Anayasa Mahkemesi: Basın affı eşitliğe aykırı

Güncelleme Tarihi:

Anayasa Mahkemesi: Basın affı eşitliğe aykırı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

Anayasa Mahkemesi'nin, basın ve yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesine ilişkin yasadaki bir ifadenin iptaline ilişkin gerekçeli kararı, ResmiGazete'de yayımlandı. Anayasa Mahkemesi'nin kararında, aynı tür suçun daha ağırını erteleme kapsamına alıp, hafif olanını bu olanaktan yararlandırmamanın adil olmadığına işaret edildi. Anayasa Mahkemesi'nin başkan ve bazı üyelerinin karşı oyuna rağmen oy çokluğuyla iptal ettiği düzenleme, 1 yıl sonra yürürlüğe girecek.

Yüksek Mahkeme'nin gerekçeli kararı, karşı oy yazılarıyla birlikte 17 sayfadan oluşuyor. Anayasa Mahkemesi, FP'nin 4454 sayılı ''Basın ve yayın yoluyla işlenen suçlara ilişkin dava ve cezaların ertelenmesine dair Kanunun''1. maddesindeki ''Basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup'' ifadesini iptal etmişti.

Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, dava konusu Yasa'nın genel gerekçesinde, ''düzenlemeyle öncelikle düşünce açıklama özgürlüğünün doğal bir sonucu olan basın özgürlüğünün kullanılması bağlamında basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla suç işlemiş olanların hedef alındığının'' belirtildiği kaydedildi.

Dava dilekçesinde, düzenlemenin Anayasa'nın 10. maddesindeki ''eşitlik'' ilkesine aykırı olduğunun savunulduğu, ancak Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan ''hukuk devleti ilkesi'' açısından da Anayasa'ya aykırılık durumuna bakılması gerektiği ifade edilen gerekçeli kararda, ''Hukuk devletinde yasa koyucu, yalnız yasaların değil, Anayasa'nın da evrensel hukuk ilkelerine uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür'' denildi.

''Yasa önünde eşitlik ilkesinin'' hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusu olduğu, bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitliğin öngörüldüğü belirtilen gerekçeli kararda, eşitlik ilkesinin amacının aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemek olduğu kaydedildi.

Bu ilkeyle aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesinin yasaklandığı vurgulanan gerekçeli kararda, yasa önünde eşitliğin herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmediği belirtildi. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kurallar ve uygulamaları gerektirebileceği anlatılan gerekçeli kararda, ''Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez'' denildi.

4454 sayılı Yasa'nın birinci maddesinin ilk fıkrası uyarınca ilgili kanun maddesinde belirtilen şahsi hürriyeti bağlayıcı cezanın üst sınırı 12 yılı geçmeyen suçlardan dolayı 12 yıl veya daha az şahsihürriyeti bağlayıcı bir cezaya mahkum edilmiş bulunanlardan, bu suçları 23 Nisan 1999 tarihine kadar sorumlu müdür sıfatı ile işlemiş olanlar dahil basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işleyenlerin cezalarının infazının ertelendiği hatırlatılan kararda, şöyle devam edildi:

''Yasa koyucu kuşkusuz Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla cezalandırmada güdülen amacı da gözeterek hangi eylemlerin suç sayılacağını ve bunlara verilecek cezanın türü ve miktarı ile artırım ve indirim nedenlerini saptayabileceği gibi kimi suçları işleyenler için 'erteleme' adı altında bir düzenleme de öngörebilir.

Ancak böyle bir düzenleme yapılması durumunda eşitlik ilkesi, bundan aynı durumda bulunan herkesin eşit olarak yararlandırılmasını gerektirir. Farklı düzenleme yapılabilmesi ise milli güvenlik, kamu yararı, kamu düzeni gibi haklı nedenlerden birinin bulunmasına bağlıdır.

Dava konusu düzenlemeyle düşünceyi açıklama özgürlüğü bağlamında basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenen suçlar yönünden erteleme adı altında bir olanak getirilmiş, ancak aynı tür suçların daha az cezayı gerektiren basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmemiş olanları kapsam dışı bırakılmıştır. Aynı tür suçu işleyenler için farklı uygulama öngören bu düzenlemenin haklı bir nedeni bulunmadığı açıktır.''

Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu sürdürmekle yükümlü olan hukuk devletinin, yalnız suç ve cezaların saptanmasında adil ölçülerin gözetilmesiyle yetinemeyeceği vurgulandı. Kararda, ''Bunların kaldırılması, değiştirilmesi ya da kimi olanaklar tanınması söz konusu olduğunda da aynı ölçülerin esas alınması zorunludur. Dava konusu düzenlemeyle aynı tür suçun daha ağırını erteleme kapsamına alıp, hafif olanını bu olanaktan yararlandırmamanın adil olduğu ileri sürülemez'' denildi.

