Güncelleme Tarihi:
Sene 1949. Yusuf Erçelik, babası okula devam etmesini istemeyince üvey annesinin verdiği parayla nüfus cüzdanını da alıp köyden kaçıyor. Trene atlayıp Isparta Gönen’e gidiyor. Okullar açılalı bir buçuk ay olmasına rağmen soluğu öğretmen okulu önünde alıyor. Müdürün karşısına çıkıyor, mülakat sonrası, eski öğrencilerden kalma bir pantolon ve ceketle okula başlıyor.
Köy Enstitüsü’nden mezun olunca, sınıf öğretmeni olarak kendi köyü Çapalı’ya atanıyor. Okuttuğu çocuklardan kimi doktor, kimi onun gibi öğretmen oluyor. Öğrencilerinden biri de, 6 kardeşli yoksul bir ailenin çocuğu, Muzaffer Ertürk. Ertürk, 5’inci sınıfta parasız yatılı sınavlarına giriyor, kazanamıyor. Yusuf öğretmen, Ertürk’ün babasına, “Bir sıra yaptırıp getirir, oğlunu parasız yatılı sınavlarına hazırlayacağım” diyerek, Ertürk ve onun gibi köyde kalan üç arkadaşının hayatını değiştirecek adımı atıyor.
‘O OLMASA ÇOBANDIM’
Üç arkadaşıyla parasız yatılı sınavını kazanan Ertürk, bugün Okan Üniversitesi Yabancı Diller Bölümü’nde öğretim görevlisi. Diğer üç arkadaşı emekli öğretmen. “Yusuf öğretmen yardım etmeseydi muhtemelen köyde çoban olurdum” diyen Ertürk, şöyle bitiriyor: “Bizden sonra da 18 öğrencisi öğretmen okulunu kazandı. Bir köyden bu kadar öğrenci okulu kazanınca öğretmenin torpil yaptığı söyleniyor. Nasıl torpil yapsın, sınavlar şehir merkezinde ve görevli bile değil. Bu iddialar da asılsız çıkıyor. Köyde en az okuyan kişi ortaokul mezunu. Öğretmen, doktor, çoğu devlet memuru oldu.”
ENGEL TANIMAYAN KADİR ÖĞRETMEN
Gazİantep’deki Ülger Kepkep Ortaokulu bilişim teknolojileri (BT) öğretmeni Kadir Kıraç, azmi ve meslek aşkıyla herkese örnek. Henüz 7 yaşındayken geçirdiği trafik kazası sonucu yüzde 60 oranında bedensel engelli ama öğretmen olma azmi engel tanımamış. 12 yıllık öğretmen, “Önemli olan engelleri aşarak hedefe ulaşma çabaları. Her şey mesleğini sevmekte ve ekip ruhunda” diyor. Hep evinden uzak okullarda görev yaptığını söyleyen Kadir öğretmen, zorlu eğitim hayatını şöyle anlatıyor: