Pazar Sohbeti

Güncelleme Tarihi:

Pazar Sohbeti
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2000 00:00

Haberin Devamı

Politikaya atılabilirim

Ege Üniversitesi'nin sekiz yıldır patronluğunu yürüten Prof. Dr. Refet Saygılı bir ay sonra koltuğunu devretmeye hazırlanırken içi rahat..

Sevincim ve üzüntüm

8 yıllık süreyi uyumlu geçirdim. 3 yardımcım güç kaynağı oldu. Rektörün başarısı seçtiği yardımcıları ve dekanlar sayesinde olur. Bu süre içinde üniversitede kanlı biten bir olay yaşanmadı. Sadece İletişim Fakültesi'ndeki bir intihar olayını istismar eden gruplar oldu. Güvenlik güçleri öldürdü diye yıldönümü yapıyorlar. 25 bin öğrencinin olduğu bir yerde bu kişiler 100'ü geçmez. Rektörlüğümün ilk döneminde Hyde Park gibi bir alan yaptırdım. İsteyen öğrenciler burada toplansın, eleştirsin diye. Polisiye tedbirler de almadık. Öğrenci ile öğretim üyesi diyaloğu çok iyi durumda. Mayıs'ta yaptığımız şenliklerde bunlar açıkça görülüyor. Zaman zaman küçük olaylar olsa bile huzurlu bir üniversite. Dönemimdeki büyük üzüntüm ise ‘‘Taciz Olayı’’ oldu. Öğrencilerden gelen büyük şikayetler üzerine 3 yardımcım 2 ay olayı araştırdı. Yüzlerce kişi dinledi. Bu olay basına sansasyonel yansıdı. Tüm öğretim üyeleri çok etkilendi. Her kurumda insan hatası olabilir, ama bu kurumlara maledilmemeli. Biz bu olayın üzerine gittik ve örtbas etmedik. YÖK'e 2 öğretim üyesinin ‘‘çıkarılmasını’’ teklif ettik. Bu onaylandı. Hukuk sürecine gidildi ve son olarak Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu kararı onadı, kesinleşti.

41 YIL önce adım attığı Ege Üniversitesi'ne rektör olarak vedaya hazırlanan Prof. Dr. Refet Saygılı, 8 yılı değerlendirirken, ‘‘Büyük mesafe kaydettik. Ege Üniversitesi kabuğunu kırdı, toplumla bütünleşti’’ dedi, gözünün arkada kalmayacağını söyledi. Bundan sonraki yaşamını planlarken, ihtisas alanı olan psikiyatri hekimliğine dönmeme kararı da alarak, ‘‘Belki politikaya atılabilirim’’ diyen Refet Hoca bu haftaki konuğumuz.

Rektörlükte yapmak istediklerinizin hepsini gerçekleştirebildiniz mi?

Göreve geldiğim yıl üniversite açılışındaki konuşmada hedefler göstermiştim. Yabancı dil hazırlık sınıfı, altyapının kampüs üniversitesinde olması gereken biçimde düzenlenmesi, bina restorasyonu bunlar arasında. 8 yılda büyük mesafe alındı. 10 bin metrekare alanda çok önemli bir kütüphane açıldı. Bugün tüm fakültelerin konferans salonu var, sınıfları, laboratuvarları elden geçirildi.

Bilimsel açıdan gelişmeler hangi noktalara ulaştı ?

Hiçbir işin sonu yok. En iyiye ulaşmak ideal, ama önemli olan mevcut mali koşullarda en iyiyi yapmak. Mühendislik Fakültesi'nde gıda, bilgisayar, kimya, tekstilin yanında inşaat, makine elektrik, elektronik bölümleri açıldı. Son bir ayda da Türkiye'nin ilk Biomühendislik Bölümü'nü açtık. DEÜ bünyesine kaydırılan İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Çeşme'de Eğitim Fakültesi açıldı. Uluslararası Bilgisayar Enstitüsü temelden çok modern biçimde değişti. Yüksek lisans ve doktora eğitimi vermeye başladı.

Yapmayı arzu edip, yapamadıklarınız oldu mu?

En büyük zorumuz devletin ayırdığı pay. Üniversiteme aktarılan payın yüzde 85'i personele, yüzde 15'i yatırım ve cari harcamalara kullanılıyor. Devletin imkanlarıyla birşey yapılamaz. Nasıl kaynak yaratırız düşüncesinden hiç kurtulamadık. Vakıf kaynaklarını devreye soktuk. Üniversitenin atıl arazileri üzerinde KİPA modeli ‘‘yap işlet devret’’ modeliyle yatırım yapıldı. Arazi değerlendirildi. Yapılan binanın mülkiyetinin bizde olduğunun altını tekrar çizerim. Arazi satmadık, hiç kullanmadığımız arazileri yasaların verdiği izinlerle kullandık.

Bu yönteminiz zaman zaman eleştirilere yol açtı

Üniversite yalnız devletin verdiğiyle yetinseydi, 8 yılda gelişme sağlamamız mümkün değildi. Üniversitenin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaya çabaladık. Kaynak ne kadar zenginse eğitimin kalitesi o kadar yükselir. Aynı şekilde hastane arkasına otel yapıldı. Ayrıca bu modelin sağladığı başka imkanlara da kavuştuk. Örneğin, KİPA'da 300- 400 öğrencimiz part time çalışıyor. İzmir'de modern çarşı anlayışı da burada başladı.

Hastanedeki gelişmeleri tatmin edici buluyor musunuz ?

