Uyum sürecinde çocuklara nasıl yardımcı olabiliriz?

Güncelleme Tarihi:

Uyum sürecinde çocuklara nasıl yardımcı olabiliriz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 04, 2023 09:31

“Okula hazır olmak” çocukların bedensel, toplumsal, duygusal, bilişsel ve dil gelişimleri açısından okul ortamında kendilerinden beklenen görev ve etkinlikler için yeterli gelişim düzeyine erişmiş olmaları demek. Bedensel gelişim içerisinde çocukların denge, yürüyüş ve benzeri hareketleri “kaba motor”, el becerileri “ince motor” beceriler olarak değerlendirilir. Örneğin okula hazır olan bir çocuk kalem tutabilmeli, vücudunu ve hareketlerini kontrol edebilmeli, yazı ve çizim yapabilmeli.

Haberin Devamı

Toplumsal beceriler için de güvenli ilişki kurabilme, ayrılığı kabullenebilme, sorumluluk alabilme, akranları ile iletişimi başlatabilme, oyun kurabilme veya kurulmuş olan oyuna katılabilme, oyun kurallarına uyabilme, öz bakım becerilerini yerine getirme sayılabilir. Duygusal olarak okula hazır bulunan bir çocuk, akademik eğitime ve akran ilişkilerine gerekli duygusal yatırımı yapabilen, öfke- kaygı gibi olumsuz duyguları çevresine veya kendisine zarar vermeden yönetebilen bir düzeyde. Bilişsel olarak okula hazır bir çocukta şekil ve sembol algısı oluşmalı, konuşma sesleri ile harf simgeleri arasındaki ilişkiler kurulabilmeli, görsel-işitsel algı, bellek gelişmiş olmalı, neden-sonuç, parça-bütün gibi ilişkiler kurulabilmeli. Son olarak dil becerileri alanında çocuklar kendilerini ifade edebilmeli, yeterli bir kelime dağarcığına sahip olmalı, olayları sırasıyla aktarabilmeli ve kendilerinden isteneni anlayabilecek becerilere sahip olmalı.

Haberin Devamı

SORUMLULUK VE KURALLARI İLK ÖNCE EVDE BELİRLEYİN
Okula uyum süreci çocuğun kendisini okulda ve akran çevresinde rahat ve güvende hissetmesi, okula başlamadan önce ev içerisinde kendisine bazı sorumlulukların verilmesi ve ev kurallarının net olarak belirlenmesi ile kolaylaştırır. Ev içerisinde örneğin yemeklerden sonra tabağını masadan kaldırması veya yatağını toplaması konusunda sorumluluklar verilen, yaşça kendisine yakın kardeşi ile anlaşmazlığa düşüp tartışabileceği ancak kavga ederek birbirlerine zarar vermemeleri öğretilen, akranları ile kuralları net olarak belirlenmiş spor ve benzeri etkinliklere katılmış olan, akranları veya kardeşi ile oynarken zaman zaman kaybedebileceği veya geride kalabileceğini kabullenmiş olan bir çocuğun örgün eğitime çok daha kolay alışabileceği söylenebilir.

ÇOCUĞU OKULA BAŞLAMADAN BİLGİLENDİRİN
Çocuklar okula başlamadan önce aileleri tarafından bilgilendirilerek hazırlanmalı. Okulun neden önemli olduğu, okulda neler yapılacağı ne zaman okula gidileceği ve ne zaman okuldan dönüleceği çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olarak aktarılmalı. Bu ön bilgilendirme için videolar, fotoğraflar, daha önce okula başlamış olan tanıdık diğer çocukların deneyimleri faydalı olabilir. Bu bilgilendirme çocukla baş başa vakit geçirilirken, göz teması kurarak, sakin biçimde ve somut örneklerle gerçekleştirilmeli. Güncel olarak çoğu okulda “uyum haftası”, “oryantasyon” ve benzeri uygulamalar uyum sürecini kolaylaştırmak için gerçekleştirilir. Ancak bu uygulamalardan bile önce okulu çocukla beraber ziyaret etmek, sınıfları gezmek, mümkün ise öğretmeni ile tanıştırmak uyumu kolaylaştırabilir. Öğretmen veya belki diğer bir okul görevlisi bu ziyaret sırasında çocuğa el altında bulundurulacak bir çıkartma, şeker gibi bir şey verebilirse, çocuğun kaygıları daha başlangıçta kontrol edilebilir. Benzer şekilde aynı okula başlayacak bir akranı veya diğer bir çocuk biliniyorsa, okul başlamadan önce tanıştırılabilir ve birlikte oyun oynamaları sağlanabilir. Çocuğun okulla ilgili malzemelerin alışverişi sırasında sürece dahil edilmesi, defterlerin veya kalem kutusunun rengini/ modelini seçmesine izin verilmesi kontrol algısını destekleyebilir ve kaygıyı azaltabilir. Uyum haftası içerisindeki çocukların ders saatleri ve etkinlikleri okullar tarafından bu çocukların kaygılarını azaltacak şekilde düzenlenmekte; akademik görevler oyunlarla birleştirilir. Bu durum da uyumu kolaylaştırır.

