Latin Amerika ülkelerinden yansıyan eğitim ve kültür mirası

Güncelleme Tarihi:

Latin Amerika ülkelerinden yansıyan eğitim ve kültür mirası
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2021 09:24

Latin Amerika ülkeleri, Aztek ve İnka uygarlıklarının yurdu olarak tarihsel bir önem taşımalarının ötesinde; yaşadıkları ekonomik ve toplumsal sorunlar, maruz kaldıkları darbeler ve diktatörlük dönemleri, bunlara karşı verdikleri, bitmeyen/vazgeçilmeyen mücadeleler ve çok sayıda özgünlük içeren toplumsal hareketleri ile dikkati çekiyor.

Haberin Devamı

Küba, Brezilya, Şili, Meksika, Peru, Uruguay ve Venezüela gibi bazı Latin Amerika ülkeleri, özellikle ilerici, muhalif ve entelektüel çevrelerin ilgisini çeşitli nedenlerle uzun dönemdir çekerken, yakın dönemde Türkiye’nin dış politikası için de önemsenen bir yer edinmeleri söz konusu oldu. Devlet başkanları düzeyindeki ziyaretler, diplomatik ilişkilerin artışı, Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi gibi akademik kurumların ve bu bölgeyle ilgili lisansüstü programların oluşturulması ve kıta ülkeleriyle yapılan ticari faaliyetlerin artışı bu gelişmelerin örnekleri arasında sayılabilir. Aslında uzun zamandır Türk toplumunun sanat, edebiyat ve eğitime ilişkin kültürünün içinde Latin Amerika kültürünün örneklerini çeşitli temsilcileri yoluyla görüyoruz. Bir süredir Latin Amerikalı şairler (Pablo Neruda), yazarlar (Gabriel Garcia Marquez), ressamlar (Frida Kahlo), eğitimciler (Paulo Freire), yönetmenler (Alejandro Gonzalez Iñárritu), tiyatrocular (Augusto Boal), müzisyenler (Victor Jara) ve devrimciler (Che Guevara) Türkiye’nin de popüler ve entelektüel kültürünün bir parçası oldu.

Haberin Devamı

LATİN AMERİKA’DA EĞİTİM HAREKETLERİ
Latin Amerika’nın maruz kaldığı kolonyalist dönem politikalarıyla Şili ve Meksika başta olmak üzere birçok Latin Amerika ülkesinin küresel kapitalist dönemin yeni liberal politikalarının ilk uğrak yeri olmaları, hâlâ bu politikaların baskısını yaşamaları ve bu politikalara karşı direnişin de tarihsel mirasını taşımaları genel olarak içinde yaşadığımız politikaların eğitimdeki mevcut görünümlerini ve potansiyellerini anlamak ve yorumlamak bakımından önemli ipuçları sunuyor. Bu nedenle hemen hemen tüm ülkelerin pandemi nedeniyle büyük bir kapanma ve eş zamanlı olarak internet ağı ve ilişkili bir şekilde ortaya çıkan dijital iletişim yoluyla bireysel anlamda da küreselleşme yaşadığı bu dönemde, ilgimizin bir kısmını bu tarihsel ve kültürel mirasa çevirmek, toplumun ve özellikle de gençlerin eğitiminde karşılaşılan bariyerlerin ve çaresizliklerin bir kısmının aşılması, yeni bakış açıları kazanılması için esin sağlayacaktır. Kıta ülkeleri içinde Topraksızlar Hareketi (Brezilya), Plaza de Mayo Anneleri (Arjantin), Oaxaca Demokratik Öğretmen Hareketi (Meksika), Zapatistalar (Meksika), Dünya Sosyal Forumu, Yurttaş Okulu, Ezilenlerin Tiyatrosu (Brezilya) gibi çok sayıda insan hakları mücadelesi ve devrimci dönüşüme eşlik eden, kültürel, pedagojik, ekonomik, toplumsal, ekolojik amaçları olan hareket ortaya çıktı. Rahip, yazar, şair, müzisyen ve eğitimciler bu dönüşüme katkı sağladı. Yaklaşımları daha sonra “özgürlük teolojisi” adıyla anılacak olan kiliseler dahi, Latin Amerika ülkelerindeki darbeci diktatörlere karşı açıkça halkın yanında yer aldı ve özgürlükçü, demokratik nitelikteki toplumsal eğitimin birer parçası oldu.

