AraÅŸtırma Dünyasından

Güncelleme Tarihi:

Araştırma Dünyasından
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 12, 2005 00:00

Kolesterolün beyne faydasıYoksa yeniden bol bol yumurta mı yemeye baÅŸlayacağız? Boston Ãœniversitesi bilim adamları uzun vadeli bir araÅŸtırma sonucunda yüksek kolesterol deÄŸerine sahip kiÅŸilerin beyinlerinin daha iyi çalıştığını saptadılar. Ä°ncelenen kiÅŸilerin beyin fonksiyonları doÄŸal kolesterol deÄŸerlerinin yüksekliÄŸine orantılı olarak daha iyiydi diyor bilim adamları Psychosomatic Medicine dergisinde. Bu konuda her ÅŸeyden önce daha iyi bellek ve konsantrasyon yetisi ölçüt olarak alınmış. Bugüne kadar kolesterolün çocuk beyninin geliÅŸiminde önemli olduÄŸu ve yetiÅŸkinlerin sinir hücrelerindeki iÅŸlevler için önemli bir rol üstlendiÄŸi bilinmekteydi. Fakat kolesterol öte yandan da kalp hastalıklarından sorumlu tutulmakta. Son bulgularla elde edilen olumlu yönlerinin, kolesterolün bu kötü yönünü dengeleyip dengelemediÄŸi Bostonlu bilim adamlarının yeni açıklamalarıyla belli olacak. Ayrıca kolesterol seviyesinin ilaçlarla düşürülmesinin beyin fonksiyonu üzerinde etkili olup olmadığı da bilinmemekte. Çalışan kadının anneliÄŸi de iyiCocuk yetiÅŸtirmede önemli olan nicelik deÄŸil nitelik. Texas Ãœniversitesi’nden Aletha Huston’ın araÅŸtırması, annenin çocuÄŸuyla geçirdiÄŸi sürenin uzunluÄŸundan çok onunla ne ÅŸekilde vakit geçirdiÄŸinin daha önemli olduÄŸunu ortaya koydu. Üç yaşına kadar çocukların sosyal ve entelektüel geliÅŸimini izleyen araÅŸtırmacılar, çalışan ve çalışmayan annelerin çocuklarının yetileri arasında hiçbir fark olmadığını söylüyorlar. Child Development dergisindeki araÅŸtırma yazısına göre çalışan anneler yokluklarını çocuklarıyla daha fazla ilgilenerek gideriyorlar. Bilim adamları araÅŸtırma çerçevesinde 1050 annenin çocuk saÄŸlığı araÅŸtırması için tutmuÅŸ olduÄŸu günlükleri inceledikleri gibi video görüntülerinde annelerin çocuklarına nasıl davrandıklarını da izlemiÅŸler. Ayrıca evdeki yaÅŸantı hakkında bilgi edinebilmek için ev ziyaretlerinde de bulunmuÅŸlar. BoÅŸ zamanlarında ve hafta sonlarında çocuklarıyla daha yakından ilgilenen çalışan anneler, ev iÅŸi, spor veya gezi gibi diÄŸer etkinliklere çocuklarının iyiliÄŸi için kısıtlamalar getiriyorlar ve bu ÅŸekilde çocuklara daha çekici bir ortam yaratmış oluyorlar diyor araÅŸtırmacılar. Çocuk yetiÅŸtirmede anne ve çocuÄŸun birlikte geçirdikleri sürenin uzunluÄŸundan çok, ne ÅŸekilde vakit geçirdikleri önemli. Çalışan annenin boÅŸ zamanlarında çocuklarını her ÅŸeyden önemli görmesi çocukların geliÅŸimi için en iyi koÅŸullardan birini oluÅŸturmakta. Sonuçlar özellikle de çalışan annelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmediÄŸini düşünen psikologların ve ailelerin endiÅŸelerini giderebilir.Kara mayınları için yeni imha yöntemiKara mayınlarını teknik yeniliklerle daha güvenli bir ÅŸekilde imha etmek isteyen Ä°ngiliz bilim adamları, mayınları patlatmadan yakan "Dragon" aletini geliÅŸtirdiler. Cranfield Ãœniversitesi bilim adamlarının yöntemi mayınları, hem insanlar hem de çevre için zararsız hale getirmekte. Kara mayınları geride kalmış ve yeni savaÅŸların en tehlikeli kalıtlarıdır. Dünya genelinde sekseni aÅŸkın ülkede dağılmış olarak