'Baba katilinden miras sahibi olunmaz'

Güncelleme Tarihi:

Baba katilinden miras sahibi olunmaz
Oluşturulma Tarihi: Mart 06, 2012 13:40

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında Başbakan Erdoğan'ı eleştirerek, ''Sen Erbakan’ı arkadan hançerleyen adamsın.Şimdi kalkmış 28 Şubat’ın parsasını topluyor. Sana sesleniyorum Recep Tayyip Erdoğan, baba katilinden miras sahibi olunmaz'' dedi.

Haberin Devamı

İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:   

Ablam okula gitmedi, ailede üniversiteyi bitiren tek kişi benim. Diğer kardeşlerimin kimi öğretmen oldu.

BENİM KUŞAĞIMIN ÖYKÜSÜ 

Bu öykü sadece bana ait değil, benim kuşağımın öyküsü. Yakınlarımıza baktığımızda aynı tabloyu görürüz. Sonuçta babam ilkokul mezunu, annem okuma yazma bilmezdi. Bugün üniversiteyi bitiren çoğu kişinin annesine babasına dedesine baktığınızda bunu görürsünüz. Ama onlar yoklukla yoksullukla mücadele ettiler. Bir ön yargının peşinden gitmediler, aklın peşinden gitmediler. Çocuklarımız daha iyi nasıl okur, anneler çocuklarının üzerine titrediler.

BÜTÜN ANNELER İYİ KOŞULLAR İSTİYOR

Bütün anneler, ister Karadenizli, ister güneydoğu’da, ister Akdeniz’de olsun, ister Ege’de bütün anneler çocuklarının çok daha iyi koşulda okumasını istiyorlar.

Haberin Devamı

Eğitim yasası anayasa’dan çok daha önemlidir. Eğitimle insanı şekillendiriyorsunuz. Onun için eğitim yasaları anayasalardan önemlidir.

ÇOCUKLAR HEPİMİZİN ÇOCUĞU

Anayasa’ya bakın, toplumsal uzlaşma arıyoruz ortak anayasa için. Bir uzlaşma komisyonu kurduk. Sayın Meclis Başkanı bölge bölge geziyor. Halkı dinliyor, STK’ları dinliyoruz. Çaba harcıyor. Bizim milletvekillerimiz de ellerinden gelen katkıyı yapmaya çalışıyorlar. İstiyorlar ki daha çağdaş bir Anayasa’ya sahip olalım.

Peki eğitim yasaları anayasa’dan önemliyse niçin bir uzlaşma aramıyoruz. Çocuklar hepimizin çocuğu.

Dayatma kültürüyle eğitim olur mu? Eğitim yasaları gerçekleşir mi? 21. yüzyılın Türkiye’sine yapılan

Niye gece yarılarına kadar bir arkadaşımız konuşuyor diğerleri dinliyor. Yapmamız gereken bir şey var. Eğitimde de aynı arayışı aramalıyız. Eğitim konusu iki siyasal partinin kutuplaşma alanı olmaktan çıkarılmalı. Eğitime ulusal sorun olarak bakmamız lazım.

BENİM SORUMLULUĞUM VARSA BAHÇELİ'NİN DE VAR

Benim sorumluluğum varsa, Recep Tayyip Erdoğan’ın da, sayın Bahçeli’nin de sorumluluğu var. Hepimiz eğitim konusunda ortak çabalar, ortak yasalar çıkarmalıyız. Eğitim yasası için ellerimizi kaldırırken, gelecekte çocuklarımıza armağan vermiş gibi hissetmeliyiz. Bunun için söylüyoruz, eğitim bir ülkenin ortak strateji alanıdır. Sadece Türkiye değil bütün ülkeler böyle bakarlar olaya.

Haberin Devamı

Eğitim farklı bir şeydir. Eğitim politikacının rahatlıkla at oynattığı alan değildir. gece yarısı parlamentoya bir kanun teklifi veriliyor. Kanun teklifiyle olur mu arkadaşlar? Hangi demokrasiler de var? Tartışıldı mı bu?

