Güncelleme Tarihi:
Ankara’da temmuz ve Ağustos ayları genellikle, hem Türk siyasetçiler, hem de yabancı diplomatlar için tatil dönemleridir. Ancak bir yandan Ergenekon soruşturması, diğer yandan iktidar partisi AKP’ye kapatma davası, bu yıl Başkent’te tatili imkansız kıldı.
Tatile çıkamayan Ankara’daki yabancı büyükelçilere, bu hafta bir de “Büyükelçiler konferansı” için dünyanın dört köşesinden gelen yüzden fazla Türk Büyükelçi eklendi.
ERDOĞAN'A NOBEL
|
“KENDİ EVİNİ DE TEMİZLEMELİ…”: ERMENİSTAN VE KIBRIS
Ancak, “Nobel” alacak bir siyasetçinin sadece dünya meselelerinde etkin olması yetmez. Deyim yerindeyse, “kendi evini de temizlemesi”, ülkesini “herkesle dost-saygın-sözü dinlenir” hale getirmesi gerekiyor.
Türkiye’nin ise halen, iki komşusu, Kıbrıs ve Ermenistan’la ilişkilerinde çok ciddi sorunlar bulunuyor. Ancak Erdoğan, “kendi evini temizlemek” adına bu iki konuya da el atmış görünüyor.
Yabancı diplomatlara göre Erdoğan’ın, partisi aleyhinde kapatma davasında son günler yaşanırken, “sadece bir ay sonra AKP’nin olup olmayacağı bile belli değilken”, KKTC’ye 9 bakanla birlikte “çıkarma yapması”, Türk Başbakanı’nın tüm dünyaya “bu sorunu da çözeceğim, kararlıyım” mesajı vermesinden başka bir şey değil. Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki başkanlık seçimlerinde “uzlaşmaz” Papadopulos’un devreden çıkması, KKTC ile Kıbrıslı Rumlar arasında “ön görüşmelerin” başlaması, tüm dünyayı heyecanlandırmıştı. Ancak hemen ardından AKP’ye yönelik kapatma davası, Kıbrıs sorununun en önemli aktörlerinden Türkiye’deki hükümeti, bir anlamda “ciddi risk-karar alamayacak” bir konuma getirdi.
Şimdi daha AKP aleyhindeki dava sürerken, Erdoğan’ın bakanlarıyla birlikte yapacağı Kıbrıs ‘çıkartması’ da, bir anlamda “meydan okuma” olarak nitelendiriliyor yabancılar arasında.
Ermenistan konusunda da, yine kapatma davasına rağmen “ciddi adımlar” atıyor AKP hükümeti. Washington yönetiminin de bu konuda, özellikle Ermenistan’daki başkanlık seçimlerinden sonra “artık normalleşme zamanı geldi” telkinleri de etkili olmuş görünüyor. Ve Türkiye ile Ermenistan arasında, karşılıklı “kutlama mesajları” ile başlayan, “maç davetleri” ile devam eden süreç, “sorunları çözmek için ön şartsız görüşmelere” kadar uzanmış görünüyor.
Kısacası, Ankara’da bugünlerde yabancılar en çok bu konuşuluyor;
”Erdoğan, Nobel’e gözünü dikti…”
İşin ilginci, Türk diplomatlara göre de, bu dış politika konularından en az birinde gelecek bir başarı halinde, Erdoğan’ın “Nobel’e aday gösterilmesi”, hatta alması hiç de azımsanamayacak bir ihtimal.
“Unutmayın” diyor tecrübeli bir Türk Büyükelçi; “Leyla Zana da bir zamanlar Nobel barış ödülüne çok yaklaşmıştı. Üstelik, o da partisi kapatılmış bir mağdur idi…”