Cumhuriyet evrimleşmeseydi Libya gibi yıkılırdık

Güncelleme Tarihi:

Cumhuriyet evrimleşmeseydi Libya gibi yıkılırdık
Oluşturulma Tarihi: Şubat 05, 2012 00:00

Hürriyet yazarı Taha Akyol'un TBMM ve Başbakanlık arşivindeki belgelerden yararlanarak üç yılda yazdığı 'Atatürk'ün İhtilal Hukuku' kitabı, Doğan Kitap'tan çıktı. Akyol, kitabında "Atatürk; 'İnkılâbın kanunu, bütün kanunların üstündedir' diyor. Bugün bu otorite kavramını örnek alıp Anayasa ve kanunların üzerinde bir otoriteyi savunabilir miyiz?" sorusunu soruyor

Haberin Devamı

Günümüzde Atatürkçülük, Anayasa ve Cumhuriyetin temel ilkeleri çok konuşuluyor. Bunun tarihi gelişimini, hukuki temellerini, teorilerini çok iyi araştırmak gerek. Anayasa Mahkemesi'nin 1983'te yayımladığı 'Atatürk ve Hukuk' adlı sempozyum tebliğlerinden oluşan kitabı okudum, esef ettim. Atatürk döneminde yapılmış 1921 ve 1924 anayasalarından hiç bahsedilmiyor. Ama toprak reformu var. Yargıtay'ın 1999'da yayımladığı 'Atatürk ve Hukuk' adlı kitap da Atatürk'ün seçme sözlerinden oluşuyor. Kitabın önsözünde, "Biz tarih araştırmasına asla girmedik" deniyor. Böyle olunca Atatürk'ün ne dediğinin, sözünü hangi sebeple, hangi ortamda, hangi amaçla söylediğinin içeriği ortadan kalkıyor. Hukuk eğitimi aldım. Atatürk dönemi üzerine çalışmalar yaptığım için buna karar verdim.

Haberin Devamı

23 Nisan 1920'de Meclis'in açılmasından 1938'e kadar Atatürk, kuvvetler ayrılığı-kuvvetler birliği konularında ne düşünüyordu? Atatürk, Meclis ve yürütmenin yetkileri hakkında ne düşünüyordu? Atatürk'ün Ocak 1923'te bir sözü var: "İnkılâbın kanunu, mevcut kanunların üstündedir." Bu, kendisini mevcut kanunlar ve Anayasayla sınırlı saymayan bir devrimci otorite kavramı. Nasıl uygulamış? Bugün örnek alınabilir mi? Bugün herhangi bir büyük ideal, devrim, milli çıkarlar, devletin yüceliği adına; Anayasa ve kanunların üzerinde bir otoriteyi savunabilir miyiz? Günümüzdeki demokratikleşme ve hukuk devleti ihtiyacını nasıl karşılayacağız?

İHTİLAL HUKUKU

Atatürk'ün ihtilal hukukunu anlamak için Fransız Devrimi'ni iyi bilmek lazım. Atatürk'ün Fransız Devrimi'ni öven çok sözü var. Türkiye'deki İstiklal Mahkemeleri, Fransızların İhtilal Mahkemeleri... Bizde olağanüstü yetkili Meclis orada Konvansiyon Meclisi... Atatürk ömrü boyunca kuvvetler birliğini savundu. Fransız İhtilali’nde de kuvvetler birliği esastı. Kitabımda, bir ihtilal rejiminin, bugüne esin kaynağı olamayacağını anlattım. Atatürk, ömrü boyunca kuvvetler birliğini savunmuş. Oysa günümüzde kuvvetler birliğini getirmeye çalışmak, Anayasa'yı ihlal suçu ve müebbet hapis gerektirir. Bunları Cumhuriyet'in yanlış kurulduğu gibi bir açıdan ele almıyorum. Cumhuriyetin kuruluşu öyleydi. Evrimleşmesi, liberalleşme yönünde olmalıdır biçiminde yorumluyorum. Mesela 1935'te Dersim Kanunu çıkarılıyor. Dersim'deki ağır ceza mahkemelerine olağanüstü yetkiler veriliyor. Henüz ortada isyan yokken çıkarılan bu kanunla Dersim'de verilecek idam cezalarını komutanın onaylaması yeterli görülüyor. Oysa 1876 tarihli Kanuni Esasi'den itibaren ve Dersim sırasında yürürlükteki 1924 Anayasası'na göre idam cezalarını onaylama ya da onaylamama yetkisi, sadece Meclis'e aittir. Hüsnü Kitapçı adlı bir liberal mebus, "Meclis'in yetkisini komutana veremezsiniz" diyor. Buna karşılık da "Devletin o kadar yüksek çıkarları var ki. Terazinin kefesine koyduk. Bu yetkiyi komutana vermeyi devletin yararına gördük" deniyor.

