Çocuklar zorba aileden alınsın

Güncelleme Tarihi:

Çocuklar zorba aileden alınsın
Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 1998 00:00

Haberin Devamı

Beyoğlu Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren, sokakta çalışmak zorunda bırakılan çocukların yasal düzenlemeyle ailelerinden alınması gerektiğini söyledi. Ceren'e göre bu sorunun çözülebilmesi için devlet kurumlarıyla sivil toplum örgütlerinin işbirliği gerekli.

ilk geldiğinizde nelerle karşılaştınız? Şaşırdınız mı?

Beyoğlu'nda dünyanın hiçbir yerinde rastlanılamayacak manzaralarla karşılaştım. Bir gece Beyoğlu'nda bir duvar dibinde dilenen, biri üç, diğeri 12 yaşında iki çocuk gördüm. Çocuklardan küçük olanın saçları traş edilmiş ve yüzüne bir maske takılmış olarak ablasının kucağında oturuyordu. Ablanın elinde çerçevelenmiş bir doktor raporu, raporda da çocuğun lösemili olduğuna dair bilgiler vardı. Soğuk kaldırımda oturan çocuğun tedavisi için gerekli yerlere başvurulması amacıyla küçükleri alıp Emniyet Müdürlüğüne getirdim. Bu çocukların bulunduğu yerin hemen yüz metre kadar ilerisinde altı - yedi yaşlarında yine saçı traşlı ve yüzü maskeli 'lösemili' bir çocuğa daha rastladım. Hepsini alıp merkeze geldiğimde gerçek ortaya çıktı. Üçü de aynı aileye mensuptu ve hiçbiri hasta değildi.

Peki aile hakkında bir bilgi edinebildiniz mi? Çocuklarını gecenin karanlığına terkeden bu ailenin durumu gerçekten kötü müydü?

Bu ailenin durumunu çok merak ettim ve ekiple birlikte evlerine gittim. İçler acısı bir manzarayla karşılaşacağımızı zannediyorduk. Tam tersi oldu. Hali vakti yerinde bir haneyle karşılaştık. Otomatik çamaşır makineleri, büyük ekran televizyonları, herşeyleri vardı. Baba çalışmıyor, çocuklarının üzerinden servet ediniyordu. Kahvede kağıt oynarken, bir parçacık çocukların gece yarısında sokağın insafına terkedilmesine aldırmıyordu.

Çoğu berbat durumda

Herhalde çocuklarını sokaklarda çalıştıran tüm ailelerde durum böyle güllük gülistanlık değildir.

Ailelerin büyük bir bölümü gerçekten çok güç koşullarda yaşıyor. Bir odada beş nüfus, bozuk tuvaletler, berbat hijyenik koşullar içinde barınıyorlar. Babaları işsiz ya da ne iş olursa yapıyor. Bu durumda olanlara devletin yardım etmesi gerekiyor. Zaten sosyal hizmetlerden sorumlu devlet bakanlığı ve İstanbul Valiliği bu konuda bir proje üstünde çalışıyor.

Durumları iyi olmasına rağmen çocuklarını sokaklarda çalıştıran ebeveynler hakkında yasal bir işlem yaptınız mı?

Deminki örneğe dönelim. Bu vicdansızı ne yapabildik? İkaz ettik, ihtar ettik ve savcılığa sevkettik. Ama, ortada ciddi bir suç olmadığından serbest bırakıldı.

Ortada ciddi bir suç yok muydu?

Hayır bence tam aksine. Ortada çok ciddi bir insanlık suçu vardı ve bu suç çok ağırdı. Ama savcı içi kan ağlayarak mevzuatın gereğini yapmak zorundaydı. Çocukları ailelerine teslim edip gönderdi. Aradan birkaç hafta geçti ve biz çocukları sokakta başka bir şekilde dilenirken yeniden toparlamak zorunda kaldık. Bu kısır döngü sürüp gidiyor. Bir başka gün İstiklal Caddesi'nde en acımasız dilendirme metodlarından biriyle daha karşılaştım. Bir kız çocuğunun önünde defter kitap vardı ve ders çalışıyordu. Çocuğu aldık ve öğrendik ki, ilkokul üçüncü sınıftan sonra okutulmamış ve iki yıldır sokaklar da dilendiriliyor.