Haberin Devamı

EĞİTİM İÇERİĞİNİ PİYASA BELİRLİYOR
Latin Amerika ülkelerinin hepsi kolonyalizmden muzdarip bir tarihe sahip olmak dışında, halkın yoksulluğu, devletlerin hemen hepsinin dış borç yükü ve küresel finans kuruluşlarının baskısı altında ekonomik sorunlarının yoğunluğuyla yaşamak durumunda bırakıldı.. Bu ülkelerin tarihsel koşulları, iktisadi güçlükleri ve halkın yoksulluğu yeni liberal politikalarla birleşerek bir eğitim sorununa dönüştü. Yeni liberal politikalar, eğitimi paralı ve piyasaya bağımlı hale getirerek, küresel şirketlerin pazar alanına dönüştürdü ve eğitim içeriğini (müfredatı) toplumun ve öğrencilerin gereksinimlerinin değil küresel rekabet altındaki piyasanın belirlemesine yol açtı. Bazı Latin Amerika ülkelerinde neoliberal politikalara yönelik ciddi eleştirilerle iktidara gelen liderlerin de benzer politikaları sürdürdüğü ve bu politikalara son verilemediği görüldü. Bununla birlikte, yoksulluk düzeyi ve ekonomik güçleri birbirlerinden çok farklı olmamasına karşın Küba başta olmak üzere, Venezüella, Bolivya, Uruguay, Kosta Rika ve bazı dönemlerde ve bazı eyaletlerde Brezilya hükümetleri bu küresel politikalara karşı parasız, kamusal nitelikte bir eğitimi destekleyen yönde politikalar uygulamayı tercih edebildi. Ancak bu yöndeki politikalar görünür düzeyde olmakla birlikte, kıtada genel bir eğilim oluşturmaktan uzak durumda.

Haberin Devamı

EĞİTİMDE ÖZELLEŞTİME ŞİLİ’DEN BAŞLADI
Eğitim başta olmak üzere kamusal hizmet alanların tümünde özelleştirmelerin ve ticarileştirmenin küresel bir siyaset haline gelmesine öncülük eden neoliberalizmin gerçek yüzünü gösterdiği ilk ülke olan Şili, 11 Eylül 1973’de ABD destekli bir darbeye sahne oldu. Darbeci General Pinochet’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Şili, Latin Amerika ülkeleri içinde eğitimde piyasalaşma ve özelleştirmelerin öncüsü bir ülke oldu. Şili, günümüzde darbe dönemi karar ve kurallarına karşı demokratik örgütlenmeler ve seçim başarısı yoluyla siyasal bir değişim yaşamış olsa da, eğitimde özelleştirme ve kamusal alanların piyasaya açılması yönündeki yapısal değişimler geriye çevrilemedi. Nihayetinde, yaklaşık 50 yıllık bir süre sonunda, darbe kalıcı bir şekilde amacına ulaştı, zor yoluyla üretilen bir durum olarak, okulların yönetimi ve finansmanı yerel yönetimlere devredildi, eğitim ticarileştirildi ve özel okullar yoluyla farklı gelir gruplarının çocukları farklı nitelikteki okullarda eğitim almaya başladı, kamusal eğitim halkın ücretsiz erişebileceği bir seçenek olmaktan çıktı.

