Buzdolabı gibi silah satışı

Güncelleme Tarihi:

Buzdolabı gibi silah satışı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 30, 1998 00:00

Haberin Devamı

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nun, tüm devlet memurlarına yönelik dört taksitle silah kampanyası başlattığı ortaya çıktı. Sivil toplum örgütleri devlet memurlarının silahlandırılması girişimine ateş püskürüyor. Devletin, memurlarını silahlandırmak için gizlice açtığı taksitli satış kampanyası, silahlanma karşıtı sivil toplum örgütlerini ayağa kaldırdı. Makine Kimya Endüstrisi Kurumu'nun, devletin tüm birimlerinde çalışan memurların silah sahibi olabilmeleri amacıyla dört taksitle Kırıkkale tabanca ve av çiftesi alabilme hakkı tanımasının silahlanmayı teşvik ettiğini belirten Umut Vakfı'nın Genel Koordinatörü Güzin Tarı, ‘‘Devlet kendi eliyle toplum yaşamını tehdit ediyor’’ dedi.

Kampanyaya karşı çıkan memur sendikaları temsilcileri ise bu silahların ikinci kişilere satılabileceğini belirterek, ‘‘Ekonomik zorluklarından dolayı sokaklara dökülen memurlara üç otuz paraya silah satmanın mantığını anlamakta güçlük çekiyoruz’’ dediler.

22 MİLYON TAKSİT

MKE'nin, tüm kamu kurum ve kuruluşlarındaki memurlara iletilmesi amacıyla bakanlıklara gönderdiği 076.00.06/1971 sayılı yazı, 21.8.1998 tarihini taşıyor. Buna göre her devlet memuruna 7.65 ve 9 mm. Kırıkkale tipi tabancalar ile 12 kalibrelik av çiftelerinin geçici bir süre için kredili olarak satılabileceği duyuruldu. Bakanlıkların aracılığıyla tüm devlet dairelerine iletilen yazıda; devlet memurlarının, maaşlarından kesilecek dört taksitle tabanca ya da tüfek sahibi olabilecekleri belirtildi. Açıklamada, Kırıkkale tipi tabancaların 115 milyon, av çiftelerinin 28 milyon liradan satılacağı ifade edildi. MKE Silah Satışları Şube Müdürü Kemal Pehlivan ile Pazarlama ve İhracat Daire Başkanı Alinur Adaz'ın imzasını taşıyan belgeye göre, silah almak için valilikten alınacak yerli silah satın alma belgesi ile personelin bağlı bulunduğu birimin amiri tarafından imzalanacak bir belge yetiyor. Konuyla ilgili bilgi almak istediğimiz Alinur Adaz, satış rakamlarıyla ilgili bilgi vermekten kaçındı.

RUHSATA DA KOLAYLIK

Kampanya kapsamında silah alan devlet memurları ayrıca bulundurma ruhsatı talebiyle, bağlı bulundukları kaymakamlığa başvurabiliyorlar. Ancak çoğu memurun bu silahları aldıktan kısa bir süre sonra elden çıkardığı iddia ediliyor.

Bu arada silah alımında çeşitli kadroların kayırıldığı, personelin bir bölümünün evraklarının imzalanmadığı da iddialar arasında. Silah almak için bağlı bulundukları birimin amirine, kampanyayla ilgili yazıyı imzalatmaya çalışan bazı devlet memurlarının evraklarının imzalanmadığı öne sürüldü. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz bazı kaynaklar, personel arasında yapılacak bir ayrımın, memurlar arasında bölünmelere yol açacağından ve iş yerlerinde kamplaşmayı körükleyeceğinden endişe ettiklerini bildirdiler. Yasa gereği; sosyal, ekonomik, kültürel ve mesleki faaliyetleri itibariyle can güvenliklerinin ciddi tehdit ve tehlikelerle karşılaşması muhtemel olduğu belirlenen Türk vatandaşları ile yabancı uyrukluların silah alabildikleri bir ortamda, bütün memurlara yönelik taksitli silah satış kampanyasının büyük bir hata olduğu bildirildi.

Vatandaşın belindeki silah sayısının üç milyonu aştığına dikkat çekilirken, bu korkunç rakama milyonlarca kamu çalışanını eklemenin büyük bir facia olacağı ileri sürüldü.

HESABINI DEVLET VERİR

Kırıkkale tipi silahların 115 milyon, av çiftelerinin de 28 milyon liradan satıldığı kampanyaya sivil toplum örgütleri büyük tepki gösteriyor. Bireysel silahlanmaya karşı gerçekleştirdiği etkinliklerle tanınan Umut Vakfı'nın Genel Koordinatörü Güzin Tarı, ‘‘Biz silahların azalması için çabalarken devlet kendi eliyle toplum yaşamını tehdit ediyor’’ dedi. Tarı, uygulamanın yeni facialara davetiye çıkaracağına dikkat çekerek şöyle konuştu: ‘‘Devletin kendi eliyle çalışanlarına silah satması üzücü olduğu kadar düşündürücüdür. Devlet taksitle buzdolabı satar gibi silah satıyor. Olacak şey değil. MKE, elindeki üretim fazlası silahları herhalde bu şekilde elinden çıkarıyor. Ancak yetkililer bilmelidirler ki bu silahların yol açacağı faciaların sorumlusu devlet olacaktır.’’