Kararda, 4454 sayılı Yasa'nın birinci maddesinin birinci fıkrasının iptal edilen bölümü nedeniyle ''doğan hukuksal boşluğun kamu düzenini ve kamu yararını olumsuz yönde etkileyeceği'' belirtilerek, gerekli düzenlemelerin yapılması için yasama organının süre tanımak amacıyla iptal kararının Resmi Gazete'de yayımından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesinin uygun görüldüğü de ifade edildi. Bu durumda iptal kararı 12 Ekim 2001'de yürürlüğe girecek.

Gerekçeli kararın sonuç bölümünde, 4454 sayılı Yasa'nın birinci fıkrasındaki ''basın yoluyla yahut sözlü veya görüntülü yayın araçlarıyla işlenmiş olup...'' bölümünün Başkan Mustafa Bumin, üyeler Yalçın Acargün, Ali Hüner, Mahir Can Ilıcak ve Ertuğrul Ersoy'un karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile iptaline karar verildiği kaydedildi.

İptal hükmünün, kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesine ise oybirliği ile karar verildi.

Karara muhalif kalan Başkan Mustafa Bumin, üyeler Mahir Can Ilıcak, Ali Hüner ve Ertuğrul Ersoy, karşı oy yazılarında, iptal başvurusu ile yasanın uygulama alanının genişletilmesinin sağlanmasının amaçlandığı belirtilerek, şöyle denildi:

''Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı bulduğu yasaları iptal ederek yürürlükten kalkmasını sağlar. Yasa koyucu gibi davranarak yeni bir uygulama yolu açacak biçimde hüküm kuramaz. Anayasa'nın öngördüğü, mutlak düzenlenmesini istediği hususlara yer vermeme durumu dışındaki,yasanın isterse getirebileceği bir kuralı getirmemesi iptal nedeni olamaz. İsterse yer verip, isterse yer vermeyeceği bu tür noksanlıklar yasa koyucunun takdir yetkisi içindedir.''

Karşı oy yazısında, toplumsal barışı, kamu düzenini bireylerin güven ve huzurunu sağlamakla yükümlü olan devletin bu yükümlülüğünü alacağı ceza önlemleri ile yerine getirmeye çalıştığı da belirtilerek,yasakoyucunun bu konuda bir düzenleme yaparken kişi yararı kadar kamu yararını da gözönünde bulundurmak zorunda olduğu ifade edildi. Bu nedenle kimi suçların niteliği ve toplumda yaratacağı zararla birlikte faillerin konumlarını da gözeterek farklı ağırlıkta cezalar düzenlenebileceği gibi hükmolunan cezaların infazının ertelenmesi veya affı konusunda da değişik kurallar getirilebileceği görüşüne yer verildi.

Karara muhalif kalan diğer üye Yalçın Acargün de düzenlemenin ''şartlı bir af'' olduğunu belirterek, af yetkisinin TBMM'ye ait olduğunu, Anayasa'nın 87. maddesinin atıfta bulunduğu 14. maddesine göre bazı suçların affının mümkün olmadığına işaret etti. Düzenleme ile ''erteleme'' denilerek örtülü biçimde af yasağının aşılmak istendiğini öne süren Acargün, şöyle devam etti:

''Anayasa'nın af yasağı getirdiği kimi suçlar bu arada düşünce suçları için af getirilmek isteniyorsa bunun yolu Anayasa'ya aykırı yasaları değişik biçim ve isimlerle kamufle edilerek örtülü biçimde Anayasal engelleri gözardı etmek değil, Anayasa'nın kimi suçlar için af yasağı getiren kurallarının yasama organınca değiştirilerek amaca uygun bir düzenleme yapmaktır. Bu yola gidilmeden yapılan düzenleme açıkça Anayasa'ya aykırıdır.''

Başvurudaki iptal isteminin kabul edilmesiyle bunun tüm suçlar için ''genel af mahiyetine döneceğini'' iddia eden Acargün, ''Bu ise yasakoyucunun öngördüğü amaca ve iradesine tamamen aykırıdır. İstenen düşünce suçlarının affı ise bunun yolu Anayasa'nın ilgili maddelerinde değişiklik yapılmasıdır'' dedi.

Anayasa Mahkemesi'nin bu kararıyla bugüne kadar yasadan yararlananların durumunda bir değişiklik olmayacak. İptal kararı bir yıl sonra yürürlüğe gireceği için düzenleme varlığını koruyacak. Bu arada, yasama organı bir yıllık süreyi beklemeden iptal gerekçesi doğrultusunda yeni bir düzenleme yapabilecek.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, bugün yayınlanan gerekçeli kararın hem bu yasa, hem de af yasası açısından önemli olduğunu söylemişti. ’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!