Bizden kebapçı ve Tarkan'ı istiyorlar

Güncelleme Tarihi:

Bizden kebapçı ve Tarkanı istiyorlar
Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 1999 00:00

Haberin Devamı

Paraya, servete doymuş, giderek zenginleşen Arap Emirlikleri şimdi keyif peşinde

Devasa yemek masasının etrafında Al Nahyan'ın isteği üzerine yakınındaki yerimi aldım. Tepsilerde pilav, deve eti, humus, patlıcan ezmesi dahil her tür yöresel yemek mevcuttu. Al Nahyan, önündeki tepsiden deve etlerini elleriyle koparıp James Baker'a ikram etti. Baker da, nazik şekilde teşekkür edip deve etini iştahla yerken, şaşkınlığımız giderek büyüdü...

Şeyh Zayed'in amcası, Yüksek Eğitim Bakanı Şeyh Nahyan Mübarek Al Nahyan'ın davetine gittiğimizde, ABD Dışişleri eski Bakanı James Baker, kalabalık heyetiyle aynı salondaydı. Amerikalı konuklarla Araplar'ın tıka basa doldurduğu 100 kişilik salona kadın olarak girdiğimde gözler üzerimize çevrildi. Şeyh Al Nahyan ve James Baker'ın elini sıkıp gösterilen yere oturdum. Yanımdaki Amerikalı, ''İngiliz misiniz?' diye sordu.

Arap kadınının adının anılmadığı, iş peşinde olan Amerikalılar'ın da koşullara uyup gruba kadın sokmadıklarını dikkate alırsak eğer, dişi sineğin bile uçmadığı bu salonda, modern bir Türk kadını olarak bulunmak doğrusu bize dünyaları verdi. Her koşulda Atatürk kadını olmak ne güzel!

Daha sonra devasa yemek masasının etrafında Al Nahyan'ın isteği üzerine yakınındaki yerimi aldım. Tepsilerde pilav, deve eti, humus, patlıcan ezmesi dahil her tür yöresel yemek mevcuttu. Al Nahyan, önündeki tepsiden deve etlerini elleriyle koparıp James Baker'a ikram etti. Baker da, nazik şekilde teşekkür edip deve etini iştahla yerken, şaşkınlığımız giderek büyüdü...

Yemek sonrasında özel lavabolarda eller yıkandı ve mırra(kahve) servisine geçildi. Yanındaki heyete işadamı oğlunu da katıp Arap emirliklerini ziyaret eden Baker ve Amerikalılar, ikişer kez mırra içtikten sonra, avuçlarının içindeki kulpsuz fincanları iki yana sallayarak ''yeter'' mesajını verdiler. Yanımdaki minderde oturan James Baker'ın oğluna ''Arapların adetlerini hemen öğrenmişsiniz?'' dedim. Gülerek yanıtladı: ''Biz buralara devamlı gidip geliyoruz.''

Baker, şeyhle vedalaşırken gezisinin verimli geçtiği mesajını veriyordu.

YARDIMA HAZIRIZ

Şeyh Nahyan Al Nahyan yaptığımız söyleşide, tüm ailesi gibi Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteğini yineledi. Dünyanın en zengin insanlarının başında gelen Al Nahyan, mişdaşası içinde konuşurken, kolundaki plastik saati ile sıradan bir Arap'tı sanki. Depremde Türkler'e çok üzüldüğünü, ailesiz ve okulsuz kalan Türk öğrencilerine kucak açabileceklerini ve istenirse deprem bölgesine okul yaptırabileceklerini söyledi. ''Hertürlü yardıma hazırız'' derken, mesajının ilgili yerlere ulaştırılmasını istedi.

KADINLAR AYRI

''Erkeklere mahsus Yüksek Teknoloji Okulu''nu gezerken,bilgisayarlı eğitimi başta Amerikalı ve İngilizler'in oluşturduğu 26 millete mensup hocaların verdiğini gördük. Kız öğrenciler içinse ayrı okullar açılmış. Eğitime büyük önem veren Arap Emirlikleri, yarının dünyasının gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Ne var ki, hala hicab ve abayayla kapattıkları kadının toplumdaki yeri çok az. Çalışma hayatındaki kadınların çoğu Ürdün, Mısır ya da Katarlı. Çok eşlilikten hala vazgeçmiş değiller. Suni mezhebine bağlı 7 emirlikteki yasalar Mısır'dan alınma. Şeriat mahkemelerinin yanısıra normal mahkemeler de kurulu.

KENDİNE ÖZGÜ

Şeyhlerin elindeki bu topraklarda yaklaşık 3 milyon kişi yaşıyor. Nüfusun yüzde 25'ini yerli Araplar oluştururken gerisini Hintli, Pakistanlı, Bangladeşli, Filipinli, İranlı ve Sri Lankalılar paylaşıyor. Lübnan ve Suriyeli 3 bin Ermeni ile 850 Türk de BAE'de yaşıyor.