Memur, kaçakçıların kıskacına girer

Devlet eliyle memurların silahlandırılması girişimiyle ilgili olarak Hürriyet'e açıklamalarda bulunan, Birleşik Taşımacılar Sendikası 3 Nolu Şube Yönetim Kurulu Üyesi Gürkal Gençay, bu kampanyanın iş barışını dinamitleyeceğinden çekindiklerini açıkladı. Devlet memurlarının silahlandırılmasının memurlar arasında büyük bir kaygıyla izlendiğini belirten Gençay, ‘‘Toplumsal gerginliklerin yoğun olarak yaşandığı ülkemizde bu tür bir girişim, iş barışı ve toplumsal hoşgörüyü temelinden sarsacak boyutlardadır. Aldığı maaşla zaten geçinemeyen memurlara neden silah satıyorlar, bunu anlayamıyoruz’’ dedi. Maddi zorluklar içindeki memurlara kampanyayla silah satmanın, silah kaçakçılığı açısından büyük bir tehlike yarattığına dikkat çeken Gençay, şunları ekledi: ‘‘Memurlar, dara düştüklerinde kendilerine ucuz olarak satılan silahları yarı fiyatına ellerinden çıkaracaklardır. Bu silahların art niyetli kişilerin ellerine geçmesine nasıl engel olunacaktır? Zaten maddi açıdan zor koşullarda yaşayan memurlarımızın, silah kaçakçılarının kıskacına girmesinden endişe ediyoruz.’’

Önce psikiyatrik muayene

Daha geçen ay, 17 yaşındaki Aysel Yeşer'in ‘kutlama’ kurşunlarıyla canından olduğuna işaret eden uzmanlar, yetkililerin büyük bir ihmal içinde bulunduklarını belirterek, milyonlarca kamu çalışanına yönelik taksitli silah satış kampanyasının toplumsal yaşamı tehdit edeceğini ileri sürdüler.

Psikologlar ise silahlanmanın teşvik edilmesinin, toplumdaki şiddet kullanma eğilimiyle birlikte yeni facialara yol açacağını belirttiler. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Arif Verimli, silah almak isteyenlerin çok ciddi psikiyatrik muayenelerden geçirilmesi gerektiğini bildirdi. Kendilerine silah ruhsatı başvurusuyla ilgili olarak başvuranları sıkı bir muayeneye tabi tuttuklarını açıklayan Doç. Dr. Arif Verimli, ‘‘Ancak Anadolu'da yaşayanların böyle bir muayeneden geçtiklerini sanmıyorum. Ne kadar önlem alırsanız alın, silahlar istenmeyen olaylara neden olacaktır’’ dedi.

Facialar bitmek bilmiyor

Yasalar, ‘‘sosyal, ekonomik, kültürel ve mesleki faaliyetleri itibariyle can güvenliklerinin ciddi tehdit ve tehlikelerle karşılaşması muhtemel olduğu belirlenen Türk vatandaşları ile yabancı uyruklular silah taşıma ruhsatı için başvurabiliyor’’ derken, devlet eliyle başlatılan silahlanma kampanyasının yeni facialara davetiye çıkarmasından endişe ediliyor.

Gerek düğünlerde, gerekse futbol maçlarının zafer(!)le sonuçlanmasının ardından silahlarına sarılan vatandaşlarımızın yol açtıkları facialardan gazete sütunlarına yansıyan bazı örnekler:

1997 yılbaşında Emel Kaya üç çocuğu ve eşiyle birlikte yeni yılı karşılarken serseri kurşunla yaşamını yitirdi.

9 Haziran 1997'de, Trabzon Akçaabat'ta pompalı tüfekle ateş eden İsmail Uzun, 2 çocuk babası Yusuf Bakırcı'yı öldürdü.

3 Ağustos 1997'de Giresun'un Tirebolu İlçesi'ne bağlı Sultan Köyü'ndeki bir düğünde havaya ateş açan 18 yaşındaki Serkan Topçu; Mehmet Yolcu (18) ile Hatice Dinçer (15)'in ölümüne neden oldu.

8 Kasım 1997'de Çanakkale'nin Yahşeli Köyü'ndeki bir düğünde, Oktay Vurucu'nun açtığı ateş sonucu damat Ümit Vurucu yaşamını yitirdi.

14 Haziran 1998'de Sarıyer'deki Fatih Ormanları'nda ailesiyle birlikte piknik yapan 13 yaşındaki Fatma Akçasarı, başına gelen kurşunla öldü.

23 Haziran 1998 gecesi ş(skşdar Fethipaşa Korusu'nda gezintiye şıkan 17 yaşındaki Rıdvan Durur, serseri bir kurşunla yaralandı. Durur'un kafasındaki kurşun, çıkarılamadığı için fail belirlenemedi.

4 Kasım 1998 gecesi Galatasaray'ın Rosenborg galibiyetini ‘‘kutlayan’’ magandaların silahlarından çıkan kurşun, Káğıthane'de oturan 17 yaşındaki Aysel Yeşer'in yaşamına mal oldu.

24 Kasım 1998'de İzmir'in Çiğli İlçesi'nde babasının tabancasını okuluna getiren M.H.A. (14), serviste silahla oynamaya kalkışınca, sınıf arkadaşı Alev Karaca'yı (15) öldürdü.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!