Haberin Devamı

UYUM SORUNUYLA ORTAYA BUNLAR ÇIKABİLİR
Kimi çocuklar diğerlerine göre okul ortamına uyum sağlamakta zorluk yaşayabilir, daha kaygılı olabilir veya ebeveynlerinden ayrılmak istemeyebilir. Bu durum daha çok ilk defa aileden ayrılan, geçmişte sorumluluklar veya kurallar ve sınırlarla karşılaşmamış, akranları ile oynama- iletişim kurma fırsatı kısıtlı olan, geçmişte travmatik deneyimleri olan çocuklarda görülebilir. Bazı çocuklar ise dıştan kaygılı gözükmeseler bile, akranları ile iletişim sorunları yaşayabilir, onlarla kavga edebilir, okul araç- gereçlerine zarar verebilir. Gelişimsel olarak okula hazır olmama, örgün eğitimin şartlarını ve nedenini anlayamama, akademik başarısızlık, akran zorbalığı, okulun kalabalık ve gürültülü olması, ev dışı ortamlarda aşırı utangaçlık da okula uyum sorunları ile kendisini gösterebilir.

Haberin Devamı

UYUM SORUNUNU AŞMAK İÇİN BÖYLE YAKLAŞIN
Bu çocuklara ideal yaklaşım; kaygının nedenleri ve belirtilerini çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine uygun biçimde anlatmayı ve korkularla adım adım yüzleştirmeyi içerir. Örneğin çocuklara nasıl akıllı saatlerin/ telefonların alarmları varsa, vücutlarının ve beyinlerinin de benzer alarmları olduğu, bu alarmın bazen nedensiz yere ortada gerçek bir tehlike yokken çalabileceği, alarm çaldığı zaman kalplerinin hızla attığı, ağızlarının kuruduğu, midelerinin bulandığı, kusacak gibi oldukları, başlarının ve karınlarının ağrıdığı ancak bunların gerçek bir hastalığı göstermediği, bu belirtilerden zarar görmeyecekleri, sadece alarmlarının hassas olduğunu ve çabucak çaldığını gösterdiği anlatılabilir. Bu alarmın kötü düşüncelerle tetiklenebileceği söylenebilir. Ayrılık ve kaygıyla ilgili yaşlarına uygun kitaplar beraberce okunabilir. Bu çocukların hafta içi ve hafta sonu rutinlerinin bir takvim üzerinde, mümkünse farklı renklerde kalemlerle planlanması, bu takvimin çocuğun odasına asılması, okulda ve diğer ortamlarda ebeveynden ayrılma rutinlerini önceden planlamak ve evde birkaç kez deneme yapmak, çocuğun okulda veya ayrı kaldığı ortamlarda rahatlamasını sağlayacak bir nesnenin örneğin anne babanın fotoğrafının veya annenin parfümü üzerine sıkılmış bir mendilin vb. yanlarına verilmesi faydalı olabilir. Çocuğa endişelendiğinin fark edildiği ancak kaygı ile ilgili belirtilerin zamanla azalacağı söylenmeli.

Haberin Devamı

Süreç içerisinde öğretmenin aile ile iletişim halinde olması, çocuğun hislerini onaylaması ancak belirtilerin geçeceğine vurgu yapması, çocuğun okula gelebildiği günler ona “aferin” demesi veya fazladan “yıldız” gibi vermesi, esnek ve sıcak bir tavra sahip olması uyumu kolaylaştırır. Sayılan önerilerden fayda görmeyen, okula uyum sağlayamayan, yaşça büyük, belirtilerin uzun sürdüğü ve kontrol edilemediği, akademik başarıları, akran ve aile ilişkileri olumsuz etkilenen çocukların ise bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanınca değerlendirilmeleri faydalı olabilir.

PROF. DR. ALİ EVREN TUFAN KİMDİR?
1977 Turhal doğumlu. Tıp eğitimini 2001 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde (İngilizce) ve çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlığı eğitimini 2007 yılında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tamamladı. 2008-2009 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisi çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğinde, 2009-2011 yılları arasında Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğinde çalışmış, aynı hastanenin yataklı çocuk ve ergen psikiyatrisi servisi sorumlu hekimleri arasında yer aldı. 2011 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nı kurdu, 2014 yılında Doçent unvanını almış, anabilim dalı başkanlığını 2017 yılına kadar devam ettirdi. 2017- 2020 yılları arasında Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar ÜTF çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları anabilim dalı başkanı olarak görev yaptı, 2019 yılında Profesör unvanını aldı. 2020 yılında döndüğü Bolu Abant İzzet Baysal ÜTF’de öğretim üyeliği ve anabilim dalı başkanlığı görevlerini yürütüyor. 2021 yılında Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Başkan Yardımcılığı’na seçildi. Nörogelişimsel bozukluklar, nörobilim, epidemiyoloji ve psikofarmakoloji özel ilgi ve çalışma alanları arasında yer alıyor.”

BAKMADAN GEÇME!