Sözü dinlenecek bir Cumhurbaşkanı yok

Güncelleme Tarihi:

Sözü dinlenecek bir Cumhurbaşkanı yok
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2010 00:00

Yargıdaki krizin bir Başbakan Yardımcısı’nın telefonu ile başladığını ileri süren CHP lideri Baykal hükümetin yargı mensuplarını sindirmeye, etkisizleştirmeye çalıştığını söyledi.



Baykal “Biz bu durumlara müdahale edebilecek bir Cumhurbaşkanı seçilsin istemiştik. Şimdi, ağır başlı, “Rica ederim. Sakin olun” dediğinde sözü dinlenecek bir Cumhurbaşkanı var mı?” diye sordu.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Cemil Çiçek’in adını anmadan yargıda deprem yaratan sürecin, “Bir Başbakan Yardımcısının telefonu” ile başladığını savundu. Baykal, “Türkiye’de ilk kez bir adliye başka bir adliyeyi basmış, bir başsavcı bir başka savcı tarafından tutuklanmıştır. Başsavcıya Başbakan Yardımcısı telefon açmış, işi kapatmasını ve gözaltına aldığı insanları salıvermesini istemiştir. Bir başbakan yardımcısı bu savcıya çok önce ‘Sen bu işten vazgeç’ demiştir. Olay böyle başlamıştır. Başsavcı vazgeçmemiştir. Başbakan Yardımcısı, Cihaner’e baskı yapmıştır” dedi.

Baykal, dün düzenlediği basın toplantısında, özetle şunları söyledi:

CEMAAT SORUŞTURMASINDAN YARGI KRİZİNE

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, cemaatlere yönelik Kasım 2007'de bir soruşturma başlattı. Başsavcı Cihaner'in iddiasına göre Temmuz 2007'de Adalet Bakanı kendisini bu soruşturmaları sona erdirmesi için tehdit etti.
Mart 2009'a gelindiğinde ise Erzurum'daki özel yetkili savcı Osman Şanal, soruşturmanın kendi alanına girdiği gerekçesiyle Cihaner'den dosyayı istedi. Haziran 2009'da krize Adalet Bakanlığı el koydu. Cihaner hakkında 15 ayrı suçlamadan soruşturma başlatıldı. 26 yıl hapsi istenen Cihaner, savunmasında "Cemaatlere yönelik soruşturması nedeniyle üzerine gelindiğini" öne sürdü.
Ekim 2009'da Çatalarmut'ta bulunan el bombası ve mühimmatların ardından Ergenekon soruşturması Erzincan'a sıçradı. Aralık 2009'da MİT şube müdürü ve iki görevli gözaltına alındı. Ocak sonuna gelindiğinde ise dönemin Erzincan Alay Komutanı olan ve halen Eskişehir Alay Komutanı olan Albay Recep Gençoğlu tutuklandı.
Önceki gün ise cemaate yönelik soruşturmasını Ergenekon örgütünden aldığı emirle yaptığı öne sürülerek Başsavcı Cihaner gözaltına alındı. Olay bu noktadan sonra yargı krizine dönüştü. Dün yani 17 Şubat'ta önce Erzurum özel yetkili savcılar görevden alındı, ardından Yargıtay bu incelemeyi hukuka bulduğunu duyurdu. Hükümetin buna tepkisi gecikmedi ve HSYK'yı yetkisini aşarak yargı darbesi yapmakla suçladı. Aynı saatlerde Ağır ceza mahkemesi, savcının tutukluluğuna yapılan itirazı reddetti. Bugün ise HSYK, Adalet Müsteşarının da katıldığı toplantıda görevden alınan özel yetkili savcıların yerine üç yeni atama yaptı.



Tehdit herkese

Bu bir kırılma noktası olacaktır. Bu olayı ortaya atanlar amaçlarına ulaşırlarsa Türkiye’de artık herkes tehdit altında, her an her şey herkesin başına gelebilir demektir. Bu, artık hukukun güvencesinin kimse için işlemeyebileceğini ortaya koyan bir örnektir. Türkiye’de şu anda tehlikede olan hukuk devletinin kendisidir. Başsavcı hakkında inandırıcılıktan uzak bir dosya icat edilmiş, 26 yıl hapis istemiyle yargılanması istenmiştir. Başsavcıyı yıldırmaya, etkisizleştirmeye, korkutmaya yöneliktir. Başsavcı Cihaner, çeşitli şekillerde tehdit edilmiştir. Bu sürecin hükümetin kararı ve baskıyla sürmüş olduğu görülmektedir. Bu tehditler karşısında başsavcı, dosyanın da selametini değerlendirerek Erzurum’daki başsavcıya elindeki dosyayı intikal ettirmiştir ve bu soruşturmanın seyri o andan itibaren değişmiştir. O soruşturma bir yana bırakılmıştır. Başbakan Yardımcısının, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’na talebi doğrultusunda bu konuda gerekenler yapılmıştır. Soruşturma yapıyorsunuz, soruşturma çerçevesinde Cumhuriyet tarihinde ilk kez soruşturma aşamasında görevini yapmakta olan bir savcıyı tutukluyorsunuz. Bu tutuklamanın hukuken yetkili bir merci tarafından yapıldığına inanmak olağanüstü güçtür. Bu bir yetki ihtilafı değildir.
Herkes hükümetin bu olayın arkasındaki fail olduğunu, sürecin hükümetin kararı ve tercihi doğrultusunda işletildiğini, görmekte. Bu iş, hükümetin hukuka, yetkili savcılara, kamuoyunun vicdanına, aklına mantığına karşı kendi mücadelesini götürmekteki inadıdır. Hükümet olanaklarını kullanarak AKP, kendisinden beklediğini yerine getirmeyen yargı mensuplarını ezme, sindirme, etkisizleştirme mücadelesini götürmektedir. Hükümetin talepleri doğrultusunda tetikçi hukukçuların, yargıçların, savcıların devreye sokulmak istenmesi, başbakanların savcı arayışı doğrultusunda dava kurgulamaları Türkiye’de adaletin temelinin çatırdamakta olduğunu bize göstermektedir. Adaletin temelinin çatırdaması, devletin temelinin çatırdaması demektir. Bu, toplumun, devletin bekası sorunudur.

Cemaat kontrolü

Bir süreden beri siyasi kadrolaşmanın ötesinde bir cemaat kadrolaşması ortaya çıktı Türkiye’de. Hükümetin himayesi, gözetimi desteği altında, yargı ve güvenlik güçleri yer yer cemaat kontrolüne geçmiştir. Bu bir cemaat hesaplaşmasıdır. Bu, hükümetin cemaatlerle ilgili anlayışının Türkiye’de hukuk devletini nereye getirmekte olduğunu bize gösteren bir örnektir.

Seçime gidin

Biz bu tür süreçleri yönlendirebilecek bir Cumhurbaşkanı arıyoruz. Biz bu durumlara müdahalesi edebilecek bir Cumhurbaşkanı seçilsin istemiştik. Şimdi, ağır başlı, “Rica ederim. Sakin olun” dediğinde sözü dinlenecek bir cumhurbaşkanı var mı? AKP’nin erken seçime gitmesi için, parti hakkında kapatma davasına gerek yoktur. Biz bu işi sandıkta halletmek istiyoruz. Mahkemeyi, karakolu bırakın sandığa ve seçime gidin. Biz görev yaparken ne ben ne arkadaşlarım şahsen bize yönelik bir tehdit algılamasıyla değerlendirme yapıyor değiliz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!