Halkın ne kadar haberi var, halk ne istiyor biliyor muyuz? Hayır.

BUNU YARIN AÇIKLAYACAĞIZ

Biz CHP olarak bir kamuoyu yoklaması yaptırdık. Halk ne istiyor ve halkın ne kadar haberi var. Bunu yarın açıklayacağız. Bunu normalde iktidarın yapması lazım. Ama iktidar değil, toplumun geleceğiyle ilgili her şeyi sadece ve her yerde sadece CHP söyleyecek.

Çocuklarımız bizim ortak sevgimizdir. Rakiplerimizin çocukları da bizim çocuklarımızdır. Kimseyi dışlamıyoruz biz. Rütbesine göre makamına göre, alanına göre, siyasetine göre, kılık kıyafetine göre ayrım yapmıyoruz. Herkesin çocuğu bizim çocuklarımızdır.

Haberin Devamı

Çağdaş demokrasilerde eğitim bunun için çok önemlidir. Temel eğitim çok önemlidir. Bütün çocukların ortak ders aldıkları bir eğitimdir. İyi yurttaş olma öğretilir. İyi yurttaş olması öğretir ki berberi de bilecek esnafı da bilecek, hakimi de bilecek savcısı da bunu bilecek. Ortak paydamız temel eğitim olmalıdır. Temel eğitimi uzatmalıyız, güçlü kılmalıyız ki çocuklarımız, özgüveni olan çocuklar olarak yetişmeliler.

4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ

Demokrasiyi öğrenmeli, toplumsal olarak yaşamayı öğrenmeli, birbirine saygıyı öğrenmeli. Temel eğitimin özü budur. Bunu kesip, kısaltırsanız çocukların geleceğini mahvedersiniz. Onun için temel eğitim, eğitim bütün dünyanın ortak strateji alanıdır.

ÖNYARGIM YOK

Haberin Devamı

Mücadele veren bütün arkadaşlarımı kutluyorum. Konuşuyorlar, saatlerce konuşuyorlar. Bir şeyin altını çizmek isterim.

Bir olay düşünün, eğitim konusunda kanun teklifi veriliyor. Hükümet programında var mı? Yok. Kalkınma planlarında var mı? Orada da yok. Milli eğitim bakanlığı stratejik planında var mı? Orda da yok. Bakanlar kurulu da imza atmıyor. Kanun teklifi olarak veriliyor. Türkiye’nin bu kadar temel meselesi kanun teklifi olarak verilebilir mi?

ELİMİ UZATIYORUM

Hangi çağda yaşıyoruz. Böyle bir şeyi şiddetle reddetmeliyiz. Sadece CHP değil, Adalet ve Kalkına Partisi’ne de sesleniyorum. Sizin de çocuklarınız var. Benim hiçbir ön yargım yok. Uzlaşma konusunda çağrı yapıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi grubunda, tüm Türkiye’nin önünde elimi uzatıyorum, gelin barış içinde yeni bir yasa yapalım.

Haberin Devamı

EĞİTİM KONUSU ÇATIŞMA ALANI DEĞİL, UZLAŞMA KONUSU

Eğitim konusu üç dört partinin çatışma alanı değildir. Uzlaşma konusudur.O dersleri alacakların tamamı bizim çocuklarımızdır. Ayrımı biz de istemeyiz. O çocuklara karşı bizim sorumluluklarımız vardır. Anayasa konusunda nasıl bir uzlaşmayı geliştirmeye çalışıyorsak, eğitim konusunda da elimizi uzatıyoruz.

Saygı içinde gelin hep beraber daha çağdaş daha uygar bir eğitim yasasının temelini atalım. Hiçbir çocuğu şu veya bu şekilde örselemeyelim.

O kadar ki, beş yaşında ilk öğretim deniyor. Beş yaşında ilköğretim olur mu? Okul öncesi eğitimle ilköğretim karıştırılmış. Bu kanunda okul öncesi eğitimle ilgili hçibirşey yok. Bunlar olmaz.