Haberin Devamı

İsmet İnönü, 1946'da demokrasiye geçmeye karar verdikten sonra 1948'de Faik Ahmet Barutçu'ya, "İhlal devrinden kanun devrine girdik. Evvelce vatandaş hakları yalnız kanunda yazılırdı ve onu istediğimiz gibi tatbik ederdik. Atatürk devrine dönemeyiz. Vatandaş hakkını istediği gibi alacak, reyini istediği gibi kullanacak" diyor. İşte Cumhuriyet'in, hukuk tarihinin özeti bu. Devrimci otorite kendini kanunlarla, Anayasayla sınırlı görmüyor. Kanunları, Anayasayı kendisi yapıyor, milletvekillerini kendisi tayin ediyor. Tek adam Atatürk tarafından. Fakat bu bir ihtilal dönemi. Şimdi demokrasiye geçeceksek, o dönemden değil, evrensel hukuktan esinlenerek demokratik hukuk devleti kavramını değerlendireceğiz. O yıllardan kalma kanun yok ama zihniyet devam ediyor. Ama yasalar büyük ölçüde demokratikleşti. 10, 20, 30 yıl önceki Türkiye, o yıllarla mukayese edilmeyecek ölçüde evrimleşmiştir. Cumhuriyet'in evrim kabiliyetini görmek gerekir. Eğer bu şekilde evrimleşmeseydi, Sovyetler Birliği, Libya gibi yıkılır, Suriye'nin problemleriyle karşılaşırdı. Bizim Cumhuriyet, evrim yeteneği olduğu için bu tür çöküntülere, çatışmalara meydan vermeden, 1946'dan beri inişli çıkışlı ama mutlaka demokratikleşiyor.

Haberin Devamı

 DEVRİMCİ OTORİTE

 Cumhuriyet'in evrim yeteneğinin temelinde, 1876 Kanuni Esasi'sinden itibaren hukuk diline giren birkaç kavram var: Hakimiyeti milliye, milli irade, Meclis'in üstünlüğü. Atatürk, bu kavramları anladığımız anlamda uygulamadı. Kendi devrimci otoritesinin güçlendirilmesi ve bu kavramlara dayalı bir devrimci otorite tanımı için kullandı. Milletvekillerini kendisi tespit etti, özellikle 1931'den itibaren istediği kanunların hepsi eleştirisiz çıktı. Bu kavramlar zihinlere yerleştiği, hukuk literatürümüze, mahkeme kararlarına ve ders kitaplarına girdiği için günümüzde bu kavramları demokratik olarak anlamak kolaylaştı. Atatürk döneminde milli irade, Atatürk tarafından ifade edilirdi. Günümüzdeyse sandıktan çıkan bir irade var. Ama bir milli irade kavramı var. O yüzden Cumhuriyet, tespit ettiği temel kavramlar itibariyle demokratikleşme yolunda gelişme yeteneğine sahip. O günkü uygulamaları demokratik hukuk devletiyle, Anayasal devlet kavramıyla bağdaştırmak zor. Türkiye, 1950'den itibaren hukuk devletini inşa etmiştir.

Haberin Devamı

MECLİS TUTANAKLARINI OKUDUM

Bu kitap, geceli gündüzlü üç yılımı aldı. Yaz tatillerinde kaynakları, notları yanımda götürdüm. Meclis kaynaklarının tamamını CD'ye kaydettim. 23 Nisan 1920'den Kasım 1938'e kadar tüm Meclis tutanaklarını okudum. Ayrıca Başbakanlık arşivini okuduğumda ilginç belgelere rastladım. Mesela "İstanbul'un x mahallesindeki x adlı kişi, sarhoşken hükümete küfrettiği için, Takriri Sükûn Kanunu'na göre İstiklal Mahkemesi'nde yargılanması..."

CUMHURİYET HİÇBİR ZAMAN TEHLİKEDE OLMADI

Saltanatçılar, hilafetçiler, gericiler vardı ama Atatürk fırsatını kollayarak Cumhuriyet'i ilan etti... Hayır, böyle değil. Saltanat, Meclis'teki muhafazakârların da desteğiyle 1922'de kaldırıldı. Padişah isteyen yoktu. Hilafet tartışmasıysa ayrı bir konu. Cumhuriyet ilan edilmeden önceki iki ay, yoğun bir tartışma vardı basında, milletvekilleri arasında: Devrimci bir cumhuriyet mi, liberal bir cumhuriyet mi kurulacak? Muhalefette, liberal cumhuriyet fikrini savunan Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Dersim Mebusu Feridun Fikri Bey gibi isimler var. Diyorlar ki, "Cumhuriyet olsun fakat Cumhurbaşkanı parti lideri olmasın, aynı zamanda başkumandan olmasın, meclisi fesih ve seçimleri yenileme yetkisi olmasın"... Halbuki Atatürk bu yetkileri almak istiyor. Meclis'te muhaliflerin bulunmadığı 29 Ekim 1923 günü Atatürk, devrimci cumhuriyeti kuruyor. O yüzden 'Cumhuriyet tehlikede' görüşü, o gün bile gerçekçi değildi. Cumhuriyet'i herkes kabul ediyordu. Tartışma, devrimci mi yoksa liberal mi olsun üzerineydi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!