300 metre ötesi İsrail şehri

Güncelleme Tarihi:

300 metre ötesi İsrail şehri
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2004 00:00

ÜRDÜN Kralı Abdullah'la mülakat için Akabe kentindeki sarayın dış kapısından girmeden önce gördüğüm manzara, çok etkili bir fotoğraf karesi olarak kafama çakılıyor.Sarayın bahçe kapısıdan ileri doğru bir yol uzanıyor.Yolun iki tarafı palmiye ağaçları ile çevrili.SAYIN KRAL HİÇ KORKMUYOR MUSUNUZ İleri doğru baktığınız zaman, tam karşıda İsrail'in Eliat kentinin dev binaları görülüyor.Karşınızda Miami gibi bir şehir duruyor.Sarayın bahçe duvarının bittiği yerden 300 metre ötesi İsrail sınırı.Sarayın plajında sohbet ederken, ‘‘Güvenliğiniz açısından hiçbir endişe durmuyor musunz?’’ diye soruyorum.‘‘Hayır, öyle bir korkum yok’’ diyor.Akabe, Ölü Deniz'in kıyısında bir kent.Özel marinadaki beş tekne Bahçe kapısından girer girmez karşınıza sarayın özel marinası çıkıyor.Marinada biri büyük ikisi daha küçük üç motor yat bağlı.En büyüğü, bizim orta boy işadamlarından birinin teknesinden büyük değil. İçerde Kral Hüseyin'in bu tekne üzerinde çocukları ile birlikte çekilmiş fotoğraflarını gördüm.Marinada ayrıca iki tane derin deniz balıkçılığı yapılan teknelerden duruyor.Onların yanında da eski model iki askeri bot bağlanmış.Saray üç dört bölümden oluşuyor.Mülakatı yaptığımız bina, eskiden Kral Hüseyin'in kullandığı bölümmüş.Salonun her tarafı onun fotoğrafları ile dolu.Bu ev genellikle boş tutuluyormuş. Hüseyin'in eşi Kraliçe Nur, Amerika'da kalıyormuş. Akabe'ye geldiğinde bu evi kullanıyormuş.Evde en çok rastladığımız obje balık.Hemen girişte çok büyük iki kılıçbalığı duruyor.Kral Abdullah, bunları babasının Amerika'da yakaladığını söylüyor.Hatta bir de ilginç hikáye anlatıyor. Kral Hüseyin, Florida'da büyük bir kılıçbalığı yakalamış. Akşam balıklarla arkadaşlarına ziyafet vermek istemiş.Ancak akşama doğru balığın çalındığını anlamışlar.Kralın 33 devirlik plak koleksiyonuMehmet Ali Birand kameraları kontrol ederken ben de salondaki eşyaları inceliyorum. Ev öyle şaşaalı bir Ortadoğu sarayı değil.Orta boy bir işadamı evi bile diyebilirsiniz.Bambu kütüphanede Hüseyin'in 33 devirlik plakları duruyor.En üstte Abba'nın kendisine imzaladığı bir plak var.Altında Count Basie, Johnny Cash, Nat King Cole ile ‘‘Saturday Night Fever’’ filminin plakları dikkatimi çekiyor.Kral, Lübnanlı şarkıcı Fehruz'un hayranıymış.Karşı taraftaki kütüphanenin alt tarafında ise video kasetleri ile DVD'ler var.Onlar arasında da Darkman, Erin Brockovich, Bone Collector filmlerini görüyorum.Gördüğüm en iyi basın bürosuPlajdaki sohbet sırasında Kral Abdullah'a ne tür müzik sevdiğini sordum.‘‘Ben babam gibi değilim. Zevkim Top 10. Ama son yıllarda Arap pop müziğini de seviyorum. Türkiye'de de pop müzik çok güzel’’ cevabını veriyor.Kral'ın basın bürosu, dünyada şimdiye kadar gördüğüm en etkili ve iyi çalışan büroydu diyebilirim.Genellikle kadınlar çalışıyor.Büronun başında doktora derecesi almış bir yetkili çalışıyor. Çalışanlardan biri Harvard mezunu.Hepsi mükemmel İngilizce konuşuyor.İki gün boyunca her şey tıkır tıkır işledi. Son gözlemim de Amman sokaklarıyla ilgili.Şehir beni şaşırtacak kadar temiz.Ayrıca şehirlerarası yollarda mobil telefon sistemi hiç kesintisiz çalışıyor.İnsanlar ise çok sıcak, samimi ve dürüst.Bu gezi bana Ürdün halkını çok daha yakından tanıttı.Uzan sorusunu nasıl sordukKral Abdullah'la mülakatımızın en zor bölümü, Uzanlar'ın pasaportu ile ilgili soruyu sormaktı.Bu, Kral düzeyinde sorulacak bir soru değildi.Soruyu Mehmet Ali Birand, bütün profesyonel maharetini ve nezaketini göstererek sordu.Kral hiç çekinmeden cevap verdi.Ancak mülakatın sonunda, ‘‘Ben bazı konularda yanılabilirim. İsterseniz yetkililer inceleyip size kesin bilgiyi versin’’ dedi.Nitekim İçişleri Bakanlığı'na danışıp kesin bilgiyi ilettiler.Böylece bizzat Ürdün Kralı'nın ağzından Uzanlar'a pasaport verildiğini doğrulatmış olduk.Bu mülakat sırasında Mehmet Ali Birand'ın ne kadar usta ve uluslararası çapta bir gazeteci olduğunu bir kere daha gördüm.Demek ki insanlar boşu boşuna bir yere gelmiyor.Statta ‘Kraliçe’yi boşa’ tezahüratıÇOK uğraşmamıza rağmen yeni Kraliçe Rania ile görüşmemiz mümkün olmadı.Onu Jacqueline Kennedy ve Prenses Diana'ya benzetiyorlar.Kraliçe Rania henüz 33 yaşında.Ama müthiş bir mücadele veriyor. Amacı Ürdün'ün Müslüman kadınını geliştirmek.Ne var ki yaptıkları Ürdün Parlamentosu'nun muhafazakár kanadının hoşuna gitmiyor.O nedenle aralarında bir savaş patlamış.Kraliçe geçen yıl ‘‘töre cinayetlerine’’ karşı savaş açmış. Ürdün Ceza Kanunu'nda değişiklik yapılması için kampanya başlatmış.Ayrıca boşanmada kadınlara eşit hak sağlanması ve kızlar için evlilik yaşının 15'ten 18'e çıkarılması için kanun tasarıları hazırlatmış.Ama bütün bu girişimleri parlamentonun muhafazakár erkekleri tarafından reddedilmiş.Ama o hiç yılmıyor.Hatta geçen yıl Kral Abdullah'ın da seyrettiği bir maç esnasında ‘‘Onu boşa, onu boşa’’ diye tezahürat yapılmış.Bunların hiçbiri Kral'ı yıldırmıyor. Kral Abdullah verdiği mülakatlarda açık açık, ‘‘Akşamları eve geldiğinde sosyal konularda eşinin görüşünü aldığını’’ söylüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!