Bülent Ersoy’a bayılıyoruz ama eşcinsel komşu canavar

Muhafazakârlık, mahalle baskısı... Bu tartışmaların içinde sizi görmeye alışığız. Peki eşcinsellerin sorunlarıyla ne zaman ilgilenmeye başladınız?
- Aslında azınlık haklarıyla her zaman ilgilendim. Geçen yıl Meclis’te LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel) bireylerinin aileleri ziyaretime geldi. Bu eğitimli ve örgütlü aileler öyle hikâyeler anlattılar ki... Büyük travmalar yaşamışlar. İnsanların empati yapması gerekiyor. Ben de Meclis’tekilere, genel durumdan ziyade onların hikâyelerini anlatmak istiyorum.

İstiyorsunuz ve aslında önerge verdiniz...
- Evet, tüm bu sorunların araştırılması için tıpkı Darbeleri Araştırma Komisyonu gibi bir komisyon kurulmasını teklif ettim. 59 kişi imzaladı. Önerge 800 küsuruncu sırada olduğundan normal şartlarda benim dönemimde görüşülmesi imkânsız. Ama Grup Başkanvekilimiz öncelik verip Genel Kurul’a getirteceğine dair söz verdi. Konu, Meclis’te en azından tartışılsın istiyorum.

Diğer milletvekilleri konuya nasıl bakıyor?
- O gün kimi bulursam imzalattım. Çoğu kabul etti, bir kısmına ısrar ettim. Tabii seçmenlerinden korkup reddedenler de oldu. Halkın yüzde 90’ı LGBT bireyleri ‘istenmeyen komşu’ olarak görüyor. Bu önyargının kalkması siyasilerin anlatmasına bağlı. Karar alındığında pek çok şey kabul ediliyor. Bunu da kabul etmemeleri için neden yok.

Genel Kurul’a geldikten sonra nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
- Komisyonun kurulması büyük ihtimalle AKP oylarıyla reddedilecek. İktidar partisindeki kadınlar daha empatiyle bakıyor; “Allah korusun, çocuğum var, benim de başıma gelebilirdi!” diyorlar ama geçen yıl kabul edilen ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dan sırf LGBT bireyleri çağrıştırır diye ‘toplumsal cinsiyet’ kelimesini çıkardılar.�

Diğer muhalefet partilerinin bakışı nasıl?
- BDP’liler çok olumlu bakıyor. Anayasa Komisyonu’nda hem CHP hem BDP milletvekilleri anayasanın ayrımcılıkla ilgili maddesine ‘cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eklemek istediler ama diğerleri tarafından reddedildi.

Sizce bunun sebebi ne?
- Türkiye’de farklı, normlara uymayan, kalabalıklardan olmayan herkese karşı müthiş bir önyargıdan söz edebiliriz. Bu sorun başka ülkelerde de var ama çoğu mücadele edip önyargıları tümüyle yok etti.

Size göre Türkiye’deki eşcinsellerin sıkıntıları nedir?
- Farklı cinsel kimliği ve yönelimi olanlar iş piyasasından dışlanmış durumda. Kimlikleri ortaya çıktığında derhal işlerini kaybediyorlar. Hayatta kalma mücadelesi onları seks işçiliğine zorluyor. İki yetişkin arasında kendi özel yaşamlarını ilgilendirecek bir mesele sosyal soruna dönüşüyor. Aynı zamanda ev kiralamakta çok zorlanıyorlar. Polis şiddeti var. Halk arasında da korkunç bir ikiyüzlülük var. Millet, Zeki Müren veya Bülent Ersoy gibi sanatçıları bağrına basıyor ama sıradan insanlara canavar muamelesi yapıyorlar.

Başka ülkelerle kıyaslarsanız...
- Çok kötü. Burada Kaos GL gibi örgütler yaşama hakkı için mücadele veriyor. Farklı cinsel kimliklere sahip olanlar ailelerinden şiddet görüyor, sokakta hakarete uğruyor, küfür işitiyor, polisler tarafından tartaklanıyorlar. Şiddet translara karşı daha fazla. Eski Kadından Sorumlu Bakan Aliye Kavaf bile ‘hastalık’ demişti. Oysa biraz okumuş herkes bu insanların böyle doğup öldüğünü biliyor.

