Amcam Şakir Eczacıbaşı

Güncelleme Tarihi:

Amcam Şakir Eczacıbaşı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2010 00:00

Her ölüm acıdır. Ama belki de ailemizin son büyüğü olduğu için Şakir Amca’mın ölümü beni derinden sarstı. Bizi birleştiren en önemli unsur sanattı.

Haberin Devamı

Sanatsever bir ailede büyümenin yanı sıra, O fotoğrafçılıkta ben de balede kariyer yapan; ailenin sanatçı bireyleriydik. 1993’den bu yana İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanlığını sürdürüyordu. Ben de 1993’den bu yana İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın başkanlığını yürütüyorum. İkimiz de benzer sıkıntıları yaşıyor ve paylaşıyorduk. İKSV ile İKSEV arasında organik bir bağ bulunmamasına rağmen her festival döneminde mutlaka arar, sıkıntılarımı paylaşır, moral verir ve benim için manevi bir güç olurdu. Bu görevini yürütürken ne gibi sıkıntılara katlandığını çok iyi anlıyor ve biliyorum. Belki de bu yüzden İKSV’ye bir yer kazandırmak için yıllarca uğraştığı Deniz Palas’taki odasını hiç kullanamamış olması beni çok üzdü. Deniz Palas en büyük hayaliydi ve onsuz açıldı.
Fotoğraf sanatçısı, yazar ve bir kültür adamı olarak Şakir Eczacıbaşı yaşamı boyunca mükemmeli aradı. Fotoğrafa çocukluk arkadaşı Ara Güler’in bir sözü üzerine başladığını anlatırdı. 1960’lı yıllar. O zamanlar Tıpta Yenilikler adlı bir dergi çıkarıyor. Ara Güler’den dergi için birkaç fotoğraf istemiş ama sonra beğenmemiş. Ara Bey, sinirlenmiş ve “Madem çok biliyorsun sen çek o zaman” demiş. Bunun üzerine bir fotoğraf makinesi aldığını ve fotoğraf çekmeye başladığını anlatırdı. Kahkahalarla anlattığı bir başka anısı daha vardı. Ara Güler ile birbirlerinin fotoğrafını çekmişler. Sonuçta Amca’mın çektiği fotoğraf Ara Güler’in çektiğinden iyi olmuş. O zaman Ara Güler, “Poz vermesini bile bilmiyorsun. Bak poz böyle verilir” demiş ve birlikte çok gülmüşler.
Anılar bir yana Türkiye’de fotoğraf sanatının gelişmesi ve yaygınlaşması için üstün çaba harcadı. 1968’den bu yana Eczacıbaşı Renkli Fotoğraf Yıllıkları’nı yayımlıyordu. Her yıl yılbaşında armağan olarak gönderilen bu yıllıklarla bizzat uğraşır, genç sanatçıların fotoğraflarına ağırlıklı olarak yer verirdi. Kapılar, Kahvehaneler, Sokaklar, Balıkçılar gibi konular belirleyerek Anadolu kültürünün tanıtımını da bu albümler sayesinde yapmayı amaçlardı. Yurt içinde sanırım 15 yurt dışında da 23 fotoğraf sergisi açmış bu sanata cidden önemli katkıları olmuş bir insandı.
Tiyatro ve sinema
Fotoğrafın yanı sıra tiyatro ve sinema da ilgi alanı içindeydi. Özellikle sinema alanında vazgeçilmez emekleri vardı. 1965’de Onat Kutlar ile Sinematek’i kurması, on yıl boyunca başkanlığını bizzat yürütmesi, Film festivalinde filmlerin sansürsüz gösterilmesi için büyük emek harcaması Türk sinemasına yaptığı olumlu katkılar arasındaydı. Sabahattin Eyüboğlu ve Pierre Biro ile uluslararası şenliklerde ödüller alan “Eczacıbaşı Kültür Filmleri” dizisini hazırlamıştı. “Renk Duvarları”, 1964 yılında Avrupa Konseyi’nin “Kültür Filmleri Ödülü”nü kazanmıştı. Ödüllü bir sinemacı olarak Uluslararası İstanbul Film Festivali için çok büyük emek vermişti.
Şakir Eczacıbaşı sanata tutkuyla bağlıydı. Sanat sevgisinin kitaplardan öğrenilemeyeceğini, bizzat yaşayıp görerek sanatın sevilebileceğine inanırdı. Bernard Shaw’un “Eğer sanat var olmasaydı, dünyanın kabalığı katlanılmaz olurdu.” Sözünü çok sever ve sık tekrarlardı. İnandığı işi başarmakta son derece inatçıydı. Her şeyin mükemmel olmasını istediği için çevresindekileri de zorlardı.  1997 yılında İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı ve İstanbul Kültür Girişimi olarak Türkiye’nin ilk Kültür Kongresi’ni gerçekleştirmiştik. İlk kez bu dönemde Amcam ile birlikte çalıştık. Bu çalışmanın bizi birbirimize daha çok yaklaştırdığını söylemeliyim. O süreçte pek çok ortak noktamızı keşfetmiştik.
İzmir’den küçük yaşta ayrılmasına rağmen bağını hiç koparmamıştı. Önümüzdeki günlerde basılacak anılarını anlattığı kitapta da İzmir özlemi daha iyi anlaşılacaktır. İyi yemekten hoşlanırdı ve dede evimizin mutfağını canlı tutardı. İzmir’in enginarını çok sever ve eğer yiyecekse bunun İzmir enginarı olmasını isterdi. Engiar mevsiminde buradan yollardık.
Başarılı bir işadamıydı. Ancak Abidin Dino ile ortak bir anısını sık sık dile getirdiği için zaman zaman işadamlığını sanatçılık kadar çok sevmediğini düşünürdüm. Abidin Dino Amca’mı Fransız bir mimar arkadaşıyla tanıştırmış. Hanım, ‘demek hobiniz fotoğrafçılık’ deyince Abidin Dino, “Hayır, kendisi fotoğrafçıdır, hobisi işadamlığı” demiş. Şakir Eczacıbaşı, inandıklarının gerçekleştirmek için azimle çalıştığı çok güzel bir yaşam sürdü. Ardında bıraktıkları her zaman sevgiyle anılmasını sağlayacak. Ardından söylenenler büyük acımızı daha yaşanır kılıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!