Yaşamın temiz izleri

Güncelleme Tarihi:

Yaşamın temiz izleri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2000 00:00

Haberin Devamı

ŞEHİR ve Bölge Plancısı, Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Sekreteri Mahmut Drahor ile kentlerin çevre sorunu üzerine konuştuk. Ege Bölgesi'nde şehirlerin temel çevre sorununun kaynağını sorguladık. Bu görüşmenin üzerine Almanya seyahati iyi bir fırsat oldu. Uygar toplumun çevresi temiz bir coğrafyadan çıkacağını bir kez daha gördük. Bir de çevreciliğin ayrı bir statü değil, yaşamın kendisi olduğunu...

Biz ne yapıyoruz?

EGE Bölgesi'nde yaşanan çevre sorunlarının dünyanın birçok ülkesinde yaşandığını söyleyen Drahor, ‘‘Yatırım için ucuz işgücü ilkesiyle hareket eden ülkelerde, insanlar kırdan kente göç edip, ilkel barınma koşullarını oluşturdu. Asıl acı olan bu sürecin böyle gelişmesi değil, böyle olacağı bilinmesine rağmen göz yumulması, teşvik edilmesidir. Bizden önce sanayileşen ülkeler, kent merkezlerinde çöküntü alanları ve kenarlarda gecekondularla bu sorunu yaşadı'' diyor. Bunları bilmenin ‘‘Kehanet'' değil, ‘‘İhanet'' kabul edileceğini savunan Drahor, siyasi makamların programlar hazırlayıp, taraftarlarına uygulatmak istediğini önesürdü.

İZMİR'de görünenler şöyle özetlenebilir: Kent merkezinde çöküntü alanları genişliyor. Trafik araçlarının işgali altındaki kaldırımlarda yürünemiyor. Kent sürekli inşaat alanı halinde. Kaç hektar veya ne kadar nüfusluk bir İzmir planı çıkarıldığı bilinmiyor. Çöpler gözönünde duruyor. Suyu ve havası giderek kirleniyor.

Onlar ne yapıyor?

DİĞER yanda yaşanır bir Avrupa kentinde gözlemlerin yanısıra Holstein Eyaleti İmar İskan Daire Başkanı Hansheinrieh Arend ile konuşmamızdan çıkan tablo kentli bilincini tanımlıyor. Görünen güzelliklerin emeğin ve planlı kalkınmanın ürünü olduğunu belirten Arend, ‘‘2. Dünya Savaşı, Avrupa'da büyük çevre katliamıne yolaçtı. Almanya, önce açılan yaraları sardı, sonra gelişmeye paralel planlar uyguladı. Kentlerde yenileme planları ulusal çıkarlara paralel, eyaletlerin özel sorunlarına yönelik yapıldı. Hatalar tekrarlanmadı. Para ve teknolojinin satın alamayacağı şey doğal yapıdır. Bunun için bilinçli insan olması gerekir. '' diyor.

Küçükler dikti büyükler korusun

FİDAN dikimi için en elverişli günleri geride kalırken, küçükler de fırsatı değerlendirdi. Çevre bilinciyle birlikte büyüyen Buca Saadet Emir İlköğretim Okulu öğrencileri TEMA ormanına tükenmeyen enerjileriyle bir fazla fidan dikebilmek için çaba gösterdi. İzci Lideri Mehmet Küp ve Türkçe öğretmeni Ayşe Kahraman'ın önderliğinde okulun izcileri ve gönüllü öğrenciler, ilk kez kazma kürek kullanıp, yeşil bir Türkiye için çalıştı. Küçükler fidan dikti, soldurmamak için korumak büyüklere kalıyor.

Şehirde köy yaşamı

BİRARADA yaşayan insanların birlikte üretip tükettikleri şehirler, aynı zamanda kültürel birikimin zenginleştirilerek paylaşıldığı mekandır. Bu ideal yapı, Türkiye'de çoğunlukla kalkınma ve gelişme sürecinde bozuluyor. Kalkınma planlarında kentlerin sürdürülebilir çevre yapısı düşünülmüyor. Daha da bozulacağını anlamak için kentli olmaya gerek yok. Kentli yaşam tarzına sahip olmayan zihniyetin şekillendirdiği kentlerde, insanın köy yaşamı içine düşmesi doğal bir sonuç.

BU hafta Hamburg ve Schlcswig-Holstein eyaletinden ‘‘Çevre fotoğrafı'' ile kent bilincimizi yoklamak istedim. İkinci Dünya Savaşı'ndan çıkan Alman halkının, kalkınırken çevre dokusunu zedelemediğini görüyoruz. Ağaçların kesmekle tükenmeyeceği bu ülkede, kent dokusu ve kültürü de aynı ölçüde korunuyor. Ülkemizde kalkınırken kaybedilen kentli kimliğinin farkında olmayanlar için bu fotoğrafa bakmak yeterli. Yaşamın tertemiz izlerini her köşede görmek mümkün.

ÇEVRE HUKUKU

Toprak, yasa ve mevzuat kurbanı

TEMA Hukuk Müşaviri Avukat Ömer Aykul, Türkiye'nin çevre konusunda dünyayla uyum sürecine girmesine karşın kanun ve mevzuatın uygulanamadığını önesürdü. TEMA İzmir Gönüllü Temsilciliği'nin düzenlediği konferansta çevre hukukuna yaklaşımı anlatan Aykul bir kötümser, bir iyimser tablo çizdi.

AYKUL'a göre, doğal varlıklar anayasadaki hükümlere rağmen korunamıyor. Mevzuatın, bir takım iyileştirmelerle AB ülkelerinin düzeyine ulaşacağını belirten Aykul, ‘‘Yine de uygulanmayan kanun ve mevzuat işe yaramaz'' görüşünü savunuyor.

TÜRK ulusunun çevre bilincinin, yönetimleri zorlayıcı duruma geldiğine inanan Avukat Ömer Aykul, buna kanıt olarak da mahkemelerin çevre konularında üstün kamu yararını gözeten kararlar vermesini gösterdi. ‘‘Uluslararası tahkim''in olumsuzluk yaşattığını da önesüren Aykul, ‘‘Anayasanın 47, 125 ve 155. maddeleri değiştirilip, hukuka aykırı bir yetki verilerek, bir anayasal kaos yaratılmış ve çağdaş kapitülasyon oluşturulmuştur. Bergama ve Fırtına Vadisi gibi somutlaşan olaylarda ortaya konulan mücadele ve oluşan bilinç, bu çağdaş kapitülasyonları da yenecektir'' diyor.

Vatandaş ne diyor?

KONFERANSTAN sonra izleyicilerle yapılan anketin sonuçları elimize ulaştı. Alınan yanıtlar önemli ve ilginç. 150 kişiye sorulanlar ve yanıtları: Yüzde 90'ı konferansın beklentileri karşıladığını, yüzde 84'ü TEMA'nın hazırladığı yasa tasarısını uygun bulduğunu söylerken, yüzde 90'ını bu yöndeki bilgilerin kamu yarararını desteklediğini belirtti. Katılımcıların yüzde 78'i tahkim yasasının çevreye yarar getirmeyeceğini, yüzde 17'si yararlı olacağını savunurken, yüzde 5'i de bilgi sahibi olmadığını belirtti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!