Ah üniversite!

Güncelleme Tarihi:

Ah üniversite
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2003 00:00

GEÇENDE, Süleymaniye Camii'nde Cuma namazını eda etmiş bir kaç kişiyle birlikte, İstanbul Üniversitesi'nin o cihet kapısından girip Beyazıt tarafından çıktım.Ders yılı başlamadığından da, bekçiye selam eyleyip, ilk sonbahar yapraklarının düştüğü bahçeye yönlenmekte herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Ama aslında, 'asayişi korumak' kaygısıyla bu kapı her zaman açık tutulmaz.Ah, zaten o 'asayiş'!* * *EVET asayiş, çünkü 'YÖK' de ilkin aynı mazaret üzerine kurulmamış mıydı?Ve, 2 Ekim'deki açılış töreninde de kendilerini resmen 'Saddamcı Atatürkçü' diye takdim eden grupçuk, rektörlüğe verdiği dilekçede 'korunma' (!) istemedi mi?Daha Türkçesi, üniversiteye 'zaptiye' çağrılmasını talep etmedi mi? Breh breh breh, bunun adına da 'ü û ni û ver û si û te' deniyor!* * *OYSA, o üniversite kelimesinin kökeni Latincede 'camia', 'bütün', 'toplam' anlamlarına gelen, fakat daha sonra sosyo - etimolojik bir dönüşümle mastar sözcük 'universalis'in 'evrensel' tanımına yakınlaşan, 'universitas'tan kaynaklanır.Yani, üniversite her halüklarda bir 'camia'dır ve 'evrensel' boyut içerir.Evrensellik ise mutlaka, yine Latinceden 'libertus' özgürlüğü ve 'criticus' eleştirelliği gerektirir. Bunlar olmadan 'bilgi', hele hele 'evrensel bilgi' hiç olmaz.Nitekim, Bolonya, Paris ve Oxford gibi ilk Batı üniversiteleri 'uhrevi Kilise'den bağımsız bir sekülerleşmeyi gerçekleştirebilmek için büyük mücadele verdiler.Sonuçta Papa bunu onayladı ve onları 'autonomos', yani 'özerk' kıldı'Dünyevi prens'ler de aynı özerkliği kabullendiği için, söz konusu kurumlar Ortaçağ'dan itibaren modern Batı düşüncesinin oluşumunda hayati rol oynadılar.Buna, özgürlük ve eleştirellik rahminde doğan 'evrensel öncü' diyoruz.* * *FAKAT öncüler dahi zaman içinde 'ardıcıl', hatta 'gerici' nitelik kazanabilir. 'Sorbonne', yani Paris üniversitesi de 15. yüzyıldan itibaren bu rotaya girdi.Kurum muhafazakarlaştı ve Erasmus, Rabelais, Montaigne gibi hümanizma dahilerini kürsüden 'afaroz ettiği' gibi, işi, Protestan Luther ve Calvin'in kitaplarının basımını dahi yasaklamaya vardırdı. Kara Katolikliğin ve Kral sülalesinin kalesi oldu. Nitekim de, özerkliğini kendi eliyle tekrar Kilise'ye ve Prens'e teslim etmişti.* * *ZATEN çoğu rektörü akademik performansla değil 'Derin Devlet' himayesiyle koltuk tutmuş bizim 'YÖK' üniversitelerimiz de, işte o Paris üniversitesini hatırlatıyor.Öncünün 'ardıcıllaştığı' ve bilgiyi zapt-u rapta aldığı bir kurumlar silsilesi.Sorarım, o 'universalis' evrensellik nerede, tek şablon ideoloji nerede?O 'criticus' eleştirellik nerede, 'illa Kemalizm' nutukları nerede?O 'libertus' hürriyet nerede, 'Saddamcı Atatürçü'ye zapti koruma nerede?O 'autonomos' özerklik nerede, Kara Kuvvetleri Komutanına selam nerede?Zahir, İstanbul Üniversitesi'nin Süleymaniye kapısındaki 'asayiş bekçisi'nde!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!