yaklaşık olarak 120 milyon kara mayını bulunmakta. Patlamalar yüzünden her yıl sekiz binden fazla yaÅŸamını yitirirken, 20.000 kiÅŸi de sakat kalmakta. Kurbanların %25’i çocuk. Cranfield Ãœniversitesi’nden Ian Wallace ve ekibi ÅŸimdi Cirencester’deki Disarmco firmasının iÅŸbirliÄŸiyle gelecekte mayın kazalarını önleyecek bir tür proteknik bir meÅŸale geliÅŸtirdi. Boru ÅŸeklindeki meÅŸale kızgın bir alevi doÄŸrudan doÄŸruya mayının içine yönlendirerek, mayını tamamen yakıyor. Bu ÅŸekilde patlama meydana gelmediÄŸi için mayını imha edenler için herhangi bir tehlike söz konusu deÄŸil. Bilim adamlarının geliÅŸtirmiÅŸ olduÄŸu seyyar üretim yeri sayesinde yüzlerce Dragon, doÄŸrudan doÄŸruya mayın bölgesinde üretilebiliyor. Wallace’in açıklamasına göre deneyimsiz insanlar bile meÅŸaleyi kısa bir süre içinde kullanmayı öğrenebiliyorlar. Aletin diÄŸer olumlu bir tarafı da her yerde bulunan ucuz malzemeden üretilebiliyor olması. Yeni imha yöntemi Ekim 2004 tarihinde Lübnan’da baÅŸarıyla test edilmiÅŸ. Uzman ekibi Mayıs ayında da dünyada en fazla mayının bulunduÄŸu Kamboçya’ya giderek bu tehlikeli maddeleri etkisiz hale getirecek. Angola’da Marburg virüsü salgınıKuzey Angola’da Marburg virüsü yayıldı. Dünya SaÄŸlık Organizasyonu birçoÄŸu beÅŸ yaşından küçük çocuklar olmak üzere yüzü aÅŸkın kiÅŸinin öldüğü açıkladı. Marburg virüsü, Ebola’ya gibi kurbanları genelde ateÅŸ ve iç kanamadan sonra ölüme götürüyor. Dünya saÄŸlık organizasyonunun bildirdiÄŸi gibi virüs ilk olarak Kasım 2004 tarihinde ortaya çıkışından bu yana yüzü aÅŸkın kurban verdi. Kurbanların çoÄŸu kuzey Angola’nın Uige bölgesinden. Ender görülen virüs hastalığı Ebola veya Dang ateÅŸi gibi yüksek ateÅŸ, iç kanama ve kusmayla kendisini belli ediyor. Yetkililer salgının önce daha tehlikeli olan Ebola salgını olmasından endiÅŸe etmiÅŸler. Salgının baÅŸlamasından bu yana hastalananların sayısı aydan aya iyice artmakta. Ancak WHO bu artışın bölgenin son zamanlarda yakından takip edilmesiyle de ilgili olabileceÄŸini söyledi. Kurbanların dörtte üçü beÅŸ yaşından küçük çocuklardan oluÅŸmakta. Hastalananların ve ölenlerin arasından saÄŸlık personelleri bile var.Marburg virüsünün aşısı veya tedavisi yok, hastalık ilk belirtilerin ortaya çıkışından üç ila yedi gün sonra ölümle sonuçlanıyor. Enfeksiyon riski hastalarla ama özellikle de beden sıvılarıyla temas sonucunda bulaÅŸmakta. WHO bu yüzden hastalığın "epidemik potansiyele" sahip olduÄŸunu söylüyor. Hastalığın kuluçka süresi yaklaşık üç ila dokuz gün arasında deÄŸiÅŸmekte ve bu süre içinde ilk semptomlar sıtma, sarı humma veya tifo ile karıştırılabilecek türdedir. Virüse adını veren ilk salgın 1967 yılında Marburg, Frankfurt ve Belgrat’taki laboratuar çalışanlarında görülmüştü. O zaman 31 kiÅŸiyi ölüden virüs Uganda’dan getirilen hasta maymunlar tarafından bulaÅŸmıştı. 