50 yıl sonra petrolün tükeneceğini hesap eden Araplar'ın şimdiki hedefi turizmde kendini kanıtlaması. Bunun için vargücüyle çağdaş, modern kentler kurmak ve çölü yeşertmek birinci hedefleri... Geniş ve albenili caddeleri Batı'daki gibi özenle yapılmış. Abartısız, yer yer zevkli, ama her köşesinde Şeyh Zayed'in fotoğrafı asılı.

Havuzlar, plajlar, kordon boyundaki cafeler sıcak atmosferi serinletmek için düşünülmüş. Herşeyin en iyisini, en güzelini, en sağlamını istiyorlar. 5 yıldızlı otellerinde yok yok. Ama dışarıda halka içki satan yer de yok.

Şöförümüz Muhammed, 2 bin dolar maaş aldığını, kimsenin işsiz ve evsiz kalmadığını söyledi ve ekledi:

''Başkan Zayed kanun çıkardı. Kim ev isterse verilecek, kim iş isterse verilecek. Bu kanunla herkes çok mutlu.''

Verginin de olmadığı Emirlikler'de sokakta kalan insan yok. İş, aş, eş gani.

TÜRKLER NEREDE?

1971 yılında bağımsızlığına kavuşan BAE, aradan geçen 28 yılda akıllı yatırımlarla petrol gelirlerini ülkenin kalkınmasına harcamış. Kendine özgü sistemi, bölgeye akın eden yabancılara da kabul ettirmiş ve ortaklık kurmuş. BAE'yi imar edenlerin başında İngilizler, Almanlar, Amerikalılar, İtalyanlar, Fransızlar ve Japonlar geliyor. Her köşesinde uluslararası kaliteyi yaratan Araplar'la nedense Türk yatırımcılar anlaşamamış. Abu Dabi Büyükelçimiz Özer'e göre bunun nedeni, ''müteahhitlerimize kapılar kapandı.Çünkü Türkler burada da geç kaldılar.''

Birkaç şirketin dışında Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki bu devasa pastadan Türk işalemi dilim alamamış. Oysa ülkenin her yanı şantiye görünümünde. Yalnız Dubai'de şu anda 25 adet 5 yıldızlı otel inşaatı devam ediyor.

DEVE VE ŞAHİNDEN VAZGEÇİLEMEZ

Şeyh Zayed için iki vazgeçilmez var, bu dünyada. Şahin ve deve. 80'li yıllarda Türkiye sevdalısı iken istediği şahinlere kavuşamayınca Zayed'in gönlünün kırıldığını söyleyen yetkililer, ''Şeyh Zayed'in gönlünü fethetmek için 2 şahin yeterlidir. Türkiye'den alamadığı şahinleri Aşkabad'dan alınca, Türkmenistan'a 30 milyon dolarlık Çocuk Esirgeme Kurumu tesisleri yaptırdı'' diyorlar.

Şahinle ava çıkan Araplar'ın bir diğer tutkusu da develer. Büyükelçi Ercan Özer, bir Arap bakana Türkiye'de deve güreşi yapıldığını anlatınca, ''buraya da getirin, bize de öğretin,'' demiş. Şahin ve deve onlar için adeta kutsal hayvanlar. Çöl kültürüyle yoğrulmuş bu ırkın karakteri, adeta şahinle bütünleşmiş. Bir yerde belki de ''güç simgesi''.

Çölde çıktığımız safaride de gördük ki, şahinlerini ve develerini turistlere göstermekten büyük gurur duyuyorlar.

Amerika ve Japonya'nın kontrolündeki dış bankalarda şeyhlerin 150-200 miyar dolarlarının bulunduğu anlatılırken, bu küçük ülkenin büyük zenginliğini daha iyi anlamak olası. Paraya, servete doymuş, hiç açın olmadığı ve de giderek zenginleşen Arap Emirlikleri şimdi keyfin peşinde. Bunun için de güzel kebap yemek ve Tarkan'ı izlemek istiyorlar. Kaliteli kebap yapan iyi bir Türk lokantasının Abu Dabi ve Dubai'de açılmasını talep ederlerken, Tarkan'ın ülkelerine gidip konser vermesinin onları çok mutlu kılacağını belirtiyorlar.

Özetle, ipek yoluna açılan Dünya kenti Dubai ile başkent Abu Dabi'yi tanıdıkça, buralara bir Arap kenti olarak bakmak insanı yanıltıyor. Özel düzenleri de yabancıları pek ilgilendirmediği için, Şeyh Zayed'in MASAL ÜLKESİ çöl denizinde bir vaha gibi...



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!