Bu davanın bir yıllık sırrı

Güncelleme Tarihi:

Bu davanın bir yıllık sırrı
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 17, 2008 07:38

İşte AKP'ye açılan 'kapatma davası'nın bir yıllık sırrı. Metehan Demir yazıyor.

Haberin Devamı

ANKARA KULÄ°SÄ°

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, 'laikliğe aykırı fiilerin odağı haline geldiği' iddiasıyla AKP'nin kapatılması istemi ile Anayasa Mahkemesi'ne açtığı dava kimilerine göre gündeme bomba gibi düştü.

Bazıları davayı tarihi bir adım olarak değerlendiriyor. Avrupa'dan da, 'göktaşı düştü' yorumları yapılıyor. Bir kesim de büyük sürpriz mantığı ile olaya bakıyor.

Ä°ÅŸte bu noktada durmak gerekiyor.

BAL GÄ°BÄ° BÄ°LÄ°NÄ°YORDU

Çünkü, başkenti çok yakından takip edenler böyle bir dava geleceğini bal gibi biliyordu. Ha belki, ''Bu kadar konuşuluyor ama açılmaz' diyenler de vardı. Bunun için gerekçeleri de, '22 Temmuz seçimlerinde yüzde 47 alan AKP'ye artık böyle bir adım kesinlikle hiçbir zaman atılamaz' yönündeydi.

Bir de, 'Hayır. Artık açılır. Çünkü, Anayasa Mahkemesi, eskiden, türbanın üniversitelerde serbest kalmasını laikliğe aykırı bulmuştu. Buna rağmen AKP bu kadar ısrar ederse dava gelir. Hem daha önceden de bazı çıkışları da var. Bunların bedeli olmayacak mı?' diyenler vardı.

Haberin Devamı

Hatta, bu tür düşünenler, AKP öncülüğünde Meclis'teki son türban düzenlemesi ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın yaptığı üstü örtülü, 'kapatırım' uyarısına işaret ediyorlardı. Bu nedenle son dönemde bu yönde basında yazılan yazılar bile dikkat çekiyordu.

Ama bir taraf da, 'Dava açılırsa, AKP'yi iyice kenetler. Oyunu 27 Nisan'daki gibi iyice arttırır. AKP'ye karşı olanlar bile tepki amacı ile destek verir. Kapatmak çözüm değil. Bugüne kadar kapananlar yeniden daha güçlü geldiler. AKP de öyle olur' diyenler de mevcuttu. Ki, bu dava açıldıktan sonra da benzer düşünceler seslendiriliyor.

Bu yüzden de, adeta, sanki herkesin bildiği sır gibiydi. İlk duyduğumda da, tepkim bu nedenle fazla olmadı.

Bir nokta daha var. Neden şaşırtıcı olmaması konusunda…

İsterseniz, gelin şimdi şöyle geriye doğru bir yıllık bir hafıza turuna çıkalım.

BÄ°R YILDIR KONUÅžULUYORDU

Daha önce çalıştığım gazetede (Sabah) 9 Nisan 2007'de yani yaklaşık 1 yıl önce bu muhtemel dava ile ilgili neler yazmışım bakalım. Sonrasında da, o zaman gündem oluşturan bu yazıda yazmadığım bazı detayları biraz daha açalım.

Haberin Devamı

'Başkentte 2 metrelik dosya iddiası'

'Başkentte, hazırlanan sivil bir dosya var. Devletin ne istihbaratla, ne de askerle ilgisi olan sivil bir kuruluşu aylardır yüksekliği 2 metreye ulaşan bir dosya üzerinde çalışıyor. Tamamlanmak üzere. Resmi kayıtlara giren dosya eğer tam ayağı yere basar, karar verilirse, çok yakında önemli siyasi bir kuruma varolma ile ilgili soğuk terler döktürecek. En az 20'den fazla yöneticisinin başı ağrıyacak.'

9 Nisan 2007'de aynen böyle yazmıştık. Ama yukarıda belirttiğim gibi, fazla açmadığım birkaç detay daha vardı.

O da, aslında Abdurrahman Yalçınkaya döneminden önce bu konuda geniş bir arşivi olan başka bir savcı tarafından bu davanın şekillendirildiği.

Haberin Devamı

Hatta, bir iddiaya göre de, bu savcı dönemin Başsavcısı Nuri Ok'a dosyayı sunuyor. Üzerine bir de kayıtlara girsin diye Yargıtay'dan numara bile alınıyor. Zaten, o günden bu yana da tartIşmalar bitmedi.