 

TEKLİF PARLAMENTO'YA GELDİĞİNDE UZMANLARI ÇAĞIRIP, DİNLEDİK

 

Bizim ön yargımız yok. Şurdan kanıtlamak isterim. Bu teklif parlamentoya verildiğinde, grup başkanvekili arkadaşlarımı aradım, dedim ki bu uzmanlık bir konu. Bir toplantı yapalım, uzmanları dinleyelim dedim. Geçtiğimiz Cumartesi günü bir grup uzman arkadaşlar geldiler. STK yetkilileri geldiler. Özel dersaneler birliğinden arkadaşlar da geldiler. Onlara şunu söyledik. Bu teklif nasıl bir teklif ve bu teklif Türkiye’nin geleceğini taşır mı?

Saatlerce oturup dinledik. Biz yorum yapmadık, konuşmadık. Onların konuşmalarını dinledik. Vardıkları sonuçlar, bakın biz uzmanlığa bilime saygı duyuyoruz. Onları çağırıyoruz, bir şeyler öğrenmek istiyoruz.

 

BAŞBAKAN DA YAPSAYDI 

 

Gönül isterdik ki bunu Başbakan da yapsın. YÖK başkanı’nı çağırsın, dekanları çağırsın. Bir sorsun bakalım. Sorarsanız büyürsünüz, araştırırsanız büyürsünüz. Uzmanlara prim verirseniz, onları dinlersiniz büyürsünüz. Her şeyi ben bilirim derseniz, kusura bakmayın size Batı’da ‘hiçbir şey bilmeyen adam’ derler.

 

DEDİLER Kİ; 'TEKLİF YASALAŞIRSA AFRİKA'NIN BİLE GERİSİNE DÜŞERİZ'

 

Bize söyledikleri şu. Birkaç cümleyi sunmak isterim. Eğer bu teklif yasalaşırsa eğitimde Afrika ülkelerinin bile gerisine düşeriz.

Bu yasanın gerekçesini anlayamadık diyorlar. Gerçekten bu yasa niye geldi? Ne olduğunu bilen yok.

 

ÇOCUKLARIMIZ SONDAN İKİNCİ

 

Dünyanın genel gidişatına baktığınızda iki genel eğilim var diyor Milli Eğitim Bakanı. Sonra diyor ki “Birinci eğilim okul öncesi eğitimin önem kazanması ve eğitim yaşının küçülmesi” Aynen katılıyoruz, doğru söylüyor. Madem öyle bir şey var, ama bu teklif bunun tam tersine.

“Dünyada ikinci eğilim ise mesleki eğitimin biraz daha ötelenmesi. Bizde çıraklık eğitimi duruyor. Dünya bu yöne gitmiyor artık.” Doğruyu söylüyor. Mesleki eğitimle ilgili öğrencinin alan belirlemesi daha ileri yaşlarda oluyor.

Birinci dörtte diyoruz ki mesleğini seç. Söylemiştim, eğitimde en başarılı olan pisa sonuçlarına göre en başarılı olan ülke Finlandiya. Bizim çocuklarımız ise sondan ikinci. Milli Eğitim’in kendisine şu soruyu sorması lazım. Benim çocuklarım neden sondan ikinci de Finlandiya neden birinci.

Siz acaba oradaki eğitimi incelediniz mi? Çocuk her yerde çocuktur. Çocuğa sağlıklı bilgi verirseniz, iyi yetiştirirseniz Türkiye önemli bir ivme kazanacaktır. 21. yüzyıl Türkiye’si, eğitim cumhuriyeti olmalıdır.

Çocuklara iPAD dağıtacağız, övünüyoruz bununla. Asıl övünmemiz gereken, son bu iPAD’ı Türkiye’de yapabiliyor musun yapamıyor musun?Bilgisayarı Türkiye’de üretiyorsanız zaten siz çağ atlar noktaya gelirsiniz.

