Türkiye kaybediyor Som Petrol kazanıyor

Güncelleme Tarihi:

Türkiye kaybediyor Som Petrol kazanıyor
Oluşturulma Tarihi: Şubat 27, 2014 09:34

Obama ve Erdoğan’ın altı ay sonra yaptıkları telefon görüşmesi iki açıdan önemli.

Haberin Devamı

Birincisi, Washington Türkiye’de Erdoğan’ın da parçası olduğu, ABD’yi hedef alan açıklamalardan duyduğu rahatsızlığı belirtmek için seçtiği “konuşmama” yönteminden vazgeçti. Onun yerine konuşup mesajlarını yine en üst düzeyde doğrudan iletme yoluna döndü.

İkincisi de yapılan konuşmanın dışarıya aksettiriliş şekli incelendiğinde, kamuoyu önünde Türk hükümetini sert bir tonda eleştirmemeye karar verdi.

* Halbuki Ocak sonunda durum böyle değildi ve bunun işaretleri da doğrudan yönetimden gelmişti. Önce 23 Ocak saat 13.41’de Pentagon Sözcüsü’nden bana gelen e-postada, Savunma Bakanı Hagel’ın Ocak sonunda beklenen Türkiye seyahatinin yapılmayacağını açıkladılar.

24 Ocak saat 11.44’te bu sefer yönetimden üst düzey bir yetkilinin yolladığı mesajla, bir Amerikan yetkilisinin Türkiye konusunda açıklama yapacağını teyit ettiler.

Bu iki gelişme üzerine ben de kaynaklarımı yokladım. Ve 26 Ocak’ta “İlk mesaj Hagel’ın iptali” yazısıyla, Amerikan yönetiminin Türkiye’de yaşanan gelişmelere dair nasıl bir çizgi belirlediğini yazdım. 27 Ocak’ta da aynı minvalli New York Times başyazısı çıktı. Ve çok sık tekrarladıkları bir yöntemle, kimseye sürpriz olmaması için yönetimin atılacak bir adım öncesi dışarıya bilgi aktardığı anlaşıldı.

* İşte ne olduysa Şubat başında oldu. Ve yönetimden gelen sinyallerin ardından Türk hükümetinin muhtemel bir müdahalesiyle, Washington birden her şeyi bırakıp Kıbrıs açıklamaları yapmaya başladı.

İngilizce’de 'irrelevant' derler, Türkçe’ye 'dam üstünde saksağan' diye çevirebilirsiniz.

Türkiye’de hukukun üstünlüğü askıya alınmış, iş dünyasından medyaya en ufak bir eleştiride bulunan herkes tehdit ediliyorken…

Beyaz Saray, 11 Şubat’ta Başbakan Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Kıbrıs’ta oynadığı rolü övdü. 19 Şubat’ta Obama-Erdoğan görüşmesinde de, Obama’nın Kıbrıs için teşekkür ettiğini söylediler. Yetmedi, 21 Şubat’ta bu sefer Dışişleri eliyle başka bir Kıbrıs açıklaması yayınladılar.

* Artık 30 Mart seçimlerine kadar Amerikan yönetiminin Türkiye konusunda düşük profilli bir çizgi izleyeceği ve büyük bir gelişme yaşanmadığı sürece Kıbrıs’a odaklanacağı belli oldu.

Bunun dışında Amerikan yönetiminin internet yasası gibi konularda yaptığı şablon eleştiriler ise sakın kafanızı karıştırmasın.

Oysa bu diplomasi oyununun ötesinde, Amerikalıların da bildiği, çok temel bir sorun var ilişkilerde. Gözden kaçmış olabilir…

17 Aralık'ta 'Büyük Rüşvet Operasyonu' başlamadan bir gün önce, 16 Aralık’ta Türk hükümeti cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci yatırım teşviğini verdi.
Ve 11,5 milyar liraya İran doğalgazını Almanya’ya taşıyacak bir petrol boru hattı inşa etmeye hazırlanan Som Petrol’e destek sağladı. 2016’da Cumhuriyetçilerin başkan adayı olacağı konuşulan New Jersey Valisi Chris Christie’nin eyaletinde İran ticareti nedeniyle geçen sene karalisteye alınan Som Petrol...

* Sorun işte burada. Türk hükümeti, örneğin İran politikasında ne İran’ı memnun edebiliyor ne Amerikalıları. Ve iki tarafı da rahatsız ederken, sadece bu işlerin ticaret ayağında olanlar ve alakalı PEP’lerin (Politically exposed person, politikacı ve yakınları) memnun kaldığı, buram buram şüphe kokan işler yapıyor.

Üstüne 17 Aralık sürecinde ortaya dökülenler biniyor.

Ve yolsuzluklarla anılan bir hükümetin, eli zayıflayınca sağlıklı bir dış politika da yürütemeyeceği, ülke menfaatlerini savunamayacağı her geçen gün tescil oluyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!