Üniversitelerimizin dünyadaki yeri ve tanınırlıkları

Güncelleme Tarihi:

Üniversitelerimizin dünyadaki yeri ve tanınırlıkları
Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2013 16:40

Hitler’in üniversitelerden uzaklaştırdığı Yahudi kökenli Avrupalı profesörleri 1933’te ülkemize davet eden Atatürk, modern bir üniversite sistemi kurdurttu. Üniversitelerimiz uzun süre Avrupa sistemini uyguladı.

Haberin Devamı

Ülkemizde 1933’te kurulan sistem, klasik Avrupa modeliydi ve her kürsüde (ana bilim dalı) bir profesör, iki üç doçent ve 5-6 asistan kadrosu olurdu. Avrupa modeli uzun süre sorunsuzca yürüdü. Ancak 1950’lerin ortasında bilimsel rekabeti destekleyen ABD modelinin başarısı açıkça ortaya çıktı. ABD’de kadrolar kürsülere bağlı olmadığı gibi profesör sayısı da 1 ile sınırlı değildi. Başarılı doçentler sıra beklemeden profesör olabiliyordu. Yale Üniversitesi’nde Oktay Sinanoğlu 28 yaşında profesör olmuştu. ABD’de 1945’te üniversite sanayi işbirliği ile atom bombası yapıldı. ABD, ilk bilgisayarları MIT ve diğer üniversitelerin yardımıyla geliştirdi. İlk teknopark olan Silikon Vadisi 1950’lerde Stanford Üniversitesi’nin öncülüğünde kurulunca ABD teknoloji lideri oldu. Soğuk savaş yıllarında ABD üniversitelerinin uzay çalışmalarına katkısı çoktu. Üniversitelerin desteğiyle 1969’da Ay’a insan indirip Rusya’yı geride bıraktılar. Bu başarıların ardında, üniversitelerin yetenekli gençlere hızla yükselme fırsatı vermesi vardır. Bunun karşılığında, akademisyenlerin bilimsel makale üretmesi ve sanayiden maddi destek bulması bekleniyordu. Makale üretemeyen ve proje desteği olmayanların terfi etmesi ve üniversitede uzun süre çalışması zordu. Makale üretemeyen lisansüstü öğrencilerinin doktora alması da kolay değildi. Hitler ve Mussolini’nin küstürdüğü Avrupalı akademisyenler ABD ve diğer ülkelere göç etti. Bu nedenle ABD ile yarışan çok az Avrupa üniversitesi kaldı. Dünyadaki en iyi 10 üniversitenin 7’si ve en iyi 100 üniversitenin 50’si ABD üniversiteleridir. ABD’de üniversitelerin başarılı olması için kaliteli öğrenci de gerekiyordu. Üniversitelerin öğrenci çekme yarışı 1980’lerde hızlanınca öğrenciler üniversite seçmekte zorlandı.

Haberin Devamı

Dünyanın İlk Sıralama Sistemi: US News and World Report

US News and World Report dergisi 1983’te ABD üniversitelerini kalitelerine göre sıraladı. Bu sıralama öğrencilerin okul seçimine yardımcı oldu ve diğer ülkelere örnek oluşturdu. Türkiye’de ise o dönemde çıkartılan 1982 tarihli yasayla üniversiteler kısmen ABD modeline geçti. Kürsü yerine bölümlerin güçlenmesi, yardımcı doçentlik kadrosu ile gençlere fırsat verilmesi önemliydi. Profesör olmak için kitap değil uluslararası makale yazmak ve dünyaca tanınan bilim adamlarından atıf almış olmak koşulu getirildi. Ancak daha sonra kaldırıldı. Sadece ODTÜ, ABD modeline göre 1956’da özel yasayla kurulmuştu. ODTÜ modelinin başarısı, yeni üniversitelerin bu modeli benimsemesini sağladı. Genç akademisyenler uluslararası makale üretmenin önemini kavradı ve yayınlar arttı. Üniversitelerimizin toplam uluslararası makale sayısı 1982’de
300’lerde iken sayı 2002’de 10 bin, 2011’de ise 25 binlere çıktı. Vakıf üniversiteleri 1984’te kurulmaya başlayınca üniversiteler arasında rekabet arttı.

