Azimli ve kararlı bir ailenin eseri: Ozüm Borova

Güncelleme Tarihi:

Azimli ve kararlı bir ailenin eseri: Ozüm Borova
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2008 00:00

Özüm Borova güzeller güzeli, hayat dolu bir genç kız. Bu hafta Engelliler Haftası olduğu için, köşeme onu konuk ettim. Özüm ve annesi Zerrin Borova ile sohbetimizde onların azim, güç ve dirayet dolu hayatları gözlerimi sık sık yaşarttı. Ama şunu da anladım ki ne acıma, ne de ağlama zamanı artık. Yapılması gereken suçlu aramak değil, nerelerde hata yapıldığını irdeleyip düzelterek, Özüm’ün yaşadığı hata ve ihmalleri başka çocuklara yaşatmamak...

>> Nasıl engelli oldun?

>> 10 aylıkken kızamığa bağlı beyin iltihabı geçirmişim. Bir ay komada, bir yaşıma kadar hastanede kalmışım. 1999'a kadar devamlı fizik tedavi gördüm. Sürekli yüzüyorum. Öyle ayaktayım. Koşu dışında hemen her şeyi yapıyorum.

>> Çocukluğunda ilk engelli olduğunu fark etmeye başladığında neler yaşadın?

>> Ağlıyordum, anneme "Ben niye yürüyemiyorum, yürüyemeyecek miyim" diye soruyordum. Sonradan anladım, beynimi çalıştırıp hayatta kalabilmenin fiziksel aktivitelerden daha önemli olduğunu...

>> Arkadaşlarınla ilişkilerinde neler yaşadın?

- Bazıları engelli olduğum için benimle görüşmek istemedi. Onları umursamıyorum. Kim ne düşünürse düşünsün...

>> Nasıl bir eğitim aldın?

>> Anaokuluda dahil olmak üzere normal eğitim aldım. Ama diğer anne babalar rahatsız olur diye beni kabul etmek istemediler, tek okul kabul etti. Şu an 9 Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Klarnet Bölümü son sınıftayım.

>> Anne: İlkokulda Özüm’ü istemediler. Cemil Midilli Okulu’nun o zamanki müdürü 'çocuğunuzu okuldan alın' dedi aldık, Balçova Okulu kabul etti oraya verdik. Yani bize 'alın' diyen müdür çocuk eğitimi, formasyon almış düşünün.

>> Özüm: Sadece o değil. Lise 1'de bir İngilizce öğretmenim vardı. Gramerde şimdiki zamanı öğretiyor, herkese 'ne yapabilirsin' diye soruyordu. Ben İngilizce 'I’m jumping yani zıplıyorum' dedim. Öğretmen bana "Hadi kızım baksana haline, sen atlayamazsın başka şey bul" dedi. Onu da unutamıyorum.

Özüm ihmaller sonucu engelli

oldu ve bu ülkemizde ilk değil

>> Elinde yetkin olsa engelliler için neler yapardın?

>> Ulaşım olanaklarını artırır, kaldırımları küçültürdüm yani şehirdeki engelleri kaldırırdım önce.

>> Anne: Bence hastanelerde engellilere yönelik tüm dalları içeren ayrı birim olmalı. Çünkü bir yerinde özür olan bir kişinin başka yerlerinde de sorunlar çıkıyor. Doktorlar bir araya gelip kişiyi tümden değerlendirmeli. İzmir’de böyle sağlık merkezi yok. Böylelikle yaşadığımız ihmal ve hatalar yaşanmaz..

>> Nasıl ihmal ve hatalar mesela?

>> Özüm’ün kızamık geçirmesi 10 aylıkken yattığımız hastanenin ihmalidir. Basit rahatsızlık için gittiğimiz hastanede üç kişilik odaya koydular, annelere kullanılmış önlük dağıttılar. Bir çocuk kızamıkmış. O zaman kızamık aşısı devlet ve üniversite hastanelerinde 11 aylıkken yapılıyordu. Ama Özüm’ün bu durumundan sonra 9 aya indirildi ama bizim için geç oldu. Hepimiz insanız hata yapabiliriz. Doktor hatası kabul edilebilir ama ihmal asla...

>> Ailelere neler söylemek istersiniz?

>> Engelli olsa da, olmasa da iyi ve anlayışlı davranılmalı. Herkesin eğitim hakkı olmalı. Bedensel engellilerin taşınması zor olduğundan eğitim verilmiyor çoğunlukla. Utanmamaları gerek. Herşeye rağmen hayat güzel.

>> Anne: Doktorların da daha bilinçli olması gerekli. Bu tip çocukları hemen gözden çıkarıyorlar. Özüm komadayken bir doktor, "Toplumda böyle çocuk dolu, çok çok kötü durumda olacak, hiç iyileşmeyecek" dedi. Şunu bilsinler ki, bir anne-baba et yığını da olsa çocuğunu kucağına alıp o hastaneden çıkmak istiyor. Bence hem anne-babaların hem de bu düşüncede olan doktorların çok ciddi psikolojik eğitime ihtiyaçları var. Bu çocukları gözden çıkarmamalılar. Özüm şu anda 10 aylık elime gelse çok daha iyi durumda olurdu.

İsviçre’de ben yürürken hayat duruyordu

>> Bir dönem Amerika’da yaşamışsınız değil mi?

>> 5 sene önce annemlerle Amerika’ya gidip 6 ay kaldık. Müzik sınavına girdim üniversiteye kabul edildim ama İngilizcem yeterli olmadığından kalamadım.

