Birlik ve barış için söylüyor

Güncelleme Tarihi:

Birlik ve barış için söylüyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 18, 1998 00:00

Haberin Devamı

Doğu ve Batı müziğinin senteziyle güçlü bir sese sahip olan İran asıllı İspanyol sanatçı Ahdiye Pakravan, bir dizi konser vermek için Türkiye'ye geldi.

Bahailik dinini seçen ve ücret almadan yardım amaçlı verdiği konserleri için seyahatler yapan Ahdiye Pakravan, ‘‘Her bahai bir şekilde insanlığa hizmet eder. Ben de bu şekilde hizmet ediyorum. Kalbimin huzuru için, iç huzurum için gönüllü çalışıyorum’’ diyor. Şarkılarını İspanyolca, İngilizce, Farsça ve Türkçe seslendiren sanatçı, evrensel bir dil olan müzikle tüm dünya insanlarına birlik, barış ve sevgi çağrısında bulunurken, insanları evrensel sevgide buluşmaya davet ediyor.

Pakravan, İstanbul'da Akatlar Kültür Merkezi'nde verdiği konserinin ardından İzmir, Bursa, Ankara ve Adana da konserler verecek. Kendini bir dünya vatandaşı olarak gören ve konserlerinden hiçbir ücret almayan Pakravan'ın İstanbul konseri, İstanbul Bahai Toplumunun sponsorluğu ile Anakültür Derneği'nin ‘‘Kadınhan Projesi’’ yararına, İzmir konseri ise Ege Bölgesi Lösemili Çocuklar Yardım ve Dayanışma Derneği'ne alınacak bir tıbbi cihaz için organize edildi.

GÖÇ NEDENİ DİNİ

Pakravan, müzik çalışmalarına 9 yaşındayken annesinin teşvikiyle başlamış. Radyo, film ve televizyonlarda şarkı söyleyerek şöhretin zirvesine çıktığı 26 yaşında İran'dan ayrılarak, İspanya'ya yerleşmiş. Göç etmesinin nedeni ise İslam ülkelerinin tehlikeli olarak ilan ettikleri ‘‘Bahailik’’ dinini seçmesi. Şimdi eşi ve 16-17-18-19 yaşlarındaki dört çocuğuyla İspanya'da yaşayan sanatçı, ülkesini terk ettiği yıllarda bir Bahai olarak İran'da yaşamanın kolay olmadığını söylüyor. İran’dan ayrılışının Şah rejimiyle doğrudan ilgili olmadığını söyleyen sanatçı, ‘‘Bahai dinine mensup olunca muhacirat etmem gerekiyordu. Çünkü, Bahai dininde haham, papaz, molla gibi ruhban sınıfı olmadığı için her Bahai ferdi, Bahailiği yayma sorumluluğu taşır. O amaçla İspanya'ya gittim’’ diyor.

Ülkesinden ayrıldığı dönemde İran'da Bahai olmanın kolay olmadığını söyleyen Pakravan, ‘‘Devlet bazında sıkıntı yoktu. Ama bir Bahai zirveye ulaşamazdı. Kilit noktalara yerleştirilmezdi. Sıkıntılar devlet bazında olmadığı için çok etkilemiyordu. Toplantılarımızı yapıyorduk. Ama bir okulda bir Bahaiye haksızlık yapıldığında ya da iş yerinde sıkıntı yaşadığında devlet Bahaiye yardım etmezdi. İran da devlet dairesine çalışmak için girmek isteyen bir form doldurur. Orada din hanesi vardır, oraya Bahai yazdığın zaman işe alınmazsın’’ diyor.

İNSANLAR EŞİTTİR

Sanatçı Bahailiği seçmesini, ‘‘15 yaşında kendime göre dünyada birçok sorunlar olduğunu ve çözümlerinin Bahailikte olduğunu keşfettim. İnsanların bazı haklardan mahrum kalmaması ve aynı haklara sahip olması gerektiğini anladım’’ şeklinde açıklıyor.

Kendisini dünya vatandaşı olarak niteleyen Pakravan, ‘‘İran, benim için kutsal bir yerdir. Ama şu anki şartlar öyle gösteriyor ki ben dışarıda çok daha insanların yararınayım. İran'dan çıktığım zaman iyi olanaklara sahip olabiliyorum. Dünyaya olan sevgim, vatanıma olan sevgiden önde. Yaşadığınız ülke sizin ülkeniz’’ diyor.

Bahailik dininin sanat üzerinde olumlu etkisine dikkat çeken sanatçı, ‘‘Sanatı kullanarak, her insanda var olan kabiliyet ortaya çıkabilir. Hiç bir zaman gerçek anlamda bir sanat dini görüşlerimize yenik düşmez’’ diyor.

BAHAİLİK NEDİR?

19. yüzyılda soylu bir aileden gelen Mirza Hüseyin Ali tarafından İran'da kuruldu. Değişik dinsel ve etnik kökenden, ırktan, sosyal ve ekonomik sınıftan gelen insanları ‘‘Çeşitlilik İçinde Birlik’’ yaratarak bir ‘‘Dünya Toplumu’’ oluşturmayı amaçlıyor. Dünyada 6 milyon insanın mensup olduğu Bahai öğretileri tek bir kelime ‘‘Birlik’’ ile tanımlanıyor.

Bu öğretilerin bazıları: Tüm bağnazlıklardan vazgeçilmesi, kadın ve erkeklere eşit hak ve fırsatlar verilmesi, aşırı zenginlik ve aşırı fakirliğin giderilmesi, evrensel, zorunlu eğitimin gerekliliği, her bireyin gerçeği bağımsızca araştırması, din ile bilim arasında uyum sağlanması, bireysel yaşamda yüksek bir ahlak standardına ulaşılması, uluslarası yardımcı bir dilin gerekliliği, ortak güvenlik ve uluslararası adalet ilkelerine dayanan yeni bir dünya düzeninin kurulması.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!