLER         
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin Mavi Marmara olayıyla ilgili olarak İsrail'den özür ve tazminat gibi taleplerinin devam ettiğini belirtti. Bunların yerine getirilmesi durumunda İsrail ile yeni sürecin başlayabileceğini dile getiren Davutoğlu, son dönemde İsrail hükümetinin basın aracılığıyla gönderdiği sempatik mesajlarla sorunun çözülemeyeceğini kaydetti.

 

Davutoğlu, Mavi Marmara gemisindeki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının  İsrail tarafından katledildiğini hatırlattı ve Türkiye'nin Suriye ile  ilişkilerinin İsrail ile bağlantılandırılamayacağını söyledi.
         
ROHİNGYA MÜSLÜMANLARI
Davutoğlu, Myanmar'daki Arakan (Rakhine) eyaletindeki Rohingya Müslümanların yaşadığı sıkıntılar hakkındaki bir soru üzerine de Myanmar'da yakın zamanda başlayan reform sürecinden herkesin ümitlendiğini, Rohingya Müslümanları için de yeni bir sürecin başlayacağı konusunda umutların arttığını söyledi.

 

Davutoğlu, Türkiye'nin 5 ay önce Myanmar'a yeni bir büyükelçi atadığını hatırlatarak, yeni büyükelçiden Birinci Dünya Savaşı sırasında bu bölgede şehit olan Türkler'in mezarlarını bulmasını istediklerini ve Arakan Müslümanlarının sıkıntılarıyla ilgilenmesini istediklerini söyledi.

 

Mezarların bulunduğunu kaydeden Davutoğlu, Arakanlı Müslümanların sorunlarıyla ilgili olarak da girişimlerin başladığını duyurdu.

 

Davutoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı ile bir girişim başlattıklarını, ayrıca kendisinin de Myanmar Dışişleri Bakanı'na hem şehitlik hem Arakanlı Müslümanlar konusunda mektup yazarak, uluslararası yardımın ulaştırılmasını istediklerini bildirdi.

Ayrıca Bangladeş Dışişleri Bakanı ile de görüştüğünü dile getiren Davutoğlu, Myanmarlı muhatabıyla bugün tekrar bir telefon görüşmesi yapacağını belirtti.

 

Davutoğlu, bölgede çatışmaların bir süre önce durduğunu ancak gergin ortamın devam ettiğini söyledi ve acil insani yardım ihtiyacının altını çizdi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!