>> Amerika’da kaldığın süre içinde hayatın nasıldı?

>> Çok rahattı. Amerika’da kendi başıma yürüyebiliyordum, yerler düzdü. İnsanlar beni görünce hemen yol veriyorlardı. Engellilerin yanına yaklaşılmaması gerektiğini biliyorlardı. Burada yardım etmeye çalışırken bazen zarar veriyorlar.

>> Anne: Mesela burada uçak ya da otobüslerde herkes panikle öne geçmeye, ilk inmeye çalışır. O yüzden biz bekler ve en son ineriz. Amerika’da bir otobüs yolculuğumuzda son durakta biz yine herkes insin diye bekliyoruz ama baktık kimse inmiyor, herkes bekliyor. Meğerse onlar önce bizim inmemizi bekliyorlarmış. Özüm kalkmadan kimse hareket etmiyor.

>> İsviçre’de de masterclass çalışman olmuş..

>> Evet, orada bütün engelliler dışarıdaydı. Trafik polisi bizi nerede görse bütün trafiği durduruyordu. Yani orada bir engelli yürürken hayat duruyor. Hayat zaten engellilere göre düzenlenmiş. Engelliler için küçük arabalar var ve belediyenin size verdiği numaradan aradığınızda o araba sizi kapınızdan alıyor ve gideceğiniz yerin kapısına bırakıyor.

Tüm engelli anneleri

yılın annesi

Bugün Anneler Günü. Annemin ve tüm annelerin özel gününü içtenlikle kutluyorum. Ben de bir anneyim. Çocuk yetiştirmenin dünyanın en ciddi ve önemli işi olduğunu artık biliyorum. Ama izin verirseniz, bu Anneler Günü’nde, özellikle tüm engelli çocukların annelerinin (ve tabii babalarının) önünde saygıyla eğilmek istiyorum. Sizler çok güçlü ve özel insanlarsınız. Tıpkı Özüm’ün anne, babası gibi...

Her yerde farklı kart isteniyor rapor almaktan bıktık

>> İzmir’de ne kadar engelli var?

>> Yaklaşık 600 bin. Bunları dışarıda görmüyorsunuz. Çünkü çıkamıyorlar.

>> Türkiye’de engelli olmak nasıl bir şey?

>> Hiç kolay değil. Kaldırımlar yüksek, dar; yürürken insanlar çok dikkatsiz olduğundan benim bastonuma takılıp beni düşürüyorlar. Park yerlerinde, otobüslerde engellilere ayrılan yerleri başkaları kullanıyor. Biz gelince de güvenlik görevlileri ya da otobüs şoförleri dalga geçer gibi 'kartın nerede, ben nereden bileyim engelli olduğunu' diyor. Bunlar üzüyor.

>> Engelli kartını almak için ne yapman gerekiyor?

>> Rapor almak, ama o da sorun. Yurt dışında bizi bir doktor, sadece gördü ve hemen kartımızı verdi. Burada rapor almak için sefillik çekiyoruz. Başbakanlığın verdiği kart belediyede geçmez, belediyeninki başka yerde geçmez. Biz yıllardır rapor ala ala perişan olduk. Zaten artık almıyoruz, kendi işimizi kendimiz halletmeye çalışıyoruz.

Doktorlar yaşamaz dedi, 5 ev satarak onu tedavi ettirdik

>> Ailen?

>> Annem muhasebecilik yapıyor ama aslında ressam, babam opera sanatçısı, abim Oğulcan Borova bale sanatçısı, şu an Amerika’da. Ailem olmasaydı, yoğun fizik tedavi aldırmasalardı şu an yürüyemezdim bile. Devletin verdiği fizik tedavi kesinlikle yeterli değildi. O nedenle 18 sene ailem, eve uzman getirip bana fizik tedavi uygulattılar.

>> Tabii herkes sizin imkanlarınıza sahip olamayabiliyor..

>> Anne: Bakın, biz bugüne kadar 5 ev sattık, şu anda kirada oturuyoruz. Bazen birkaç işte birden çalıştık. Çünkü bu çocuklara ne kadar erken fizik tedavi uygulanırsa o kadar faydası var. Devlet yılda bir ay veriyor, oysa biz Özüm’e sürekli fizik tedavi uygulattık. Hele ortopedik özürlü olup iyileştirilmemiş çocuklar devlete daha fazla yük oluyor. Mutlaka ayağa kalkmaları lazım.

>> Yani belki de Özüm'le aynı durumda olan ama aynı imkanlara sahip olamayan birçok çocuk daha iyi olabilecekken olamadı...

>> Anne; Ankara’da anne-baba doktor olan arkadaşlarımız vardı ve çocukları Özüm’den iyiydi. Utandıklarından çocuğu okula bile yollamadılar, evden çıkarmadılar. Düşünün bir de ebeveynler doktor...

>> Oysa siz söylenenleri dinlemeyip üzerine gitmişsiniz..

>> Anne; Hastanede Özüm için 'yaşamaz, kesinlikle yürüyemez, beyin hasarı kalır' dediler. Hastaneden çıktığında gözlerini bile oynatamıyordu. Şu anda gören doktorlar 'hastalığı hafif geçirmiş herhalde' diyor, oysa en ağır şeklini geçirdi. Bizim çabalarımızla Özüm iyi hale geldi, çok büyük aşama kaydetti. Düşünsenize klarnet bile çalabiliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!