1998 ve 2000 yılları arasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaÅŸanan son salgında 123 kiÅŸi ölmüştü. Uzaya gidecek kadınlara zorunlu yatak istirahatıUzay yolculuÄŸuna çıkacak olan on iki Avrupalı kadının zorunlu yatak istirahatı güney Fransa’nın Toulouse kentinde sürüyor. Ä°ki aylık süre içinde kadınların kafaları ayaklarından altı derece kadar aÅŸağıda olacak. Bu ÅŸekilde uzaydakine benzer bir yerçekimsizlik ortamı yaratılmakta. Avrupa Uzay Ajansı’ndan geçen Pazartesi yapılan açıklamaya göre Toulouse Ranqueil Hastanesi’nde yatan kadınlar uzay doktorlarının gözetiminde bulunuyorlar. Avrupa’nın uzun vadeli uzay uçuÅŸları için gerekli olan astronotlar için erkekler de aynı pozisyonda yatmak zorunda kalmışlardı. ESA’nın bu deney için adaylar aradığını bildirmesinden sonra 1600 kadın baÅŸvurmuÅŸ. Eylül ayında yine on iki kadınla yapılacak olan ikinci bir deneme var planda. ESA’ya göre söz konusu araÅŸtırma, yatalak hastaların daha çabuk iyileÅŸmesini de saÄŸlayabilir. Genetik kolza arılara ve kelebeklere zarar veriyorGenetik tarım yeni bir darbe daha aldı. Ä°ngiltere’de gerçekleÅŸtirilen bir araÅŸtırma, genetik kolza tarımının arıları ve kelebekleri azaltabileceÄŸi ÅŸeklinde sonuçlandı. Bilim adamları genetik deÄŸiÅŸimden geçirilen bitkilerin, tarlalarda büyüyen yabani ot dengesini altüst ettiÄŸini buldular. Bu da arılara ve kelebeklere zarar verebilir. Ä°ncelenen genetik kolza tarlalarında normalden üçte iki daha az kelebek ve yarı yarıya daha az arının bulunduÄŸu saptanmış. Sonuçlar, Ä°ngiliz hükümetinin isteÄŸi üzerine yapılan üç yıllık bir araÅŸtırmayla elde edildi. AraÅŸtırmacılar deney tarlalarındaki yabani ot mücadelesini eleÅŸtiriyorlar. YaÄŸ kolzası belli baÅŸlı tarım ilacına karşı direnç kazanacak ÅŸekilde genetik deÄŸiÅŸimden geçirilmiÅŸ. Bir tarlaya bu maddeden püskürtüldüğünde yabani otlar ölüyor ve geriye sadece genetik kolza kalıyor. Fakat tüm yabani otlar üzerinde aynı etkiyi göstermeyen tarım ilacı yalnızca büyük yapraklı otları öldürürken diÄŸerleri büyümeye devam ediyor. "Büyük yapraklı bitkilerin çiçeklerine konan arı ve kelebekler bu tür yabani ot mücadelesinden zarar görmekte" diyor araÅŸtırmacılar "Proceedings of the Royal Society" dergisinde. Genetik kolza ekimi yüzünden ayrıca bazı kuÅŸ türlerinin de azalmasından endiÅŸe edilmekte. Daha önceki araÅŸtırmalarla genetik ilkbahar kolzası ve ÅŸeker pancarının da tür çeÅŸitliliÄŸi üzerinde olumsuz etki yaptığı ortaya çıkmıştı. Son bulgular, genetik bitkilerin ekoloji üzerindeki etkilerinin incelenmesine dayanan en kapsamlı araÅŸtırmanın sonuçları. 8,5 milyon euroluk araÅŸtırmaya katılan 150 bilim adamı Ä°ngiltere’deki bir milyon yabani otu ve iki milyon böceÄŸi incelediler.Kolajen VII’nin öteki yüzüCildi gerginleÅŸtiren bu protein türü aynı zamanda cilt kanserinin yayılmasında da önemli bir rol üstlenmekte. Amerikalı bilim adamları, yassı epitel karsinomundaki metastazların sadece proteinin belli baÅŸlı bir deÄŸiÅŸim geçirmesi halinde oluÅŸtuÄŸunu buldular. Spinalioma olarak da bilinen tümörler, açık renkli cilt kanseri türüne aittir ve metastaz oluÅŸturmadıkları müddetçe tehlikesizdir. AraÅŸtırma sonuçlarını Science dergisinde yayımlayan Stanford Ãœniversitesi bilim adamı Paul Khavari, kolajenin çift etkisini, Epidermolysis bullosa (RDEB) / kabarcıklı deri gevÅŸemesine sahip kiÅŸilerde saptamış. Hastalığı taşıyan kiÅŸilerde kolajen VII’nin oluÅŸumu için bilgi taşıyan gen deÄŸiÅŸime uÄŸramıştı. Bu nedenle proteinin küçük bir kısmı geliÅŸmekte veya protein tamamen eksiktir. Hastalar, kabarcık oluÅŸumuna eÄŸimli çok hassas bir cilde sahip. Ve bu duyarlılığa sahip çocukların üçte