Pazar Sohbeti

Güncelleme Tarihi:

Pazar Sohbeti
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 06, 2000 00:00

Haberin Devamı

Yaşam koordinatörü

En acılı anınızda, yanınıza yaklaşan bir doktor, yitirdiğiniz kişinin organını alabilmek için izin istese ne düşünürsünüz?

ABANCI kalple yaşam’’ başlıklı dizimizde başkalarının kalpleriyle ikinci yaşama başlayanların öykülerini, umutları, güçlükleri, çaresizlikleri aktarmıştık. Nakil sürecinin en zor bölümü kuşkusuz organ sağlanması. Bugün bu konuyu işleyeceğiz. Konuğumuz, annesini, babasını, kardeşini, ya da çocuğunu kaybeden insanlara en acılı anlarında başka yaşamlar kurtarmaları için ‘‘Organ bağışı’’ önerme görevini üstlenen Ege Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Koordinatörü Opr. Dr. Ata Bozoklar. Yakınını yitirmiş birine başsağlığı dilemeye bile dilimizin varmadığını düşününce Bozoklar'ın işinin ne kadar zor olduğu ortaya çıkıyor. Bozoklar, Türkiye'de ilk olan görevini anlattı.

Neden böyle zor bir görevi üstlendiniz?

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde genel cerrahi ihtisası yaptım. O dönemde organ nakilleri sırasında hepatit B aldım. Hastalığı çok ağır geçirdim. Ama hastalığa ilk kez hasta tarafından bakmayı öğrendim. Ben de pekala karaciğer nakli gereken bir hasta olabilirdim. Bakış açım değişti. Görev verilmesinde en ciddi farkım o. Organ Nakli Merkezi'nde batılı anlamda organizasyon kuruyoruz. Bir kişinin sadece donör sağlanmdan sorumlu olması gerekiyor. Hocamız Prof. Dr. Özdemir Yararbaş koordinatörlüğü önerince kabul ettim.

Organ nakli hastalar için ne kadar yaşama umudu?

Hastaya, (Tedavi seçeneği var) dediğinizde umut veriyorsunuz. Türkiye'de organ nakli umut değil, çok ciddi şans, umudu aşan şans. Kanserde ilaç, ışın, cerrahi tedavi var. Ama, (Organ naklinden yararlanabilirsiniz) dediğiniz hastaya , (Gökten ışık düşerse kurtulursunuz) demek gibi oluyor.

Organ nakli bir tedavi seçeneği değil mi?

Değil. Çok iyi cerrahlarımız, klinik olanaklarımız var. 1996'dan 2000'e 63 karaciğer nakli yapmışız. Yani yılda 10 kişiyi tedavi etmişiz. En iyisiyiz ama boş. Cerrahi kliniğimiz haftanın 5 günü 5 nakil yapabilir ama ayda 2 yaparsak çok iyi. Çok yazık. İzmir'de bizim dışımızda Dokuz Eylül Üniversitesi, SSK Tepecik ve Bozyaka hastaneleri var. Devlet bunca para harcamış. Aylık transplant ikiyi geçmiyor. 4 merkezden haftada 1 böbrek çıkıyor. Bir merkez bile fazla. Organ nakilleri halen prestij ameliyat olma niteliğinde. Organ nakli yapıyor muyuz, yapıyoruz. Ama hala tedavi olarak sunamıyoruz.

Özel göreviniz bağışı artırmaya yönelik. İşe nereden başladınız?

Organizasyonları öğrenebilmek için Amerika'da bir ay kaldım. Onlar da bu aşamalardan geçmişler. Avrupa da aynı sorunları yaşıyor. Şu anda bu işi en iyi beceren Amerika. İşi legal maddiyata dökmüş. Organ satışı kesinlikle yok ama bunun dışında her aşamada para var. Avrupa etik değerlere bağlı, yeniliklere açık değil.

Donör bulunmasında sağlık personelinin rolü nedir?

Beyin ölümü kavramını bilmeyen, anlamayan sağlık personeli çok. Bitkisel hayatla beyin ölümü farkını bilmezse, ikna olmamışsa olmaz. Çünkü biz cesetten organ almıyoruz. İnsanlar mucize bekler, varoluşumuz bile mucize. Ölmüş birinin dirilmesi, bir insanın ölmemesi, ya da yere attığınız bir taşın havalanması... Böyle bir mucize beklenebilir mi? Olasılıklı şeylerde mucize beklenir. Mucize beklentisiyle mucizeyi ayırmak gerek. Senelerce bitkisel hayatta kalıp uyananlar var. Beyin ölümü kavramı defnettiğiniz bir hasta demek. Mucize beklenmeyecek olay. Tıbben bildiğimiz gerçekler var. Bildiğimiz güvendiğimiz şeylerden biri beyin ölümü.