HADÄ° CANIM SENDE'DEN BELKÄ°'YE

Şüphesiz, o zamanlar çok konuşulan bu söylenti ve yorumlar, AKP'nin yüzde 47'lik 22 Temmuz seçim zaferinden sonra, 'hadi canım sende'ye, AKP'nin üniversitelerde türban ısrarından sonra yeniden 'belki' moduna dönmüştü.

Bu nedenle, hala neden bu davanın açılması ile ilgili, 'büyük sürpriz ve bomba etkisi oldu' deniliyor anlamıyorum.

Bu noktada, başkentte etkili konumda çok kişi, sosyal güvenlik ve ekonomi olmak üzere bazı konularda yıpranmaya başlayan hükümetin bu dava ile yeniden toparlanacağını ve böylece bir dönemi daha garantilediğini iddia ediyor.

Haberin Devamı

'Oh çok iyi oldu. AKP'den kurtuluyoruz. Geriye kalanlarla yolumuza devam ederiz' diyenler ise neredeyse yok denecek kadar az.

MHP daha kararlı bir tutum sergilerken, CHP ve DSP ise Türkiye'de parti kapatmanın iyi bir şey olmayacağı yönündeki sözlerinin ardından 'ama' ile açıklamalarına devam ediyor.

Bazıları da, asker ne yapacak diye soruyor. Bana kalırsa, asker bu tartışmanın tamamen uzağında kalmayı tercih edecek.

Yine de, davanın açılmasından bu yana seyreden süreçte, demokratik bir ülkede olması gereken şekilde tüm taraflar, tüm tarafları net ve sert bir şekilde eleştirebiliyor.

Türkiye'nin korku tüneli gibi geçmişine bakıldığında ve eski olaylar hatırlandığında, bu kadar demokratik bir ortamda tartışmaların olması bile çok sevindirici.

Haberin Devamı

ELEŞTİRİ VE YIPRATMA EŞİĞİ

Tabii ki, bu noktada en çok dikkat edilmesi gereken nokta, Yargıtay'ın bu kararı ile eleştirilirken, yargı müessesinin itibarı ve sözü geçerliğinin geleceğe dönük olarak aşırı bir hasara uğratılmaması.

Hukuk'un bir gün herkese ve her şeyden önce bu ülkeye lazım olacağı ve Türkiye'nin temel taşlarından biri olduğu gerçeğinden uzaklaşmamak lazım. Yani, günün birinde, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay gibi kurumların kimsenin dikkate almayacağı kurumlar haline getirilmemesi konusunda herkese rol düşüyor.

Ankara'da Pazartesi itibarı ile çok daha yüksek bir tansiyonun oluşacağı aşikar. Daha doğrusu Yüksek Yargı-Hükümet arasında bir muazzam gerginlik mevcut olacak.

Bir de batı ile ilişkiler ile ekonomik dengelerin de nasıl bir seyir içine gireceği de ayrı bir endişe konusu.

ELEKTRÄ°K TÃœRKÄ°YE'YÄ° AYDINLATIR

Ankara'da gerginliklerden ortaya çıkan öyle muazzam bir elektrik var ki, enerji sorunu çeken Türkiye'nin neredeyse bir yıllık elektrik ihtiyacını karşılamaya yeter.
 
İşin esprisi bir yana, başkentte Nisan 2007 yani Cumhurbaşkanlığı sürecinden bu yana sıra dışı günler yaşanıyor.

Askerlerin 27 Nisan bildirisi, 22 Temmuz seçimleri ve sonuçları, terörle mücadele, sınır ötesi kara ve hava harekatları, sonrasında muhalefet-askerler ve hükümet ekseninde 'ABD istedi diye mi çekildik' gerginliği ve şimdi de 'beklenen' beklenmeyen kapatılma davası süreci.

Yargıtay'ın, Cuma günü yani hafta sonu öncesi ve geçen haftaki Kuzey Irak'tan geri çekilme tartışmalarının durulmasından hemen sonra bu başvuruyu yapması da dikkat çekiyor.

BİZİM RÖNESANS'IMIZ MI?

Avrupa gibi, rönesans ve reform süreci yaşamayan Türkiye, belki de kendi kendine bu yüzyılda kendi yöntemleri ile kendi kabuğunu kırmaya çalışıyor.

Kabuk deÄŸiÅŸtirme süreçleri sancılı olur. Ãœmit edelim, ülkenin tüm temel kurumları zedelenmeden bu süreci atlatırız. Tabii, bir soruna kafamızı sokmuÅŸken, terör baÅŸta olmak üzere diÄŸer sorunları atlamamak kaydıyla  Â

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!