Ayak oyunları devrildi, o ayakta kaldı

Güncelleme Tarihi:

Ayak oyunları devrildi, o ayakta kaldı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2001 00:00

TARTIŞMASIZ Cumhuriyet Türkiye'sinin en büyük bestecisi Ahmed Adnan Saygun'dur.Emre Aracı'nın Ahmed Adnan Saygun-Doğu-Batı Arası Müzik Köprüsü kitabı, sadece bir bestecinin, bir müzik eğitimcisinin değil, Türkiye'de ünlü bir müzikçiye atılan çelmeleri de yazması bakımından ilgimi çekti. Ölümünün 10. yılında yayınlanması da sanatçılarımıza gösterdiğimiz saygıyı gösteriyor.Emre Aracı, besteciyi bütün yönleriyle, bestelerinin analizini yaparak tanıtmış. Bu çalışmaya da dört yılını vermiş.Uzmanı kadar müziği sevenlerin, çok sesli Türk müziğinin doruktaki adını tanımak isteyenlerin de okuması gereken bir çalışma ortaya koymuş.Emre Aracı'yı Türk müzik severleri Türkiye'de gazetelerde, dergilerde çıkan yazılarıyla, bir de Kalan Plak'ta çıkan Osmanlı Sarayı'ndan Avrupa Müziği CD'si ile tanıyor.Ahmed Adnan Saygun'a hakettiği ilgiyi, saygıyı göstermedik.Bugüne kadar onun toplu eserlerini CD'leştirmedik.Kitabın ardında iki tane CD, hiç olmazsa bestecinin eserleri hakkında biraz bilgi verecek nitelikte ve icra kalitesinde.Saygun'un öğrencisi, ünlü piyanist Gülsin Onay'ın duygulu yazısı, hoca-öğrenci ilişkisinin sıcaklığını yansıtıyor.İngiliz The Times gazetesinin 15 Ocak 1991 tarihli baskısında bestecinin ölüm haberinin ilk cümlesi şudur:‘‘Sibelius Finlandiya, De Falla İspanya ve Bartok Macaristan için ne ifade ediyorsa, Türkiye için onu ifade eden, Türkiye'nin büyük ve yaşlı müzik adamı.’’İngiliz gazetesinin bu cümelesi, onun ulusal ses çizgimizdeki yerini belirlemiş.İzmir'de geçen çocukluğunu, müzik yaşamını Emre Aracı'nın kitabından okur, öğrenirsiniz.Çocukluk, ilk gençlik dönemindeki müzik tutkusundan bir bölümü mutlaka aktarmalıyım.Saygun, babasına nota satan bir müzik dükkanı açtırır, piyanosunu da oraya getirir, ancak müşteri ne istese yok, der ve piyanosunun başında oturup sürekli beste yapar. Böylece de 1924'te açılan dükkan 1925'te iflasla kapanır.Hiç kuşkusuz o dönemin İzmir'i, klasik müziğin icra edildiği bir şehirdir.Fransız müzikoloğun görüşü o şehri özetliyor:‘‘Aslında İzmir, musikisi bol, halkı da eğlenceye son derece eğilimlidir.’’Saygun'da müzik zevkini uyandıran İzmir Sanayi Mektebi'nin bandosudur.Saygun, daima iki ateş arasında kalmıştır, bir yandan Türk sanat müziği hayranları eleştirir, bir yandan da cumhuriyetin bürokrasisi ayak oyunlarıyla onu bezdirip Ankara'dan İstanbul'a sürer.Kısacası, amaç onu gözönünden uzaklaştırmaktır.Ankara'ya danışman olarak Alman besteci Paul Hindemith çağrılmış, bu Saygun'un Ankara'dan uzaklaştırılışının başlıngıcı olmuştur.Paul Hindemith, orkestrayı düzenleme ve konservatuvar çalışmalarına başlamak için tek şart ileri sürmüştür:‘‘Devlet konservatuvarının kurulmasına çalışıldığı bu günlerde, bestekár olarak da, öğretmen olarak da hiç bir değeri olmayan bu adamın yalnız okuldan değil, Ankara'dan da uzaklaştırılması şarttır.’’Emre Aracı'ya göre, Adnan Saygun isminin uluslararası çevrelerde ciddi anlamda ilk defa duyulması da yine Yunus Emre Oratoryosu sayesinde gerçekleşmiştir.Bir Türk bestecisinin yurt dışında tanınıması, eserlerinin çalınması ne kadar zordur. Özellikle o çevrelere ulaşmak, iyi orkestralara çaldırmak ne mümkün...Saygun'un yurt dışına çıkışlarda, eserinin icrası için giriştiği temaslarda ne kadar zorluklarla karşılaştığını okuyacaksınız.Leopold Stokowski çaldırsa bile.Üstelik yabancıların ilgisizliğini özellikle belirtmek gerekiyor.Saygun, Bartok'la birlikte bir çok çalışma yaptı, onun Türkiye'de bulunması için yazılar yazdı, ama bu da önlendi.Ekrem Karadeniz de, Yunus Emre Orakoryosu için şöyle yazmış:‘‘Yunus Emre'yi olduğu gibi tanıyan tek ferdin bile onun hakiki hüviyetini taşımayan bu eseri beğendiğini zannetmiyoruz. Garp musikisi üstünde çalışan Adnan Saygun ismindeki bu bestekár Yunus Emre'yi tanıyamamış ve muhakkak bir kilise papazı gibi tahayyül etmiştir.’’Emre Aracı'nın Ahmed Adnan Saygun'ununu okurken, cumhuriyet rejiminin çok sesli müzik tarihinin önemli aşamalarını, küçük ayak oyunlarını, başarıyı çekememezliği de göreceksiniz.Aracı'nın kitabının önemli özelliği, sıradan bir Saygun övgüsü olmamasıdır. Bütün gerçeklerin, söylenenlerin, yazılanların ışığında eksiksiz bir portre çıkarmıştır.Kitabın içine de iki CD konulmuş.Biri; Ruşen Güneş'in solistliğini yaptığı, Gürer Aykal yönetiminde Londra Filarmoni Orkestrası'nın eşlik ettiği viyola konçertosu, diğeri de Howard Griffitse yönetiminde Northern Sinfonia Orkestrası'nın çaldığı Birinci Senfoni ve Oda Konçertosu.Müzikle ilgilenen, cumhuriyetin kültür tarihini öğrenmek isteyen herkesin okuması gerekli bir kaynak kitap.DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİBu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak Selim İleri DoğanElma Enis Batur SelÇok Sesli Toplum M. Cevdet Anday AdamDalgalar Virginia Woolf İletişimYunus Emre A. Rıza Ergüven Berfin
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!