Çağlayangil nasıl donsuz kaldı

Güncelleme Tarihi:

Çağlayangil nasıl donsuz kaldı
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2001 00:00


Metehan DEMİR
Haberin Devamı

Emekli büyükelçilerin yayınladığı anılardan birçok tarihi, politik bilgiyi öğreniyoruz. Yakın zamana kadar Dışişleri mensubu olan bir büyükelçi, mesleğin birbirinden komik, bugüne kadar bilinmeyen hikáyelerini Hürriyet'e anlattı.

Dansöz Prenses Banu'nun VIP keyfi

Çağlayangil’in donsuz yolculuğu

Türkeş'in ajan sandığı maymun

Rodos'ta Türk yumurtaları

TÜRK diplomasisinin eski isimlerinin son zamanlarda yazdıkları kitaplar kamuyounda ilgi odağı olurken, Dışişleri'nin gözden kaçmış birçok ilginç olayı yıllar sonra kulağımıza geldi.

Bize bunları anlatan, yakın zamana kadar Dışişleri Bakanlığı'nda bulunan bir büyükelçi. Söz konusu büyükelçi, Türk diplomasisinin bilinen komik olayları için şöyle diyor: ‘‘İsrail'deki köpek kriptosu abartılacak bir şey değil. Esas, ben size birkaç şey anlatayım da, gerçek komedi neymiş, o zaman görün.’’

Ve anlatıyor: ‘‘Eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil'in başına gelenlerin hiç unutmayacağım. Sayın Bakan, bir özel kalem müdürü yüzünden ‘donsuz' kaldı. Çağlayangil, Karaçi’den İslamabad'a iç çamaşırsız uçmak zorunda kaldı.’’

İşte büyükelçinin anlattığı, birbirinden ilginç Dışişleri anılarından unutulmayanlar:

PAKİSTAN’DA DONSUZ UÇUŞ

1965-1971 yılları arasında Çağlayangil, Dışişleri Bakanlığı görevi sırasında bir keresinde Pakistan'a resmi ziyaret gerçekleştiriyordu. Nükteli tavrı ile daima ilgi odağı olan Çağlayangil, Karaçi'deki görüşmeleri bitirmişti ve uçakla İslamabad'a geçecekti. Pakistan'ın Dışişleri Bakanı da bizzat Karaçi-İslamad seferinde Çağlayangil'e eşlik edecekti. O gün otelde buluşulacak ve Pakistan devletinin bir askeri uçağı ile İslamabad'a beraber gidilecekti. Heyet tamamlanmış, Çağlayangil otelin lobisinde bekleniyordu. Ancak, Çağlayangil bir türlü gelmiyordu. Sonunda Pakistanlı meslektaşı da beklemekten sıkılınca, Türk bakana ‘‘bir şey mi oldu’’ endişesi ile konuyu Çağlayangil'in özel kalem müdürüne iletti.

Özel kalem müdürü Çağlayangil'in odasına çıktı ve ‘‘Efendim, tüm heyet sizi bekliyor. Çok geç kaldık’’ dedi. Bunun üzerine Çağlayangil patladı: ‘‘Ne yani, donsuz mu aşağıya ineyim. İç çamaşırlarımı bulamıyorum’’. Özel Kalem Müdürü şaşırmış gibi olsa da, bir anda beyninde şimşekler çaktı. Çünkü, bakana iyilik olsun diye bir saat önce Çağlayangil banyoda iken takım elbiseleri hariç tüm çamaşırları bavula doldurmuş ve bunları da çoktan askeri uçağa göndermişti bile. Heyeti daha fazla bekletmemek için Bakan, sonunda kendi deyimi ile ‘‘donsuz ve fanilasız’’ olarak sadece üstünde takım elbiseleri ile aşağıya indi. Kimseye bir şey çaktırılmadan uçağa gidildi. Uçakta, Özel Kalem Müdürü hatasını telafi etmek için çare ararken, aklına bagaj bölümü geldi. Çağlayangil'in askeri uçağın kargo bölümünde bulunan bavuluna giderek burada bir şeyler arayan Özel Kalem Müdürü, bir süre sonra Bakanın yanına bir gazete ile geri geldi ve ‘‘Buyrun efendim gazeteniz’’ dedi. Çağlayangil,‘‘Şimdi sırası mı canım’’ yanıtını verdi. Özel Kalem Müdürü ısrar etti: ‘‘Efendim, gazeteniz’’. Çağlayangil sonunda yine sert bir şekilde tepki verince bu kez Özel kalem Müdürü kısık bir sesle: ‘‘Efendim, donunuz içinde de’’ dedi. İyice şokew olan Çağlayangil, tabii ki uçakta bunları giymedi ancak İslamabad'a varır varmaz ilk işi otele gitmek oldu.