Vatandaşların ilgisi nasıl?

Geçenlerde Urla Belediyesi'nden çağırdılar. Organ bağışı kampanyası başlatacaklarını, bu konuda seminer vermemi istediler. Dinleyicilerin tamamı din adamlarıydı. (Fetva var ama ben gönülleri merak ediyorum) dedim. En kuşkulu olanlar çok soru sordu. Örneğin, (Kimsesiz biri öldüğünde kimden izin alıyorsunuz) diye soruldu. Kimsesizlerden almadığımızı söyledim. İnsanları ciddiye alıp konuşunca kazanmamak mümkün değil. Koordinasyon buna yarıyor. Çok başarılı bir seminer oldu. Müslüman, hıristiyan, musevi cemaatlerini biraraya getirecek halka açık bir seminer planlıyorum. Bu antrenman oldu. Hastanelerde eğitim çalışmaları yapıyorum.

Organ bağışı önerisi götürdüğünüz hasta yakınlarını tepkileri?

O öyle bir psikoloji ki... (Niye ben) diyor. (Çocuğum, kardeşim ölmüş, bütün dünya ölsün) diyor. İnsanın içgüdüsü bu, normal. O anda o kadar büyük acı yaşıyor ki... Bu durumdaki birine (Gel, organları bağışla) diyorsun. O an başkaları yaşasın diye karar vermesi çok zor. İnsanüstü insanlık bekliyoruz. Organ bağışı yapması için konuştuğum Tokatlı köylü bir kadın (Hepsi ölsün, bana ne. Allah kurtarsın, ben ne yapayım) dedi, tanrısına, doktoruna kızıyordu. Onun bu itirafı bana çok ışık tuttu. Savaşmam gereken psikolojinin bu olduğunu öğrendim. Çok büyük acı takdir etmek gerekiyor. Aynı kadın daha sonra bağış yaptı.

Hastasında beyin ölümü gelişmiş aile fertlerine nasıl konuşuyorsunuz?

Sessiz sakin bir odada hastalarının durumunu, beyin ölümü geliştiğini anlatıyorum. İlk görüşmede organ bağışı önerisi doğru değil. Olumsuz. Çünkü insan şok yaşarken düşünemez. Refleksleriyle hareket eder. 1-2 saat sonra tekrar görüşüp, bu kez organları bağışlamaları halinde birkaç hayat kurtarabileceklerini söylüyorum. İkna başarımız, konuştuğum hasta yakınları içinde yarıdan fazla.

Organ bağışına kimler daha duyarlı, köylü kentli farkediyor mu?

Entellektüel kesimde bağış çok düşük. İnançlı kesim (Yobazlar değil) ikna oluyor. Bu işe giriştiğimde en büyük engelin din olduğunu düşünmüştüm. Oysa dindarlar ikna oluyor. Bu dünyada iyi birşey yapmanın, sevabın bir karşılığı olur inancı var. Entellektüellerimiz bunu kabullenmiyor.

Organ bağışında bulunanlara merkez olarak neler sağlıyorsunuz?

Tedavi masraflarını üstleniyoruz, defin işlemlerini kolaylaştırıyoruz. Bunu söylerken rahatsız oluyorum. Ama bu konuşma bağıştan, yasal işler bittikten sonra oluyor. En küçük bir şeyin mide bulandıracağı bir süreç, çok titiz davranıyoruz. Yeni uygulamamız ise, gerçekten çok zor bir kararı en acılı anlarında veren bu insanlara kutsal bağışta bulundukları için hazırladığımız onur belgeleri. Hepsi almak istiyor. Ayrı yaşayan aile fertleri ayrı ayrı istiyor. Bu belge kendi adımıza, hastalarımız adına bir minnet ifadesi.

Organ nakilleri halen prestij ameliyat olma niteliğini sürdürüyor. Organ nakli yapıyor muyuz, yapıyoruz. Ama hálá tedavi olarak sunamıyoruz.

Bağış yapmasını önerdiğim Tokatlı köylü bir kadın (Hepsi ölsün, bana ne. Allah kurtarsın, ben ne yapayım) dedi, tanrısına, doktoruna kızıyordu. Onun bu itirafı bana çok ışık tuttu.

Kimdir?

1961 İzmir doğumlu olan Ata Bozoklar, Bornova Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. 1984'de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitiren Bozoklar, 2 yıl Bingöl'de zorunlu hizmet yaptı. Kısa sürelerle Kayseri ve Ankara'da çalıştı. Uzmanlık eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda gerçekleştiren Bozoklar, bu sırada geçirdiği hepatit hastalığı nedeniyle Organ Nakli Merkezi'nden ayrıldı, 4-5 yıl Mediko Sosyal'de görev yaptı. Yeniden merkeze dönen Bozoklar koordinatör olarak görev yapıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!