BaÄŸdat'ın ünlü mankeni ile röportaja gittim, kocası Saddam'ın en seçkin koruması çıktı

Güncelleme Tarihi:

Bağdatın ünlü mankeni ile röportaja gittim, kocası Saddamın en seçkin koruması çıktı
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 30, 2003 00:00

Irak'ın en tanınmış manken ve fotomodeli Hale El Azzavi. Günlerce süren uÄŸraÅŸtan sonra ropörtajdan tam ümidimi kesmek üzereyken adresini öğrenebiliyorum. Bir o kadar zor ulaÅŸtığımız makyözü K. sayesinde. Eski adı Hay Saddam, ÅŸimdiki adı Hay Selam olan semtteki evine gidiyoruz. Makyöz K. ‘‘AÅŸağıda bekleyin, gidip bir sorayım’’ deyip ortadan kayboluyor. 15 dakika sonra geldiÄŸinde ‘‘Tamam ama siyasi konulara girmeyin’’ diyor. Iraklı arkadaşım ‘‘Buralar pek tekin yerler deÄŸil’’ deyip arabasının başında beklemek istiyor. Üçüncü kattaki daireden sakallı bir adam gelmemizi iÅŸaret ediyor, gidiyoruz. Irak'ın en tanınmış mankeniyle yapmak istediÄŸim röportaj, bir derya. Onunla konuÅŸmakla kalmıyorum, Saddam Hüseyin'in en yakınlarındaki albay rütbeli kocasını, eski patroniçesini tanıyorum. SavaÅŸ öncesi ve savaÅŸ sonrası BaÄŸdat'ının aslında pek ÅŸaşırtmayan yüzleri onlar...Günlerce methiyesini iÅŸittiÄŸim Irak'ın en popüler mankeninin oturduÄŸu ev, biraz hayal kırıklığı yaratıyor. Sıvaları dökülmüş bakımsız bir apartman. Sakallı bey, bizi içeri buyur ediyor. Sıkı sıkıya perdeleri kapatılmış evin içi korkunç sıcak. Elektrikler olmadığı için klimalar da çalışmıyor. Eve girdikten sonra ortadan kaybolan K., bir süre sonra yanımıza geliyor. Hale El Azzavi'nin mutfakta makyajını yaptığını söylüyor. Sehpanın üzerindeki evlilik resmine bakılırsa yanımızdaki sakallı bey Hale El Azzavi'nin kocası. Hiç konuÅŸmuyor. Sadece Iraklı arkadaşıma bir ÅŸeyler söylüyor. Niçin geldiÄŸimizi soruyor. Ãœzerinde tişört, altında renkli bir ÅŸort, gözümün içine dik dik bakıyor. Sonra öğreniyoruz ki gerçekten kocasıymış. Hale El Azzavi hoÅŸ bir kadın. Bir yandan makyajı yapılıyor bir yandan konuÅŸuyoruz. 1965'te BaÄŸdat'da doÄŸmuÅŸ. Zaman zaman iÅŸi olan bir babanın kızıymış. Bir de elektrik mühendisi bir erkek kardeÅŸinin olduÄŸunu söylüyor. Ortaokuldan sonra 5 yıllık Mahad El Funun El Cemile güzel sanatlar lisesinin gitar bölümünde okumuÅŸ. Havalı ve dikkat çeken biri olduÄŸu için çevresinin de teÅŸvikiyle Filistin Caddesi üzerindeki BaÄŸdat'ın devasa moda merkezi Dar El Aziya El Irakiye'de çalışmaya baÅŸlamış:‘‘Okulun dışında haftada iki günüm orada geçiyordu. İşçi gibi çalışıyorduk. Aslında mankenlik yapıyorduk. Kalan vakitlerimde de bir noterin yanında sekreterlik yapıyordum. Para almıyordum ama noter tüm ihtiyaçlarımı karşılıyordu. Bir gün bana çok güzel olduÄŸumu, neden piyasada mankenlik yapmadığımı sordu. Bu iÅŸ için torpil gerektiÄŸini söyleyince beni birine gönderdi.’’ Noterin teklifi Hale El Azzavi'nin hayatını deÄŸiÅŸtiriyor. GönderildiÄŸi kiÅŸi ÅŸimdi Ãœrdün'de yaÅŸayan Irak'ın en tanınmış kadın modacılarından Suha El Bekri. El Bekri ‘‘Tam aradığım mankensin. Yarınki defileye hazır mısın?’’ diyor. Ertesi gün önündeki tüm yollar kesilmiÅŸ Filistin Oteli'nde, bakanların eÅŸleri, sefaretlerden gelenler ve BaÄŸdat'ın en seçkin ailelerinin karşısında podyuma çıkıyor:‘‘Gazetelerde boy boy fotoÄŸraflarım yayınlanınca ailem çok sinirlendi. Her defileden sonra evde bir ton sopa yiyerek sabrettim, bir yıl içinde kendi evime taşındım. Kazandığım para öyle böyle deÄŸil. Defile başına 300 dolar. Neredeyse her üç günde bir podyumdayım. Gazete ve TV'lere çıkınca Dar El Aziya'nın müdürü Feryal El Klidar beni kovdu. Yalnızca seçkin insanların içeri girebildiÄŸi, yüksek bürokratların defileleri izlediÄŸi bir merkezdi. Müdür her ÅŸeyimize karışıyordu. Sevgilisi olan bir daha moda merkezine giremezdi. Yanında çalıştırdığı tasarımcıların iÅŸlerini yurt dışında kendi tasarımı gibi sunardı. 200 manken vardı merkezde çalışan. Müdüre kendi aramızda ‘Salue' yani Drakula derdik. Lilian ve Lane adında iki Ä°talyan dilsiz kardeÅŸ mankeni çok seviyordu. Bu kadın devlet gibiydi. Tahmin ediyorum ÅŸu anda ya öldürdüler, ya da yurtdışına kaçtı. Sayın Saddam'ın eÅŸi Sacide Hanım'ın yakın arkadaşıydı.’’Sonra baÅŸka bir tarihe atlıyor. 1997, Ä°ndia Club’da bir defile. Hale El Azzavi'nin yaÅŸamında yeni bir dönüm noktası.‘‘Podyumda yürürken kimsenin gözüne bakmazdı. Ama bir anda göz göze geldik. Karşılıklı aşık olmuÅŸtuk’’ diyor kocası Sadun Mustafa Ali El Nasıri. Hale de onu onaylıyor. Ama o zaman Albay Sadun üç çocuk babası evli biri. Yine de Hale ile evlenmek niyetinde. Ailesi ‘‘Kendisini milletin gözleri önünde sergileyen bir mankenle nasıl evlenirsin’’ diyor. ArkadaÅŸları da yapma, etme diyor ama dönemin havalı albayı El Aras Club'da telli duvaklı bir düğün yapıyor. O zamandan beri evliler. ‘‘Belli ki önemli mevkilerde görev yaptınız, diÄŸer subaylar ve generaller arasında tüm Irak'ın en gözde kadınıyla birlikte olmanın bir ayrıcalığı oldu mu’’ diye soracak oluyorum. Albay sigarasından bir fırt çekip, yanıtsız bırakıyor. Dönüp Hale Hanım’a ölçülerini soruyorum, ‘‘165 cm boy, kilo 50’’ diyor. 90-60-90 cinsinden olan ölçüsünü soruyorum. ‘‘Bilmiyorum’’ diyor. Iraklı arkadaÅŸ ‘‘Aman, kocasının yanında ne yapıyorsun!’’ diyor. Röportajın devamı da gelmiyor. BaÄŸdat'ın ünlü mankeniyle görüşmem böylece noktalanıyor.Beni, ölmüştür, kaçmıştır denilen müdür karşıladıDar El Aziya (moda merkezinin olduÄŸu bina) Filistin Caddesi üzerinde görkemli bir bina. Görevliler buranın Kültür ve Turizm Bakanlığı binası olduÄŸunu söylüyorlar. SavaÅŸtan sonra Kürdistan Demokrat Partisi binayı ele geçirmiÅŸ ama sonra kovulmuÅŸlar. Eskiden binanın tamamına sahip olan moda merkezi ÅŸimdi arka tarafındaki zemin katta. Kapıyı çalıp kendimi tanıtıyorum. Ölmüş ya da yurtdışına kaçmış denilen eski müdür Feryal Kridal karşıma çıkıyor. Kridal, ‘‘Dar El Aziya'nın binasını Yugoslavlar yaptı. Bu binanın Kültür ve Turizm Bakanlığı'na verilmesi de benim fikrim. Bu iÅŸe baÅŸlarken amacım Irak kültürünü dünyaya tanıtmaktı. Babil, Sümer ve hatta tüm Ä°slam aleminin kültürünü burada ayrı ayrı deÄŸerlendirip moda tasarımlarında kullanmaktı amacım. 7 bin yıl önceki aksesuvar ve takıları yeniden hayata geçirmek...’’ BaÄŸdat Ãœniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'ni bitirmiÅŸ. Tarihe ve modaya olan tutkusu yüzünden eÄŸitimini aldığı branÅŸla ilgilenememiÅŸ. ‘‘60'lara kadar modayı Mısır'dan alıyorduk. Halbuki esinlenilen yerler burası. 