PRENSES BANU VIPSALONUNDA

1970'lerin sonunda Abu Dabi'ye dansöz ve şarkıcıların da bulunduğu bir kültür heyeti gelecekti. Ancak, o zamanki büyükelçiye havaalanından gelen telefonda, heyetin vizesinin olmadığı söylendi. Bir başkatip derhal havaalanına gidip, bu heyeti vizesiz içeri almak için görevlendirildi. Tam işler düzelirken, uçakta bulunan bir dansözün havaalanını içinde kaybolduğu anlaşıldı. Her yere bakıldı ancak dansöz bulunamadı. Sonunda, Prenses Banu isimli bu dansözün pasaportunda da Prenses yazdığı için bu kişiyi Araplar'ın ‘‘Osmanlı Hanedanından Prenses Banu gelmiş’’ diyerek VIP'e aldığı ortaya çıktı. İlgiden hoşlanan Prenses Banu ise durumu hiç belli etmedi.

TÜRK DAMGALI YUMURTALAR

II. Dünya Savaşı ertesinde Rodos'taki Türk Başkonsolosu tavuk yetiştirmeye meraklıydı. Başkonsolos, bir süre sonra bu özel tavuklarının bol miktarda yumurtladığını görerek, bunları Ada'da piyasaya sürmeye karar verdi. Yumurtalar, Başkonsoloslukta bir görevli aracılığı ile pazara gönderildi. Ancak, bir süre sonra Ada'daki yönetim yumurtaların bir patentinin ve üretim yerinin belli olması gerektiğini söyleyerek bu satışın kurala bağlı olmasını istedi. İşte o zaman olanlar oldu ve yumurtalara, ‘‘T.C. Başkonsolosluğu-Rodos’’ ibaresini taşıyan damgalar vuruldu. Halk bu lezzetli yumurtaları adeta kapıştı. O günden bu yana eskiler Rodos'ta halen Türk yumurtalarının ününden bahseder.

HOROZLU KONSOLOS

1980'lerin başında Burgaz Başkonsolosu, bahçede bir horoz besliyordu. Horoz kendisinin en önemli uğraşı haline gelmişti. Bu durum, o zaman Başkonsolos Yardımcısı olan diplomatı ise ‘‘Bulgarlarla olan ciddi sorunlarla ilgilenmek yerine bu horozla niye ilgileniliyor’’ diye çileden çıkarmıştı. Başkonsolos, Türkiye'de iki haftalık tatilinin ardından döndüğünde horozunu aradı, bulamadı ve yardımcısının sert tepkisiyle karşılaştı. Horozunun bundan böyle Başkonsolosluk bahçesine asla giremeyeceği yanıtını alan Başkonsolos, derhal durumu Ankara'ya bildirerek yardım istedi. Yazışmada Başkonsolos, bu horozun ‘‘Türk-Bulgar ilişkilerine ve hatta Burgaz turizmine katkılarından, horozu Sofya'dan bile görmeye gelenler’’ olduğuna dek birçok konuda ‘‘argümanlar’’ ileri sürerek Başkonsolos Yardımcısı'na derhal talimat verilmesini istedi. Ankara'dan bu konuda yanıt gelmedi. Zaten, horoz da daha sonra Başkonsolosluk'a geri getirildi. İddialara göre, başkonsolos daha sonra horozu kesip yedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!