Aşk romanı yazan imam

Güncelleme Tarihi:

Aşk romanı yazan imam
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2000 00:00

Haberin Devamı

Hergün yeni şeyler üretmeye çalışıyorum. İki günü eşit olan ziyandadır.

İmam Mustafa İlhan, cemaatla kurduğu ilişkiler kadar yazdığı romanlar, şiir kitapları, deniz tutkusu ve çevreciliği ile de ilgi topluyor.

Mustafa İlhan, Arnavutköy Tevfikiye caminin imamı. 34 yaşında, mesleğini severek yapan bir din görevlisi. Bildiğimiz klasik cami imamlarından değil. Sadece ezan okuyup, cemaata namaz kıldırmakla yetinmiyor. Kısa zamana çok işler sığdırmış. Genç yaşta imamlığa başlamış, genç yaşta evlenmiş, üç çocuk babası. Bir roman, iki de şiir kitabına imza atmış. Yeni romanı yayımlanmayı bekliyor.

Deniz tutkunu, yüzüyor, spor yapmayı seviyor. Tabiata ölesiye tutkun. Çevre sorunları için kafa yoruyor. Zaman zaman çevreye zarar veren projeleri ve yanlış uygulamaları eleştiren yazılar yazıyor.

Bir sene öncesine kadar Büyükada'daki Nizam Camiinde imamlık yapıyordu. Geçen yıl Arnavutköy Tevfikiye Camiine tayin oldu. On bir yıl aralıksız imamlık yaptığı Büyükada, Mustafa Hoca'nın yaşamında derin izler bırakmış. Büyükada'yı tercih nedenini şöyle anlatıyor:

‘‘Deniz tutkusu beni adaya sürükledi. Aradığım atmosferi adada bulmuştum. Sakinliği, dinginliği orada buldum. Tabiat, tarih ve deniz biraradaydı. Daha lise yıllarında kitaplarımı alır, Çengelköy sırtlarına gider, tabiatın ve denizin doyumsuz güzelliğini seyrederdim. O günlerde adalarda yaşamayı düşlerdim. Liseyi bitirmeden imamlık imtihanlarına girdim ve kazandım. Hafız olduğumuz için bize okulu bitirmeden görev yapma imkanı tanınmıştı. Son sınıfın derslerini de dışarıdan vererek okuldan mezun oldum. Adalardaki günlerim böyle başladı.’’

ADA GÜNLERİ

Mustafa Hoca, Büyükada'da geçen onbir yılın yaşamına yön veren yıllar olduğunu belirtiyor. Adadaki günlerini anlatıyor: 'Bugünkü anlamda edebiyat anlayışım adada pekişti. Önceleri biraz yabancılık çektim. Cami çevresiyle ada halkı -özellikle yazlıkçılar- birbirlerini yok farzederek ama birarada yaşıyorlardı. Arada sanki sanal bir duvar vardı. İlk yaz biraz bocaladım. Hatta ayrılmaya karar verdim. Arkadaşlarım sakın ayrılma dediler. Camiyle ada halkı arasındaki duvarları yıkmak için mücadele ettim.'

Büyükada'nın genç imamı, ilk bayramı ada halkıyla yakınlaşmak için fırsat olarak görmüş. Bayram sabahı caminin karşısında kendi aralarında sohbet eden adalı gençlerle tanışmasını unutamıyor:'Bayram namazı çıkışında caminin önünde duruyordum. Karşımda adanın gençleri. Yanıma gelip benimle bayramlaşmak istiyorlar gibi bir halleri var. İlk adımı atmak için birbirlerini zorluyorlar. İlk adımı ben attım. Bayram sabahı tanıştığım gençlerle kısa sürede dost olduk.'

Genç imam, artık ezan sırasında minareye yeni arkadaşlarını da çıkarmaya başlar. Bazen beş-altı kişiyle minareye çıkıp ezan okur. Ada gençleriyle cami arasındaki soğukluk gitmiştir. Zaman zaman şortlarıyla minareye çıkan gençler bile olur. Cemaat önce buna tepki gösterir ancak oluşan dostluk ve kardeşlik atmosferi eleştirileri kısa sürede takdire dönüştürür. Mustafa Hoca'nın adadaki dost ve sohbet halkası genişlemeye başlar.

Gazeteci Necmi Tanyolaç, camiye yakın oturmaktadır. Mustafa Hoca, Tanyolaç'la dost olur. Arada bir sohbet ederler. Yine Büyükada sakinlerinden ünlü yönetmen rahmetli Osman F. Seden de Hoca'nın komşusudur. Seden'le tarih, sinema ve dil üzerine uzun uzun sohbetler yaparlar. Hatta ünlü yönetmen bir ara İlhan'ın ‘‘Sular Alevlenirken’’ adlı romanını dizi yapmayı bile düşünür. Ancak ömrü vefa etmez. İlhan, 'Rahmetli Osman Seden romanımı çok beğenmişti. Çok zengin unsurlar var diyerek iltifatta bulunmuştu' diyor.