Şu söylenebilir. Biz bu kanun teklifini çocuklar din eğitimi alsınlar diye verdik diyebilir. Gizli kapaklı yapmaya gerek yok ki? Türkiye tartışmayı seven bir toplum olmak zorundadır. Türkiye eğer baskıcı bir toplum olursa, bir şey üretemeyiz.

Varsa böyle bir ihtiyaç onu da tartışalım. Gizli kapaklı iş yapmak AKP’nin işidir ama bu konuda gizli iş yapmak çocuklara ihanettir. Uzmanları dinleyeceğiz.

Uzmanlık farklı bir alandır, siyaset farklı bir alandır. Siyasetin temel işlevi uzmanları dinlemektir. Siyasetçi ameliyathaneye ben ameliyat yapacağım diye giremez.

Eğitim alanına da bir cerrah gibi giremezsiniz. Uzmanları değişiktir tıpkı tıptaki gibi.

 

8 YILLIK TEMEL EĞİTİM 70'LERDEN BERİ TARTIŞILIYOR 

 

Efendim 28 Şubat’tan intikam almak için bunu getiriyoruz. O da yanlış, o da doğru değil. 8 yıllık temel eğitim 70’lerden beri tartışılıyor. Milli Eğitim Şura’larında tartışılmış, daha sonra sürekli hale getirilmiş. Olması gereken budur. Yani bu 28 Şubat’ta oldu, biz bunu ters düz edelim. Böyle bir şey yok.

 

ÖZKOÇ 12 SAATLİK KONUŞMAYLA REKOR KIRDI

 

Sayın Engin Özkoç 12 saatlik bir konuşmayla rekor kırdı. Kendisini yürekten kutluyorum. Bir feryadı dile getiriyor. Sayın Başbakan 12 saat konuştu diye eleştiriyor. Bir insan durup dururken 12 saat konuşur mu? Bu anlayış Türkiye’yi yönetiyor. Biz çok iyi niyetlerle yola çıkıyoruz. Çocuklar bizim çocuklarımızdır diyoruz. Biz de bir atasözü var. Ağaç yaş iken eğilirmiş. Ama çocuklar ağaç değil, onların üzerine titremeliyiz. O yüzden 12 saat konuştu arkadaşımız.

 

SUSMAYIN CESUR OLUN

 

Ta ki sayın Recep Tayyip Erdoğan, bunlar neden bu kadar konuşuyor diye kendisine sorduğu zaman. Sorsun bakalım, vicdanına sorsun.

Bu teklifin içine bir şey koymuşlar. Tablet dağıtacaklar ya. yani küçük bilgisayarlar dağıtacaklar. 8-10 milyar civarındaki bir tablet dağıtımını, ihalesiz alacaklar.

İnsanda biraz utanma olur. Hiç değilse bunu eğitm yasasının içine koymayın. İhaleden neden korkar bu insanlar? 8-10 milyar dolarlık bir iş bu. Kimse sana bu tabletleri verme demiyor, verdiğin için de kutluyoruz. Ama bunu yasalarla yap. Optimum kar diye bir kavram var. Efendim ihalesiz vereceğiz, bunlar doğru değil, yanlış şeyler. Kaybeden Türkiye olur, bizim çocuklarımız olur.

Ama ben umutsuz değilim, bu ülkenin aydınlarına güveniyorum, üniversitelerine güveniyorum. Susmayınız, cesur olunuz, sizin önünüze gelecek çocuklar Türkiye’ye umut vermeliler. Bu ülkenin ortak vicdanına güveniyorum. Biz ülke sevgisiyle büyüdük. İnsan sevgisiyle bizi büyüttüler. Kini ve nefreti asla öğrenmedik.

Eğitim sistemimiz de insan sevgisi üzerine, saygı üzerine oluşturulmalıdır. Ben her şeyden önce bu ülkedeki annelere güveniyorum.

Hala kadınlara karşı borçludur cumhuriyet. Kadınlar çocuklarının en iyi okullarda okuması için çaba gösterirler. Annelerin gücüne inanıyorum. Her türlü haksızlığın önüne geçecektir onların gücü.