Haberin Devamı

KÜBA’DA EĞİTİM SADECE OKULLARIN GÖREVİ OLARAK GÖRÜLMÜYOR
Latin Amerika ülkeleri içinde yer alan Küba ise, 1959 yılında yapılan devrimle sosyalist bir gelişme çizgisi izlemiş, içinden geçtiği pek çok siyasal ve askeri baskılara, 60 yıldır ABD ve “Batılı gelişmiş ülkeler” tarafından uygulanan ambargoya karşın, halkını eğitim, kültür ve sağlık hizmetlerine erişim bakımından gelişmiş ülkelerin eriştiği düzeye taşıyabilmiş bir ülke olarak görülebilir. Küba’da halkın eğitimi sadece okulların bir görevi olarak görülmemiş ve 1960’lı yıllarda yoksul bölgeler ve köylerde yaşayanlara yönelik düzenlenen okuryazarlık kampanyalarıyla nüfusunun tamamına yakınının okuryazar olması sağlandı.

Haberin Devamı

OKULLAŞMA ORANI İSTENİLEN ÖLÇÜDE İLERLEMİYOR
Bağımsızlık ya da devrimci dönüşüm dönemlerinden sonra yapılan yaygın eğitim kampanyaları Latin Amerika ülkelerinde halkın temel eğitim düzeyini yükseltme yöntemlerinden birisi oldu. Ancak bu süreçte, merkezi iktidar dışındaki yerel yönetimlerin, küresel finans kuruluşlarının ve çokuluslu şirketlerin eğitim alanına dahil olmalarına onay verildi ya da engel olunamadı. Özellikle 50 yıllık yeni liberalizm dönemi boyunca, Latin Amerika ülkelerinin bir çoğunda okullaşma oranlarında ve nitel eğitim göstergelerinde istenilen ölçüde bir ilerleme sağlanamadığı ileri sürülebilir. Oysa Latin Amerika halkları, ilki Haiti’de sonuncusu Küba’da olmak üzere, sömürgecilik karşısında her birinde tekrarlanan bir özgürlük mücadelesini başardı, demokratik hakları ve yaşamlarını özgürce sürdürme arzularına zorbalıkla el koyan yüzden fazla darbeye direndi ve onları bazen isyanla, bazen seçimler yoluyla bertaraf etme başarısı gösterdi. Günümüzde de, birçok Latin Amerika ülkesinde, insan hakları bağlamında siyasal sistemlerinde demokratikleşme, yerli toplulukların ve kadın hareketlerinin kendi yaşamlarına sahip çıkma mücadelesi de dikkat çekici bir yükseliş gösteriyor.

EĞİTİM SİSTEMLERİNİN EN ÖNEMLİ MİRASI
Latin Amerika halkının eğitimi, öncelikle sinemada, müzikte, şiirde, resimde, edebiyatta, halk hikayelerinde; siyasal, toplumsal ve ekolojik hareketlerde yeniden üretilen ve güçlendirilerek gelecek kuşaklara taşınan kültürünü, onun okulların sınırlarına ve müfredatlara sığamayacak büyüklükteki mirasını içeriyor. Ancak, “eğitim sistemlerinin” en önemli mirası olan bu kültür, bölgedeki iktidarların ya da eğitim bakanlarının tercihlerini ve küresel işbirliklerini değil, Latin Amerikalıların kendilerini var eden özelliklerinin bilinci içinde olmalarını, dünyayla dayanışmaları ve dünyayı eleştirel bir bilinçle okuyabilmelerini temsil ediyor. Bu kültürel mirasın, dünyanın her yerinde kendisine seslenebileceği bir topluluk bulabileceğini düşünmek de aşırı iyimserlik sayılmamalı.

PROF. DR. HASAN HÜSEYİN AKSOY KİMDİR?
Prof. Dr. Hasan Hüseyin Aksoy, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi Anabilim dalı öğretim üyesidir. A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü ve A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Latin Amerika Çalışmaları Anabilim Dalı yüksek lisans programında ders veriyor. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nde Lisans (1985), Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüleri’nde Eğitim Yönetimi ve Planlaması alanlarında yüksek lisans (1988) ve doktora (1995) yaptı. Amerika’da University of Cincinnati’de ve Berlin Freie Üniversitelerinde misafir öğretim üyeliklerinde bulundu. Eğitim ekonomisi ve planlaması, eğitim politikası, eleştirel eğitim alanlarında çalışmaları bulunuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!