Ahmedinejad’la yan yana poz vermemeliydi

Güncelleme Tarihi:

Ahmedinejad’la yan yana poz vermemeliydi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 17, 2010 00:00

Thomas L. Friedman, New York Times’ın en çok okunan köşe yazarı.

Küreselleşme ve yeni dünya düzenini anlattığı kitapları ‘Lexus ve Zeytin Ağacı’, ‘Dünya Düzdür’ ve ‘Sıcak Düz ve Kalabalık’ yüzlerce dile çevrildi. Ortadoğu uzmanı olan Friedman, geçen haftalarda Türkiye’yi İran’la yaptığı takas anlaşması nedeniyle eleştirmişti. Friedman’ın Özyeğin Üniversitesi’nin konuğu olarak İstanbul’a geldiğinde yaptığımız görüşmede, sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Türkiye ile Brezilya’nın İran’la yaptığı uranyum takas anlaşmasını çok sert eleştirdiniz. Nükleer krizin diplomatik yollardan çözülmesi için önemli bir adım değil miydi?
Bu anlaşma 9 ay önce yapılsaydı, bir manası olurdu ama şimdi sorunu çözeceğine inanmıyorum. Ayrıca olayların gelişim tarzında bir hata görüyorum. Türkiye çıkıp biz böyle bir anlaşma yaptık diye duyursaydı, tepkim çok daha farklı olurdu. Ama Ahmedinejad gibi oy çalan, kendisiyle aynı fikirde olmayan binlerce vatandaşını hapse atan ve öldüren bir liderle yanyana poz verip, onun elini boks maçı kazanmış muzaffer Muhammed Ali gibi kaldırırsanız bu başka bir durumdur.

AK Parti bu yazınızı çok ciddiye aldı, hatta Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik analiz değil propaganda yaptığınızı, nükleer kriz gibi dünya barışı için önemli bir konuda İran rejimini gündeme getirmenin ilgisiz olduğunu söyledi.
AKP’nin yazımı ciddiye almasına çok sevindim. Dünya barışından söz edilecekse Ahmedinejad’ın o karede yeri olamaz. Soykırım yapan Sudanlı lider Ömer El Beşir’in Türkiye’de ağırlanması da dünya barışını önemseyen bir ülke için doğru bir hareket değildi.
Bazı radikal unsurlar
ülkenizden güç alabilir

Sizce Türkiye’nin dış politika ekseni kaydı mı?
Türkiye’ye hayran olduğumu ABD’deki herkes bilir, sebebi de şudur: Dünya için çok önemli bir denge unsurudur. Batı ve Doğu arasındaki balans ayarını yapar. Bu öyle ince bir ayardır ki, ancak yitirildiğinde önemi anlaşılır. Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelmesinde ve orada lider olmasında bir sakınca görmüyorum. Tabii eğer Ortadoğu’ya kendi demokratik ve ekonomik değerlerini götürürse. Endişem bu süreçte Ortadoğu’daki bazı radikal unsurların, Türkiye’den güç alarak gelişip serpilmesi olur. Yine de bu politikaların geçici döneme ait olduğunu umuyorum.

Bir keresinde ‘Eğer Irak düzelir ve Türkiye AB’ye girerse medeniyetler çatışması için endişelenmeye gerek kalmaz’ demiştiniz. İkisi de olmadı, şimdi durum ne?
AB tarihinin en trajik hatasını yaptı. Zaten bütün bu eksen kayması dediğiniz şeyin başlangıcı, AB’nin “Biz bir Hıristiyan kulübüyüz” demesidir. Eğer ABD, Meksika’yı NAFTA’ya aldıysa, AB de Türkiye’yi birliğe dahil etmenin bir yolunu bulabilirdi. Yine de Türkiye Batı’dan kopmamalı, sadece Ortadoğu’ya yoğunlaşırsa Batı’daki gücünü büyük oranda yitirir. Türkiye’yi Türkiye yapan, güçlü kılan köprü kurması.

ABD, İsrail-Türkiye krizinin çözülmesi için neler planlıyor?
Eğer İsrail bir köşede, Türkiye ayrı köşede küsüp içine kapanırsa işler sarpa saracak. Ama tabii iki ülkenin de arabulucu olarak ABD’yi davet etmesi gerekiyor, yoksa müdahale edemeyiz. Bu sorunun çözülmesi ABD için hayati öneme sahip.

Ne kadar yaratıcıysan ülken o kadar zengin

Dünyanın düz olduğunu fark ettiğinizde, serbest piyasa ekonomisini radikal ve vahşice savunmaya başladınız. Düz dünya ne kadar ideal ve eşit?
Dünya hiçbir zaman eşit olmadı, bundan sonra da olmayacak. Dünyanın düzleşmesiyle değişen şey şu: Artık ülkeler değil, küçük gruplar ve bireyler büyüyor. Düz dünya, zenginleri daha hızlı daha zengin yapacak ama düşük gelirliler de çok daha kısa sürede refaha ulaşacak. 1979’dan beri Türkiye’ye geliyorum, son 15-20 yılda nasıl geliştiğine inanamıyorum. Bu gelişmede düz dünyanın araçlarını kullandı Türkiye de.

Düz dünyanın kurallarını temel alırsak, bir ülkenin vatandaşları ne kadar yaratıcıysa refah düzeyi o kadar çabuk yükselir denebilir mi?
Bundan böyle ekonomik rekabet ülkeler ya da bireyler arasında değil. Asıl rekabet sen ve hayal gücün arasında. Bu dünyada hayal ettiğini gerçekleştirebilirsin. Müthiş bir ürün hayal ediyorsun. Peçetenin üstüne çiz, Hindistan’daki Delta şirketi tasarlasın, Çin’de üretilsin, Freelancer.com logonu yapsın, netbooks.com muhasebe işlerine baksın, ABD’li Amazon.com da dünyaya dağıtsın.

Yaratıcılığı destekleyen ülke olmak

DÜNYADA yaratıcılığı destekleyenler ve yaratıcılığı bastıran ülkeler var. Türkiye’nin yaratıcılığı destekleyen bir ülke haline gelmesi için 3 avantajı var. Bir; ticaret yapmayı bilen bir kültürü var. İki; yeni fikirlerin ürediği üniversitelerin sayısı son 10 yılda çok arttı. Üç; Türkiye doğal kaynak bakımından zengin değil, dolayısıyla insana yatırım yapmaktan başka çaresi yok. Belki eğitim sistemi vatandaşların yaratıcılığını geliştirmesi için iyi kurgulanmamış ama değişecek.
Fotoğraf: Levent ARSLAN

Başkan, Erdoğan’ı Camp David’e çağırsın

/images/100/0x0/55ea8c93f018fbb8f8873bfd


FRIEDMAN, New York Times’taki köşe yazısında da, “Belki de ABD Başkanı Barack Obama, ikili ilişkiler uçurumdan yuvarlanmadan önce havayı temizlemek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı bir haftasonu Camp David’e çağırmalı” dedi. 11 Eylül’ün ardından Türkiye’yi “Bin Ladinizm’e karşı bir panzehir” olarak tanımladığını hatırlatan Friedman, AB tarafından reddedilen Ankara’nın güneye dönerek, “lidersiz Arap dünyasındaki vakumu doldurmaya başladığını” belirtti. Bu ortamda Erdoğan’ın “Demokrasi ile İslam’ı sentezlediği için değil, İsrail’i eleştirdiği için Arap aleminde popüler olduğunu” kaydeden Friedman yazısını şöyle tamamladı:

Ordu yıldı medyaya baskı

Türkiye’nin içinde de bir vakum var. Laik muhalefet partileri son 10 yılın büyük bölümünde dağınıktı. Ordu dinlemelerle yıldırıldı ve basın da hükümet baskısı nedeniyle otosansüre başladı. Erdoğan hükümeti en büyük, en etkili ve en eleştirel medya kurumu olan Doğan Holding’i dize getirmek için ona 2.5 milyar dolarlık bir vergi cezası yazdı.

Dengeli arabuluculuk

“Üzücü. Erdoğan zeki, karizmatik ve çok pragmatik olabilen biri. Diktatör değil. Onu Arap sokaklarında en popüler lider olarak görmek çok hoşuma gider, fakat Arap radikallerinden de radikal olup Hamas’ın ihtiyaçlarını karşılayarak değil, demokrasi karşıtı Arap liderlerden daha fazla demokrasiyi savunup Filistinliler ile İsrailliler arasında daha dengeli bir şekilde arabuluculuk yaparak. Ne yazık ki şu anda Erdoğan o noktada değil ve bu bir sorun. Belki de ABD Başkanı Obama, ikili ilişkiler uçurumdan yuvarlanmadan önce havayı temizlemek için Başbakan Tayyip Erdoğan’ı bir haftasonu Camp David’e çağırmalı.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!