 

POZANTI TÜRKİYE'DE YENİ BİR SAYFA AÇTI

 

Geçen hafta çok acı bir olayın perdesi daha aralandı. Perdeyi aralayanlar basındı. Ben özellikle medyaya yürekten teşekkür ediyorum.

Adana Pozantı’daki olay medyada işlendi önce. Arkasından CHP olarak milletvekillerini görevlendirdik.

Pozantı olayı insan haklarının yerlerde sürüklendiği Türkiye’de yeni bir sayfa açmıştır. Suçlu adam gibi muamele görmek zorundadır. O da bir insandır. Ona şiddet, baskı tecavüz uygulayamazsınız. O çocuğun ruhundaki fırtınaları ömrü boyunca dindiremezsiniz. O bir insan. Ona da saygı duyacaksınız.

 

RAPORUN AYRINTILARINI ANLATMAYA VİCDANIM EL VERMİYOR

 

Bu dram 21. yüzyılın Türkiye’sine yakışmıyor. Bütün çevrelerle görüşüp bir rapor verdiler. O raporun ayrıntılarını burada anlatmaya benim vicdanım el vermiyor. Bu raporda yazılanların 10’da biri bile gerçekse AKP bakanlarının vicdanlarını sorgulaması lazım.

Olay 12 Temmuz 2011’de. Bakanlık bu tarihten beri biliyor. üzerinden 8 ay geçmiş, tık yok. Medya yazıyor, arkadan CHP bir heyet gönderiyor oraya. Bakan apar topar bir müfettiş gönderiyor oraya. Sekiz ay sonra üç maymunu oynamaktan vazgeçiyor. Diyor ki, dört kişinin görevden uzaklaştırılmasına, 200 çocuğun nakledilmesine karar verildi. Sekiz aydır neden yapmadın? Sekiz ayda anlaşılmayan bir konu 72 saatte anlaşıldı.

Ama arkasını bırakmayacağız, sonuna kadar takip edeceğiz. Özgür basın diyoruz. Neden diyoruz işte bunun için diyoruz. Özgür basının olmadığı bir yerde, bu tür insan hakkı ihlaller medyada yer almaz.

 

DİYARBAKIRLILARA SESLENİYORUM: ARTIK UYANIN

 

Bu olayı üç beş kişinin sırtına yükleyerek bundan kurtulmakta yok. Bakınız değerli arkadaşlar bu olayların olduğu süre içinde, bakanın bir açıklaması oldu. Diyor ki “Cezaevleri yüzde 110 dolu.” Tabi bunu da CHP’nin sırtına yıkacaklar ama son 10 yılda CHP’nin iktidarı yok.

Kime atacaklar, geriye bakıyorlar CHP yok. Ama bir itirafta bulunuyorlar yüzde 110 dolu.

Sevgili Diyarbakırlılar, Başbakan geldi Diyarbakır’lara, size müjde verdi, modern bir cezaevi yapacaktı. Siz de AKP’ye oy verdiniz. Hayırlı olsun yeni cezaeviniz size.

Tabi diyorum ama daha yapılmadı. Diyarbakır’a fabrika yapmaya gerek yok ki...

Bütün Diyarbakırlılara sesleniyorum. Hepsine sesleniyorum. AKP’ye oy verdiniz size hapishane vaat ediyor. Çocuklarınızın geleceğini de eğitim yasasıyla alıyor. Artık gerçeği görün, artık uyanın, artık bilin Cumhuriyet Halk Partisi’ni.

 

ERBAKAN'LA HELALLEŞTİN Mİ?

 

Ben 28 Şubat’ın yıl dönümünde geçen hafta şöyle demiştim. 'Sayın Başbakan, sen de Erbakan’ı arkasından hançerleyen birisisin' demiştim. 'Sen mağdur edebiyatı yaptın, döndün Erbakan’ı arkadan hançerledin' dedim. Bey efendiyi çok rahatsız etmiş, çok rahatsız olmuş. Ben sana bir soru daha sordum. Sen rahmetli Erbakan’la helalleştin mi? Tık yok.