Bu, ülkenin sorunu

Bu sorun nasıl çözülür?

Modern hukuk sistemi çocuklara böylesi bir zulüm yaşatılmasına izin vermez. Bu çocukların sahibi devlettir.

Devletin bu çocukları barındırmak için yeterli olanakları ve kurumları mevcut değil ki.

Hayır devletimizin imkanları bu sorunu çözmek için yeterlidir. Sadece gerekli kapasitede ve nitelikte kurum yoktur. Ayrıca mevzuatta eksiklikler vardır. Bunun için de kanunlarda yapılacak olan küçük bir revizyon yeterli olacaktır. Ama bundan sonrası da önemli. Bu çocukları barındırabilecek yeterlilik ve sayıda kurumun yapımı için İstanbul Valiliği uzun süredir çalışma yapıyor. Ayrıca bu sorun hepimizindir ve gönüllü kişi ve kurumlar bu konuda devlete yardımcı olmalı, bu sorunu el birliğiyle çözmeliyiz.

Çok sayıda tinerci adı verilen uçucu madde bağımlısı çocuğu topladığınızı biliyoruz. Ama bir müddet sonra onları tekrar sokaklarda görüyoruz.

Beyoğlu'nun en önemli sorunlarından biri bu çocukların hali. Aslında bu sadece ilçemizin değil, tüm ülkemizin sorunudur. Çünkü Beyoğlu'ndaki bu çocuklar hem tüm İstanbul'dan hem de Anadolu'nun çeşitli illerinden buraya geliyorlar. Yani ilçemiz Türkiye'de en fazla tinerci göçü alan yerlerin başında geliyor. Bu çocuklar genellikle akşama doğru sokaklara çıkıyor. Fakat öğleden sonra sonra tinercileri götürecek yer bulamıyoruz. AMATEM ve UMATEM saat 16.00'da kapanıyor. Ayrıca bu kurumların kontenjanları da yeterli değil. Götürdüğümüz çok sayıda çocuğu da geri getirmeye başladık. Bunun üzerine gönüllü kuruluşlarla temas ettik ve bu çocukları buralara göndermeye başladık. Ayrıca, Kadıköy'de Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'nün yaptığı yer bizi oldukça rahatlattı. Şimdi yeterli olmasa da bunları oraya gönderebileceğiz.

Sokakta yatıp kalkıyorlar

İstanbul sokakları aileleri tarafından küçük yaşta çalışmaya zorlananlar kadar dilencilik veya fuhuşa itilen çocuk ve gençlerle de dolu. Bunlardan ikisi olan G.Ç ve C.I. henüz 15 yaşında. İki kız arkadaş geçtiğimiz günlerde İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nin koridorlarında uyumak isteyince polis tarafından gözaltına alındılar. İkisi hakkında da hırsızlık suçlaması öne sürülünce karakola götürüldüler. İki arkadaşın ifadesi, aynen şöyleydi: ‘‘Yaklaşık on gündür sokakta yatıp kalkıyoruz. Son günlerde havalar aşırı soğuk olunca hastanenin koridorunda yatmaya başladık. Yetkililer bizi hırsız zannederek polise ihbar etti. Biz hırsızlık yapmayı düşünseydik, evimizden ayrılmaz dilencilik yapardık.’’ Aileleri tarafından dilenciliğe zorlandıkları için evden kaçtıklarını söyleyen iki genç kız ifadelerinde aileleri tarafından para karşılığında evlendirildiklerini de öne sürdüler:

‘‘Ne imam, ne de resmi nikahımız vardı. Eşlerimiz tiner kokluyor bizi fuhuş yapmaya zorluyordu. Ancak kaçarak kurtulduk’’. Sorgularından sonra serbest bırakılan iki genç kızın öyküsünden polis kayıtlarına yansıyanlar bu kadar...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!