Anayasa Mahkemesi'nden kesintisiz eğitime onay

Güncelleme Tarihi:

Anayasa Mahkemesinden kesintisiz eğitime onay
Oluşturulma Tarihi: Ekim 20, 2000 00:00

Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi'nin kesintisiz sekiz yıllık eğitimi düzenleyen yasanın iptal isteminin reddine ilişkin kararı Resmi Gazete'de yayınlandı. Anayasa Mahkemesi, kararında, yasa koyucunun temel eğitime verdiği öneme göre, 8 yıl veya daha uzun bir ilköğretim süresi saptayabileceğine işaret etti.

Laik bir devlette belli bir dinin eğitim ve öğretiminin zorunlu hale getirilemeyeceğine işaret eden Yüksek Mahkeme, sekiz yıllık kesintisiz eğitim ile imam hatip okullarının orta kısımlarının ilköğretime dahil edildiği, ancak lise kısımlarının açık olduğuna dikkati çekti.

Kapatılan RP 4306 sayılı, "İlköğretim ve Eğitim Kanunu, Milli Eğitim Temel Kanunu, Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu, Milli Eğitim Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile 24 Mart 1998 tarih ve 3418 sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması ve Bazı Kağıt ve İşlemlerden Eğitime Katkı Payı Alınması Hakkında Kanun"un tümünün Anayasa'nın, başta "hukuk devleti", "eşitlik", "din ve vicdan özgürlüğü"nü düzenleyen bazı maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle dava açmıştı.

Yürürlüğü durdurma istemini reddeden Anayasa Mahkemesi, söz konusu davayı 16 Eylül 1998'de karar bağlamış ve Yasa'nın iptal istemini de reddetmişti. Yüksek Mahkeme'nin ret kararına ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Yasa'nın birinci maddesiyle ilköğretim okullarının 8 yıldan oluşacağına ilişkin düzenlemenin Anayasa'nın 42. maddesinde düzenlenen "eğitim, öğrenim hakkı ve ödevine" aykırı olduğu savının irdelendiği gerekçeli kararda, dava konusu kuralla ilköğretimin kesintisiz zorunlu sekiz yıl olması öngörülerek, Anayasa ile devlete verilen görevin yine Anayasa'daki ilkeler doğrultusunda olanaklar ölçüsünde uygulamaya geçirildiği belirtildi.

Bu nedenle sekiz yıllık kesintisiz eğitimin Anayasa'nın 42. maddesine aykırı olmadığı belirtilen gerekçeli kararda, sekiz yıllık eğitimin Anayasa'nın "din ve vicdan özgürlüğünü" düzenleyen 24. maddesine aykırı olduğu savı da ayrıntılı olarak incelendi.

Devlet her türlü inanca aynı uzaklıkta

Dava dilekçesinde, imam hatip liselerinin orta kısımlarının tümüyle kapatılarak kişilerin bu alandaki eğitim ve öğretim yapma hakkının elinden alındığının ileri sürüldüğü kaydedilen gerekçeli kararda, Anayasa'nın 24. maddesi hatırlatıldıktan sonra şu tespitler yapıldı:

"Anayasa'daki kuralla anlamı ve kapsamı belirtilen din ve vicdan özgürlüğü, kişilerin diledikleri inanç ve kanıya sahip olmalarını değil, olmamalarını da güvenceye almaktadır. Anayasal sınırlar içinde herkesin dinini seçme ve inancını açıklama konusundaki özgürlüğü, demokratik, laik bir hukuk devletinde yasa koyucunun her türlü etkisinin dışındadır. Devlet her türlü din ve inanca aynı uzaklıktadır. Devletin dinlerden birini seçmesi, ayrı dinlere bağlı yurttaşlar yönünden eşitlik ilkesine de aykırı düşer. Bu nedenle laiklik ilkesi din ve vicdan özgürlüğünün en önemli güvencesidir. Laik devletin doğası gereği resmi bir dinin bulunmaması, belli bir dine üstünlük tanımaması onun gereklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirir. Bu bağlamda laik bir devlette belli bir dinin eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez."

Din eğitimi yerine din kültürü

Anayasa'nın 24. maddesinin din ve ahlak eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağını öngördüğü hatırlatılan kararda, "Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve orta öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcilerinin isteğine bağlıdır" denildi.

Kararda, din eğitim ve öğretiminin devletin gözetim ve denetiminde yapılmasının nedeninin, bu konudaki eğitim ve öğretim özgürlüğünün kötüye kullanılmasının engellenmesi olduğuna işaret edildi. Dinler hakkında yansız ve tanıtıcı bilgiler vermek ve ahlaki değerleri benimsetmek amacıyla "Din Kültürü ve Ahlak Öğretim" derslerinin ilk ve orta öğretimde zorunlu olduğu, burada "din eğitimi" yerine "din kültürü' dersinden söz edilmesinin bu amaca yönelik olduğu ifade edilen kararda, bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimin ancak kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de yasal temsilcisinin iznine bağlı tutulduğu vurgulandı.

Fırsat eşitliği

Temel zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılmasının Anayasa'nın bilim ve sanatı serbestçe öğrenme hakkına aykırı olmadığı belirtilen kararda, temel eğitim süresinin uzatılmasıyla, bilim ve sanata yönelmede daha sağlam bir alt yapının oluşacağı dikkate alındığında, bu alandaki özgürlüğün sınırlandırıldığı veya ortadan kaldırıldığının ileri sürülemeyeceği belirtildi.

6-14 yaş arası tüm çocukların sekiz yıllık temel eğitimden eşit olarak yararlandırılmasının sadece hukuksal eşitliği değil, fırsat eşitliğinin de sağlanmasının amaçlandığı kaydedilen gerekçeli kararda, sekiz yıllık eğitimin ana babanın esasen varolan ve Medeni Kanun'un 265 ve 266. maddeleriyle güvence altına alınan çocuklarını terbiye konusundaki hakları ile çelişmediği ifade edildi.

Kararda, sekiz yıllık temel eğitimin Anayasa'nın başlangıç ve 2. maddesinde sayılan Türkiye Cumuhriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti ilkesine aykırı olmadığı belirtilirken, sekiz yıllık temel eğitimin çağdaş gelişmelerle uyumlu olduğu, eğitimin süresinin ve niteliğinin yükseltilmesinin insan haklarına saygının gereği olduğu vurgulandı.

Aynı yasanın geçici maddeleriyle bazı kalemlerden eğitime katkı payı alınmasını öngören düzenlemelerin, Anayasa'ya aykırı olduğu savının da incelendiği gerekçeli kararda, bu düzenlemeler de Anayasa'ya aykırı bulunmadı.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!