 

ERBAKAN'I ARKADAN HANÇERLEYEN ADAMSIN

 

Ben şuradan bir şey daha söylemek isterim. Biz Erbakan’ın vefatı dolayısıyla arkasından rahmet okuttuk. Bu ülkeye hizmet eden kim olursa olsun, hayattaysa hürmet ederiz, vefat ederse rahmet okuturuz. Bizim insanlığımız da ahlakımız da budur.

Biz rahmet okuduk, onun bir yardımcısı çıktı bir konuşma yaptı “Ölü seviciler” diye hakaret etti. Eskiden bir adap vardı, eskiden bir edep vardı, usül vardı. Ben merak ediyorum, bu ölü sevicilik kültürünü sen nereden aldın arkadaş, hangi inanca sahipsin sen?

Eğer Erbakan’dan helallik almadıysan, Şevket Kazan’a git, Recai Kutan var, Ahmet Tektan var git ondan helallik iste, ama senin yüzün yok.Sen Erbakan’ı arkadan hançerleyen adamsın.

Şimdi kalkmış 28 Şubat’ın parsasını topluyor. Sana sesleniyorum Recep Tayyip Erdoğan, baba katilinden miras sahibi olunmaz.

 

NEDEN 'SİLİVRİ TOPLAMA KAMPI' DİYORUM 

 

Ben hatırlarsanız post modern diktatörlük demiştim ve Balbay ve Haberal’ı ziyaret ettikten sonra, oranın bir sivil toplama kampı olduğunu söylemiştim, adaletin olmadığını söylemiştim, oradaki yargıçların vicdanlarıyla karar veremeyeceklerini söylemiştim. Ben söyledim, hakkımda fezleke düzenlendi.

Neden Silivri toplama kampı diyorum, neden adaletsizlik var diyorum. Bakın bir kişi var, Sayın Hikmet Çiçek. Hakkında bir iddianame var. Ama tutuklama nedeni iddianamede yazmıyor. Ama tutuklu içerde. Bu söyleniyor, yahu biz bunu neden tutukladık diyorlar. İddianamede suçlama yok deniyor. Olsun deniyor, biz tutuklayacağız. Vicdanlarıyla karar vermiyor onlar.

 

ADALET YOK ORADA

 

Bir başka konu daha. Malum darbe yapılacak diye bir çok şey söylendi. Bir kişi diyor ki “Darbenin olacağı zaman, ben öyle üst rütbeli bir komutan falan değildim. Yurtdışındaydım, hakkımda soruşturma açıldığı zaman Türkiye’ye geldim. Ne polis ne savcı ifademi aldı. 7,5 ay sonra hakim karşısına çıktım. Bana bir CD yüzünden denildi”

Hani bunlar cami bombalayacaklardı ya, CD’de deniyor ki camilerin etrafındaki kameralar ne zaman konuldu. İstanbul Anakent belediyesi cevap veriyor. 2005’te kondu deniyor. 2002’de CD hazırlanıyor, sözde kameralar soruluyor. Yine soruyorlar, efendim o CD’de emniyetli cep telefonlarıyla konuşulacak deniyor. Emniyetli cep telefonları ne zaman hizmete sunuldu deniyor, cevap geliyor 2008’de kullanılmaya başlandı.

Yine soruyor, sokak isimleri veriliyor, tespit yapacaksınız diye. Soruyorlar, bu sokaklara ne zaman isim verdiniz siz? Cevap geliyor, İstanbul anakent belediyesinden 2006 yılında verildi deniyor.

Neden ben oraya Silivri toplama kampı diyorum, adalet yok orada, insan hakları yok orada. Kalkacaksınız, seçilmişleri atanmışlara yedirmeyeceğiz. Sen bırak o palavraları. Bu milletin oyuyla seçilen insanlar hapiste mi değil mi? Sen onun cevabını ver bana.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!