Artık Büyükada Mustafa İlhan için arzuladığı kıvama gelmiştir. Camiyle ada halkı arasında sıkı bir köprü kurmuştur. Bir süre sonra TURİNG Başkanı Çelik Gülersoy'la tanışır. Edebiyat, tarih ve şehir kültürü üzerine Gülersoy'la İlhan Hoca sıkı sohbetler yapmaya başlarlar. Bu arada, Musafa Hoca, Şehrengiz dergisinde şehir yazıları yazmaya başlar. O sıralarda Büyükada'nın Arnavut kaldırımları tek tek sökülüp yerine asfalt dökülür. Hoca buna karşı çıkar. Arnavut kaldırımlara asfalt dökülmesini 'Bedenle ruhun arasına girmek' olarak tanımlar ve belediyeyi sert dille eleştirir. 'Beton ve asfalta hiçbir zaman ısınamadım zaten' diyor Mustafa İlhan.

YİNE DENİZE YAKIN

11 yıl imamlık yaptıktan sonra Arnavutköy'e geçişinin nedenini de şöyle anlatıyor:'Ada yaşamı biraz inziva gibiydi. Sosyal yaşamdan kopuk yaşıyordum. Seminerleri, fuarları, birçok etkinliği uzaktan izlemek zorunda kalıyordum. İnsanı yaşamak değil, yaşayamamak yorar. Ada da yaşanmamış bazı tutkular beni adadan ayırdı. Ani bir kararla tayinimi istedim. Ayrıldıktan sonra içimde bir ukde oluştu. Oradaki sıcak dostlukları hala arıyorum. Ama kopmuş değilim. Dostluklarım hala devam ediyor.

Dünyanın incisi sayılan İstanbul Boğazı'nda bir camide görev yapıyorum. Yine denize yakınım.

ROMANDAKİ GENÇ KENDİ Mİ?

İlhan, kısa roman denemelerine İmam Hatip yıllarında başlar. Ancak yayınlayacak kadar içine sinmez yazdıkları. Buna rağmen yine de yazdığı nüshaları saklar. ‘‘Sular Alevlenirken’’i 1992 yılında yazmaya başlar. Romanda öne çıkması gereken en önemli unsuru 'sevgi' olarak tanımlıyor. ‘‘Sular Alevlenirken’’de kültür ve duygu çatışmalarına yer verdiğini belirtiyor: 'Hayatı boyunca birçok sorunla tek başına mücadele eden bir gencin yaşamı anlatılır romanda. Platonik, yoğun yaşanan bir aşkın romanıdır bu. Aşkın getirdiği kırılmalar, ayrılmalar, üzüntüler anlatılır.''

Romandaki idealist genç yoksa Hoca'nın kendisi mi? Hoca, bu soruya şu cevabı veriyor:'Bana okurlarım bu soruyu sürekli sorarlar. Romandaki hayat benim hayatım değil. Ama romandaki şahıs benim. Oraya kattığım değerler benim değerlerim. Kahramanın olaylara karşı verdiği tepkiler benim tepkilerim.' İlhan'ın yayına hazır bir romanı daha var. 'Mistik yönü ağır basan yeni romanda derviş karakteri ağır basan bir portreyi anlatıyorum' diyor, yeni romanı için. ‘‘Yağmur Yağıyordu’’ adlı yeni romanını önümüzdeki günlerde yayınlayacağını kaydediyor. Kitaplarını kendi basıyor.

Yerli ve yabancı klasikleri sürekli okuyor. Balzac'ın kendisinde derin izler bıraktığına inanıyor. Fransız edebiyatını etkileyici buluyor. Yerlilerden beğenerek okuduğu romancıları Yaşar Kemal, Adalet Ağaoğlu ve Orhan Pamuk olarak sıralıyor.

VE ŞİİR

Şiirle, kendisi gibi şiire meraklı ilkokul öğretmeninin teşvikiyle daha çocuk yaşlarda tanışmış. İlk şiirleri Kızılcahamam'ın yerel gazetelerinde yayımlanmış. Şiirle yoğunlaşması ortaokul yıllarında başlamış. İlk şiir defteri de ortaokul yıllarında oluşmaya başlamış. İstanbul İmam Hatip Lisesi hocalarından Ali Nar, Mustafa İlhan'ın şiirlerini gözden geçirip, şiirlerin üzerine notlar düşmeye başlamış. İlk şiir albümünü bize gösterirken üzerine hocasının düştüğü notları sanki yeni düşülmüş gibi özenle okuyor. Şair Seyfettin Ünlü'nün 'Şiir kıskanç bir sevgilidir' sözüne atıfta bulunuyor:'Ama ben romanla uğraşırken şiire de devam ediyorum.'

İlhan, A.Ü.İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde yüksek öğrenimine devam ediyor. Mustafa Hoca'yı alışılmışın dışına itip kabuğuna sığmaz bir hale iten nedeni merak ediyoruz. İşte cevabı: 'Hergün yeni birşeyler üretmeye kendimi aşmaya çalışıyorum. Çünkü iki günü eşit olan ziyandadır. Siz durursunuz, hayat akmaya devam eder.‘‘

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!