ikisinde daha sonra yassı hücreli epitel karsinomu görülmekte. Kanserin neden tüm RDEP hastalarında ortaya çıkmadığını merak eden Paul Khavari, RDEP’nin iki türüne sahip 12 çocuÄŸun cilt örneklerin incelemiÅŸ. Bu amaçta örnekler normalde saÄŸlıklı deride kanseri oluÅŸturan maddelerle iÅŸlenmiÅŸ. Kolajen VII’nin tamamen eksik olduÄŸu durumlarda hücreler kanser hücrelerine dönüşmemekte. Ancak kolajen VII’nin sadece çok küçük bir parçasına sahip olan kiÅŸilerde hücreler deÄŸiÅŸmiÅŸ. AraÅŸtırmacı diÄŸer bir deneyde insansı cilt kanseri hücrelerini farelere aşılayarak cilt kanserinin geliÅŸmesini saÄŸladıklarında, farelerde de kolajen VII parçasının kanserden sorumlu olduÄŸunu görmüş. Bilim adamı bunu bir antikorla kanıtlamış. Farelere antikor verildiÄŸinde kolajen parçasına yapışarak zararlı etkisini durdurmuÅŸ, dolayısıyla da kanser hücrelerinin yayılmasını önlemiÅŸ. Bu bulgu sayesinde ÅŸimdi cilt kanserine karşı etkili bir ilacın geliÅŸtirilmesi umuluyor.Bazı deniz depremleri öncelenebiliyorPasifik’teki ÅŸiddetli depremler kendilerini hafif öncü depremlere belli ediyorlar. Amerikalı bilim adamları doÄŸu Pasifik sırtından alınan sismik verilerle daha büyük depremleri önceleyebildiler. Sualtı sırtlarındaki ilave sensorlarla daha kesin tahminlerin yapılabileceÄŸi sanılıyor. Deprem tahmini yapmak pek kolay olmuyor. Jeologlar, tehdit altındaki bölgeleri yüzlerce hassas sismografla takip etseler bile, kaydedilen sarsıntılar mutlaka ÅŸiddetli bir depremin habercisi olmayabiliyor. Amerikalı bilim adamlarının son bulguları ÅŸimdi umut verici oldu. En azından deniz diplerindeki magma bölgelerindeki depremler yakında kesin bir ÅŸekilde öncelenebilecek. Woods Hole OÅŸinografi Enstitüsü’nden Jeffrey McGuire ve ekibi, son yıllarda kaydedilen verilerin incelenmesi sırasında, doÄŸu Pasifik sırtındaki depremlerin küçük öncü depremlerle uyarıldığını saptadılar. Nature dergisindeki yazıda, öncü depremler sayesinde ÅŸiddetli bir depremin birkaç saat öncesinden tahmin edilebileceÄŸi bildirilmekte. Bilim adamlarının incelemiÅŸ oldukları doÄŸu Pasifik sırtında, magma yer mantosunun üst tabakasından çıkarken oluÅŸan yeni okyanus kabuÄŸu itilmekte ve sırt ÅŸeklinde aÅŸağı kayınca deprem meydana gelmekte. Bilim adamları Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’nin verilerinden yararlanmışlar. Jeoologlar çalışmaları sırasında Richter ölçeÄŸine göre 2,5 ÅŸiddetindeki sarsıntıları öncü, en az 5,5 ÅŸiddetindeki depremleriyse deprem olarak kabul etmiÅŸler. Bir öncü depremin meydana gelmesi halinde bilim adamları sarsıntının merkezi etrafındaki 15km’lik bölgede bir saatlik hipotetik bir alarm vermiÅŸler. Bu ÅŸekilde doÄŸu Pasifik sırtın 1996-2001 yıllarında meydana gelen dokuz ÅŸiddetli depremden altısı öncelenebilmiÅŸ. Sistemin bu zaman zarfında yaklaşık olarak 1400 tane hatalı uyarı vermesine karşın bilim adamları yöntemi yine de önemli bir adım olarak kabul ediyorlar. YerkabuÄŸunun hareketini daha iyi anladıkları taktirde deprem tahminlerinin daha kesin bir ÅŸekilde yapılabileceÄŸi sanılmakta. Fakat aynı sistemin gelecekte dalma batma bölgelerinde meydana gelen depremlerin tahmininde uygulanıp uygulanmayacağı henüz bilinmemekte. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!