Bir avuç kabadayı deyip geçmeyin

Güncelleme Tarihi:

Bir avuç kabadayı deyip geçmeyin
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2003 00:00

BUGÜN Hürriyet'in üçüncü sayfasındaki fotoğrafa iyi bakın. Çok iyi bakın. O fotoğraftaki yüzleri, suratlarına oturmuş o nefreti en ince ayrıntısına kadar inceleyin.Belki aralarından bazılarını bir yerlerden hatırlayacaksınız.Mesela daha bir ay önce, ellerinde ‘‘Savaşa hayır’’ pankartlarıyla yürüyen kalabalıklar arasından seçip çıkaracaksınız.Yani bunlar savaşa karşılarmış.Savaşa karşılar ama karşısındaki insanların kafasına odun indirmekte hiç sakınca görmeyen ‘‘barışseverler’’.Bu insanları iyi tanıyın.Sakın, ‘‘Ne var canım, bir avuç kabadayı’’ deyip geçmeye kalkmayın.Onlar 1970'li yıllarda da bir avuç kabadayıydı ama bu toplumun 15-20 yılına mal oldular.Pırıl pırıl birçok insanın hayatını kaybetmesinde, aynı kafadaki ağabeylerinin rolünü hálá unutmadık.Bizim Fikret Ercan çok güzel bir başlık bulmuş:‘‘Fikir tartışması 2003’’Odunlarla, sopalarla, taşla, kürekle, kafa göz yararak, dudak patlatarak yapılan ‘‘çağdaş bir münazara’’.* * *Irak'ta güvercin, ama İstanbul'da üniversite avlusunu muharebe meydanına çevirirken şahin.Bir orta şark diktatörünü savunurken elinde zeytin dalı.Kendi memleketinde ise elinde odun.Böyle olur delikanlı barışsever.Sıradan bir olay deyip geçmeyin.Biz bunları çok gördük.Böyle küçük bir arbede ile başlar, sonunda toplumsal bir muharebeye döner.Bu kafanın tek gıdası kavgadır.Fikir tartışması yok, kendi fikrini odunla kabul ettirme zihniyeti vardır.Başkasına, kendisi gibi düşünmeyene tahammülü asla yoktur.O bir terminatördür.Kendisi gibi düşünmeyeni yok etmeye programlanmıştır.Geçmişin hiçbir acı tecrübesinden ders almaz.Her gün yeniden dünyaya gelen ilk insan gibi, her şeyi kendisi bulmaya, icat etmeye bakar.* * *Dün ünversite önünden gelen fotoğrafları görünce, gerilere, yine o kahrolası yıllara gittim.Üniversitelerde ‘‘forum’’ adı altında yapılan şaklabanlıkları, oylama sırasında insanların ayaklarının altına atılan çatapatları, anfilerde kan revan içinde bırakılan insanları hatırladım.Kendi öldürdükleri arkadaşlarını başkaları öldürdü gibi gösterip, cenaze törenleri düzenleyenleri iğrenerek düşündüm.Yani büyük aldatılmışlıklarımızı...Demokrasi, özgürlük, barış, halk, cumhuriyet gibi kavramların nasıl alçakça yozlaştırıldıkları, içlerinin boşaltıldıkları aklıma geldi, yine kahroldum.Bunlara iyi bakınız.Bunları iyi tanıyınız.Solcu kıyafetine girmiş, ‘‘Bir avuç sokak kabadayısı’’ deyip geçmeyiniz.O bir avuç azınlıklar, bir gün bir bakıyorsunuz ki, sokaklara hákim olmuşlar, sizi eve kapamışlar ve demokrasinin içine etmişler.O yüzden bu fotoğraflara iyi bakın.Daha dün ‘‘Savaşa hayır’’ diye bağırırken, bugün elindeki odunu karşısındaki insanın kafasına var gücüyle indiren bu zihniyete hafifletici hiçbir neden aramayın.Çünkü bunun hafife alınacak tarafı yok.İFTİRA ALÇAKLIĞA DÖNÜŞÜNCEKENDİ kendime söz verdim. Bazı köşe yazarlarının hakaret özgürlüğünü ben hiçbir zaman kullanmayacağım.O nedenle bu yazıyı kendimi frenleyerek yazıyorum.Geçen hafta Başbakan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu ile yaptığım görüşmeyi, Sabah Gazetesi'nin nasıl bir iftiraya çevirdiğini anlatmıştım.Bunun nedenini de yazmıştım.Şimdi, haftalık dergi görünümünde yayınlanan bir yayın organı, bu iftirayı daha da iğrenç hale getirmiş.Burada tekrarlamayı zül kabul ediyorum.İftiranın boyutu o kadar ağır ki, artık bu şahısları muhatap kabul edip, yalanlama göndermeyi bile kendime yediremiyorum.O nedenle mahkemede hesaplaşacağız.Meslek hayatımın en ağır davasını, bu dergiye ve şahıslara açıyorum.Davanın bütün duruşmalarını bizzat izleyeceğim.Bu insanlara karşı hayatımın en büyük hukuk mücadelesini vereceğim. Çünkü herkese, bu ülkede yayıncılığın iftira özgürlüğü olmadığını ispatlamaya uğraşacağım.Kim mi bu iftirayı atanlar?Fikir tartışmasını odun savaşı haline getirenler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!