Hastanemiz ‘‘Referans Hastanesi’’ niteliğinde. Türkiye'den her vilayetinden hasta geliyor. En büyük handikap burada başlıyor. Uzaklardan gelen hastanın tedavi ücretini tahsilde zorlanıyoruz. Örneğin Kars Kağızman'dan gelmişse faturasını oradaki Mal Müdürlüğü'ne yolluyoruz. Ne zaman ödeyeceği belli olmuyor. Tüm Türkiye'den alacaklıyız. SSK'dan en az 4-5 trilyon lira alacağımız var. Bu parayı alamıyoruz diye hasta geri çevrilmiyor. Borçlanıyoruz, alacaklı oluyoruz ama hizmet sürüyor. Mali darboğaz buradan kaynaklanıyor. İşte devletin burada desteği lazım. Maliye Bakanımız Sümer Oral ve müsteşarımızla görüşüyorum. Bölgesel sağlık saymanlıkları kurulması fikrini benimsediler. Bu sistem getirilirse, önemli ölçüde sıkıntı biter.

E.Ü. Hastanesi büyük ve köklü bur kurum. Ancak zaman zaman gerilediği yolunda eleştiriler yapılıyor?

İddia ediyorum; Hastanemiz Türkiye'nin en iddialı ve temizi. Biraz önce ABD'li hekimleri gezdirdim, çok etkilendiler. Acil Servis açılışında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel (Hoca çağı yakalamışız) dedi. Ege üniversitesi ilk kez dış kredi kullandı. Fransızlardan sağlanan 73 milyon frank (15 milyon dolar)la yatırım yapıldı. Bunu sağlamak için hükümet, DPT nezdinde büyük mücadele verdim. 2 yılda 32 ameliyathaneyi çıplak soyduk, bir tek duvar kaldı. Ortopedi, Göğüs, KBB, Üroloji, genel cerrahi beyin cerrahi, çocuk cerrahi klinikleri tüm donanımıyla yenilendi. Modern kan bankası yaptık. İzmir'de bölgede kan ürünleri üreten yer yoktu. Hastanemizle övünüyoruz. Üniversite hastaneleri içinde güçlü yeri var. Sadece fiziki değil, elemanlarıyla övünüyoruz. Dünya literatürüne geçecek ameliyatlar yapılıyor. Huzurlu bir hastane yeratmanın mutluluğu içindeyiz.

Tıp Fakültesi dışındaki gelişmeler hangi ölçülerde gerçekleşti ?

Atatürk Kültür Merkezi, 2 kez büyük yangın geçirince korku yaratan duruma geldi. İzmirli işadamlarından destek istedik, alamadık. Bunun üzerine bütçenin sınırlı kaynaklarına, mediko kaynakları ile Ankara'dan Milli Piyango, İş ve Ziraat bankalarının bağışlarını ekledik. Çok büyük salonlarıyla İzmir'e açılan kapımız olan AKM yenilendi.

Uzun bir aktif çalışma yaşamından sonra görevi devrediyorsunuz. Bundan sınraki planlarınız nedir?

Bir ayım daha var. Bu tempoyla üniversiteyi dış dünyaya açmayı da başardık. Almanya, Japonya, ABD dahil 39 ülkeyle işbirliği protokolü imzaladık. Son olarak Türk - Yunan gerginliğini kalıcı çözecek bir işbirliği protokolünü Midilli'nin bizimle aynı ismi taşıyan Ege Üniversitesi ile imzaladık. Bunlar bize mutluluk veriyor. Bu sürede hiç izin kullanmadım. Hekimlikte de çok yoruldum. Psikiyatrist olarak çalışmalarımı da rektörlükle birlikte sürdürdüm. Politika teklifleri geldi, kabul etmedim. Şimdi politikaya atılabilirim. Üniversite ile organik bağım sürecek. Vakıf senedine göre, yeni rektörün görev süresince vakıf yönetimindeyim. Ben öğrenim hayatımı devletin sağladığı imkanlarla gerçekleştirdim, karşılığını vermek istiyorum.

GÖZTEPE MAÇLARINI KAÇIRMIYOR

Ege Üniversitesi Rektöre Prof. Dr. Refet Saygılı'nın en önemli özelliklerinden biri de futbola düşkünlüğü. Göztepe taraftarı olan Saygılı'ya kulüp yönetimi ‘‘Fahri Temsilci’’ kupası vermiş. (Fotoğraf: Mustafa OĞUZ, İZMİR)

Kimdir

1931'de Tire'de doğdu. İlkokulu Tire, ortaokul ve liseyi İzmir'de tamamladı. Askeri öğrenci olarak İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi. 1955'te Ankara Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Askerlikten sonra 1959-1962 arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Noroloji Anabilim Dalı'nda ihtisasını tamamladı. 1962'de aynı kürsüde uzman olarak görev aldı. 1972'de doçent, 1977'de ise profesör ünvanı elde etti. Tıp Fakültesi'nde dekanlık ve dekan yardımcılığı yapan Saygılı, 8 yıl Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Müdürlüğü yaptı. 3 yıl Nöroloji ABD Başkanlığı yapan Saygılı, 1982 -1992 arasında rektör yardımcısı, ardından bugüne kadar rektör olarak çalıştı. Sağlık Bakanlığı Yüksek Sağlık Şurası üyesi olan Saygılı'nın, yayınlanmış 4 kitabı ve dış ülkelerde yayınları bulunuyor. Evli ve 3 çocuk babası olan Saygılı İngilizce ve Fransızca biliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!