5000 yıllık Akabi'den yola çıkıp bizim kültürümüzü bize empoze etmeye çalışıyorlardı. 60'ların mini etek modasının esin kaynağı da bu topraklar.’’Savaşı soruyorum. Çekmecesinden bir dergi çıkarıyor. '0' sayı Azia Wa Thaqafa adında bir moda ve kültür dergisi. Ä°lk sayısı basılmak üzereyken savaÅŸ çıkmış. SavaÅŸtan sonra iki ay buraya gelemedim. Göreceklerimden korkuyordum. Nitekim olan olmuÅŸ, 21 yıllık emeÄŸim kül olmuÅŸtu. 200 yıllık elbiselerin bulunduÄŸu galeri talan edilmiÅŸ, heykeller parçalanmış... Her ÅŸeye yeniden baÅŸlayabiliriz. Eskiden kreÅŸ olarak tasarladığım yer artık benim makamım. En azından bakanlığın gürültüsünü duymuyorum.’’Yoksa ileride Kültür Bakanlığı'na aday mısınız da binayı bakanlığa verdiniz, diyorum. ‘‘Üstüme düşen bir görev olursa yaparım’’ diyor. ARANAN ALBAY SADUN MUSTAFA ALÄ° EL NASIRÄ°Iraklıların Türk askerine ihtiyacı varAlbay Sadun Mustafa Ali El Nasıri Türk olduÄŸumu öğrenince ‘‘Türkiye yanlış yaptı. ABD'li askerlerin kuzeyden girmelerine engel olarak aslında Iraklılara en büyük kötülüğü yaptı. Iraklı komutanlar, Türkiye'nin böyle bir karar verebileceÄŸini akllarının ucundan geçirmediler. Tüm savunma planını buna göre yapmışlardı. Meclisinizin tezkereyi reddetmesi sonucu tüm savunma planları da alt üst oldu. Tahminim ABD böyle bir kararın çıkacağını biliyordu. Kararı fırsat bilerek baÅŸka ÅŸansım yok deÄŸip her ÅŸeyi yıkmak ve bozmak için kendisine gerekçe buldu’’ diye siyasi kanaatini belirtiyor.‘‘Bu konulara nasıl bu kadar hakim oluyorsunuz’’ diye sorduÄŸumda da albay olduÄŸunu söylüyor. Önceden tembihli olduÄŸumuz için kendisine daha fazla soramıyorum. Ama savaÅŸtan sonra görüştüğüm Cumhuriyet Muhafızlarından Adnan Tümeni'nin komutanı Mahir Sufyan'ın yaveri Ömer'in dediklerini ona anlatıyorum.Komutanların önceden ABD'lilerle anlaÅŸtıklarını birinci elden öğrendiÄŸimi söyleyince susup, salondan çıkıyor. Salondan çıkmasını fırsat bilen arkadaşım onun Tıkrit'li olduÄŸunu söylüyor. Geri gelince, ‘‘Peki Türkiye ÅŸimdi asker gönderirse ne olur’’ diyorum. ‘‘Aslında Iraklıların Türk askerine ihtiyacı var. Bizim örfümüzü, adetimizi biliyorlar. ABD herkesi potansiyel tehlike gördüğü için halka çok amansız davranıyor. En azından Türk askerinin bunu yapmayacağını biliyoruz.’’ ‘‘ABD asker maaÅŸlarını veriyormuÅŸ, siz de aldınız mı?' diye soruyorum. Hayır, diyor. ‘‘ABD korkusundan askerlerin maaÅŸlarını veriyor. EÄŸer vermezse askerlerin para alacakları güce hizmet edeceÄŸini sanıyor.’’ Muhabbetin ilerleyen dakikalarında ismini söylüyor: Sadun Mustafa Ali El Nasıri.Tavırları, albay hakkında daha da meraklandırıyor beni. Karısıyla tanıştığı India Club'da tanırlar mı acaba diye oranın yolunu tutuyoruz. Kulüp bir hafta sonra açılacakmış. Ama görevlilerden birini buluyoruz: ‘‘Sadun Mustafa Ali El Nasıri mi? Tanımaz mıyım, Irak'ın en güzel kadınıyla evli. Tahmin ediyorum ÅŸimdi yurtdışına kaçmışlardır. Arananlardan. El Harasal El Has grubundan. Cumhuriyet Muhafızlarından da yüksek bir mevki. Saddam'ın en yakın, seçkin korumalarından. Eskiden generaller bile onun karşısında esas duruÅŸa geçiyordu.’’ Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!