Bu ay Fransa’da eşcinsel evlilik yasallaştı. Türkiye’de böyle bir şey olma ihtimali var mı?
- Burada öyle bir talep bile yok. Kaos GL Başkanı Yasemin Öz, “Biz zaten genel olarak evliliğe karşıyız. Kapitalizmin bir müessesesi olarak görüyoruz” diyor. İstedikleri eğitim olanaklarından, sağlık hizmetlerinden ve diğer vatandaşların sahip olduğu temel haklardan yararlanabilmek. Kategorik olarak bu insanların çoğu iş bulamıyorsa bir sorun var demektir.

Hollanda’da eşcinsel bir çifte verilen Türk çocuk tartışma yaratmıştı. Bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Avrupa’da çocuklar, Türk ailelerin ellerinden her zaman haklı nedenlerle alınmıyor. Duruma farklı kültürün gözlükleriyle bakıyor ve neyin çocuğun psikolojisinde daha derin yaralar bıraktığını bilemeyebiliyorlar. O ailenin değerleri açısından çocuğun eşcinsel aileye verilmesinin mahzuru var. Bu, bir kültür meselesi ve Türkiye’de kabullenilmesi çok zor.

Türkiye’deki eşcinsel hakları için mücadele eden STK’ların faaliyetleri yeteri kadar etkili mi?
- Eskiyle kıyaslandığında ilerleme var. Mesela verdiğim önerge önemliydi çünkü 15 yıl önce böyle bir şey hayal bile edilemezdi. STK temsilcileri de “En azından sesimizi duyuruyoruz” diyorlar. Eskiden korka korka yapılan onur yürüyüşlerine geçen yıl 10 bin kişi katılmış.

Bir yandan “Ülke muhafazakârlaşıyor” denirken bu açılım bir çelişki yaratmıyor mu?
- Evet muhafazakârlaşıyoruz ama Türkiye son yıllarda birçok konuda kabuğunu kırdı. İnsanlar haklarının olduğunun bilincine vardı. Kabul ettirmek için örgütleniyorlar. Uluslararası kuruluşlarla çok bağlantı var. Yeterince baskı kurulduğunda sesler duyuluyor.

EŞCİNSEL VEKİLLER ŞİMDİ DE VARDIR

Bu konu üzerine çalışırken hiç tepki alıyor musunuz?
- ‘Yeni Akit’ diye sözde bir gazete, fotoğrafımı koyup ‘Sapıkları koruyor’ yazmış. Sinir oluyorum. Bu insanlar kendilerini Müslüman diye lanse ediyor ama Müslümanlıkta insanları ötekileştirmemek, Allah’ın yarattığı her türlü varlığa karşı şefkatli davranmak ve dışlamamak vardır. Bu kadar kin ve nefretle nasıl davranabiliyorlar anlamıyorum.

“Boşa kürek çekiyorum” dediğiniz oldu mu hiç?
- En son Meclis’te hem CHP hem BDP, ‘Nefret söylemi yasaklansın’ diye iki ayrı soru önergesi verdi. Vicdanı olan herkes buna “Evet” der ama bütün AKP’liler “Hayır” dediğinde başkanvekillerine teessüflerimi iletmiştim. İnsan böyle bir şeye nasıl “Hayır” der?�

Gelecekte Meclis’te eşcinsel bir milletvekili görebilecek miyiz?
- Şimdi de olma olasılığı var. Genel olarak nüfus içinde varsa Meclis’te de temsil ediliyor olmalı.

Ödül Miranda’dan

CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Binnaz Toprak, ödülünü Sex and the City dizisinin ‘Miranda’sı Cynthia Nixon’ın elinden aldı. Nixon, dizide oynarken bir erkek arkadaşı ve çocuğu vardı, sonradan lezbiyen oldu.