Haberin Devamı

İlk Dünya Üniversite Sıralamasını Çin’de Jiao Tong Üniversitesi Yaptı

Üniversitelerimiz arasındaki yarışın hızlandığı 2003’te Çin’de Jiao Tong Üniversitesi (ARWU) dünyanın en iyi 500 üniversitesinin listesini yayınladı. Listede sadece İstanbul ve Hacettepe Üniversiteleri vardı. Hacettepe bir süre sonra liste dışı kaldı. Sıralama kriterleri; Nobel alan hoca ve mezun sayısı, çok atıf alan bilim adamları listesine girenlerin sayısı ile Nature ve Science dergilerinde çıkan makale sayısı gibi performans ölçütleriydi. Üniversite sitelerine odaklı Webometrics sıralaması ve Times dergisinin QS ile ortaklaşa yaptığı anket ağırlıklı sıralama 2004’te ilan edildi. QS ve Times 2010’da ayırılınca THE ve QS adlı iki ayrı sıralama çıktı. Tayvan’da HEEACT, bilimsel çıktılara dayanan sıralamayı 2007’de yayınladı. Leiden Üniversitesi B.T. Çalışmaları Merkezi, yayın kalitesine dayalı sıralamayı 2008’de başlattı. Scimago, 2009’da bilimsel çıktıları ölçen sıralamayı yayınladı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü URAP Laboratuvarı, 2009’da Türk üniversitelerinin ve 2010’da da dünyanın ilk 2.000 üniversitesinin akademik performansa dayalı sıralamasını ilan etti. Türk üniversiteleri ilk yıllarda dünya sıralamalarında çok başarılı olamadı. Üniversitelerimiz bilimsel yayınların sayı ve kalitesini artırmak gerektiğini fark edip önlemler aldı. Rektörlükler, uluslararası makale başına akademisyenlere ödül vermeye başladı. Akademik terfilerde uluslararası bilimsel makale kriteri öne çıkartıldı. İlk kez 2001’de ODTÜ’de açılan Teknokent’in ardından diğer üniversiteler de teknopark kurmaya başladı. Ar-Ge’ye ayrılan payın artması için Bilim Tek. Yük. Kurulu’nda karar alındı. Teşvikler arttıkça üniversitelerimiz dünya sıralamalarında yükselmeye başladı.

Haberin Devamı

Üniversitelerimizin 2012’de Dünya Sıralamalarındaki Durumu

On üniversitemiz 2012’de dünyadaki 8 sıralama sisteminden en az birinde ilk 500’e girdi. Bunlar; ODTÜ, İstanbul, Hacettepe, Ankara, Ege, Gazi, İTÜ, İ.D. Bilkent, Boğaziçi ve Koç üniversiteleridir. ODTÜ, Times Dergisi’nin 4 Mart 2013’te yayınladığı Dünyanın En Prestijli 100 Üniversitesi listesinde 50-60 bandında yer aldı. Bu liste, dünyanın en tanınmış 17 bin bilim adamından görüş alınarak hazırlanıyor. En Prestijli İlk 100’de yer alan 20 ülke arasında Türkiye’nin varlığı gurur verici oldu. ODTÜ, geçen yıl da bu listeye girmişti. ODTÜ, ayrıca Times’ın 2012’de ilan ettiği akademik açıdan En Başarılı 250 Üniversite listesinde 202-225 bandında yer alan tek üniversitemiz oldu. İstanbul Üniversitesi de ARWU’nun En Başarılı İlk 500 listesinde (401-500 bandında) yer alan tek üniversitemiz oldu. İstanbul Üniversitesi, Türkiye’nin bu listede yer alan 43 ülkeden biri olmasını sağladı. Üniversitelerimiz uluslararası bilimsel makale sayısını ve kalitesini arttırmak için akademisyenleri motive edici ödüller vererek, çok sayıda bilimsel makale çıkaran gençlerin yurt dışı kongrelere sıkça katılmaları için ek ödenek çıkartarak ve terfi işlemlerini hızlandırarak dünya sıralamalarında yükselebilir. Üniversiteler, sadece kendi üniversitelerinden doktora alanları değil başka üniversiteden doktora alan gençleri akademisyen olarak almalı. Böylece akademik kadrolara taze kan sağlanır ve bilimsel üretkenlik artar. Yeni akademisyen alırken uluslararası makalesi olanlar tercih edilmeli. ODTÜ’nün başarısında, bu tür stratejilerin payı çoktur.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!