Türkiye Avrupa’ya gönülden bağlı

Güncelleme Tarihi:

Türkiye Avrupa’ya gönülden bağlı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 1999 00:00

Haberin Devamı

Avrupa Konseyi'nın 50. yıldönümünde Genel Sekreter Hürriyet'e özel yazdı: Türkiye Avrupa’ya gönülden bağlı

Tarih bazen bir trajedi olarak tekerrür etmektedir. 20'nci yüzyıl bizden ayrılırken, en dehşetli anılarından birini Kosova'da sahnelemektedir: Saldırgan milliyetçilik.

Bütün kötü ruhların yeniden salıverildiğini görüyoruz. Acaba her şey boşuna mıydı? Geçmişimizden ders almadık mı ?

Birinci Dünya Savaşı'nda milyonlarca insan siperlerde öldükten sonra, İkinci Dünya Savaşı'nda vahşet daha ileri gittikten ve savaş makinası bütün kıtada çalıştıktan sonra, ‘Bir daha asla’ diye defalarca tekrarladık.

‘Bir daha asla’ Avrupa'nın kuruluşunun üzerine inşaa edildiği kararlılık temeliydi. 1949'da 10 devlet, Avrupa Halkları arasında diyalog, insan haklarına saygıyı yeniden kurmak, demokrasiyi savunmak, büyük sosyal ve ekonomik gelişme sorunlarına müşterek çareler aramak için Avrupa Konseyi'ni kurdular.

1950 yılında teşkilata katılmış olan Türkiye, Avrupa dayanışmasının güçlendirilmesine kuvvetle bağlıdır. Başbakan Mesut Yılmaz, 1997 Ekim'inde Strasbourg'da yapılan Avrupa Konseyi devlet ve hükümet başkaları zirve toplantısında şu hususu belirtmişti: ‘Avrupa sosyal birlik ve dayanışma alanında ahenkli harekete ihtiyaç duymaktadır. Sosyal alanda Avrupa Konseyi, Avrupa’nın odak noktası olabilir.'

Şimdi 41 Avrupa Konseyi üye devleti kapsam olarak mütevazi kalmış olsa bile, hedef ve azim bakımından hiç de mütevazi değildir. Daha başlangıcından itibaren Avrupa'da müşterek bir ahlak alanı ve paylaşılmış değerler alanı yaratmak suretiyle halklar arasındaki engelleri ortadan kaldırmaya başlamıştır.

İNSAN HAKLARI

Bu büyük yapının temel taşı 1950 yılında kabul edilen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'dir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından korunan ve teşvik gören bu sözleşme Avrupa yasa düzeninin nüvesi olmuştur.

Lakin buna çok şeyler eklenmiştir: Avrupa Sosyal Şartı, İşkence ile Mücadele Sözleşmesi, Ulusal Azınlıkların Korunması çerçeve Sözleşmesi ve öğrencilerin serbest dolaşımndan, doğal ve kültürel mirasın korunmasına, organize suçlarla mücadeleye kadar akla gelen her konuyu kapsayan 173 anlaşma...

Avrupa Konseyi Dışişleri Bakanları bütün bu çalışmaların ana hatlarını saptayan kurumdur. 7 Mayıs'ta Budapeşte'de 50'inci yılı kutlamak ve önemli yeni bir görev yaratmak amacıyla toplanacaklar: İnsan hakları için bir Avrupa Komiserliği.

Her ne kadar nihai karar hükümetlere ait ise de sözleşmelerin ve faaliyetlerin çoğunun başlangıç yeri hem hükümet, hem de muhalefet partilerinin temsil edildiği Parlamenterler Asamblesi'dir. Belediye başkanları ve yerel yönetim meclisleri üyelerinin işbirliği yaptıkları yerel ve bölgesel yönetimler kongresi, yerel özerk yönetimin güçlü savunucusu olmuştur.

Özgürlük ve çok partili demokrasiye bağlı Avrupa Konseyi uzun süre Batı Avrupa içerisinde kalmıştır. Diktatörlük yıllarında Yunanistan dışarıda kalmış ve İspanya ile Portekiz ancak 1970'lerin ortalarında demokrasiye döndükten sonra Konsey’e katılabilmişlerdir.

Demir Perde ile Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra doğuya doğru büyük açılım başlamış ve 17 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi teşkilatın tam üyesi olmuştur. Bu devletler demokratik yöntemlerini güçlendirmede büyük mesafe aldıkları gibi zor sorunlarla mücadele etmektedirler. Avrupa'nın bu bölümünde yasal reformları desteklemek ve yeni müesseseleri güçlendirmek Avrupa Konseyi'nin önde gelen görevi olmuştur.

TÜM KITADA DEMOKRASİ

Kıtanın tamamında demokrasi uygulamaları ve insan haklarına saygıyı dikkatle izlemek, teşkilatın baçulıca görevlerinden biri olmuştur. Üzerinde dikkatle durulan bir konu da ölüm cezasıdır. Bu alanda Avrupa Konseyi son zamanlarda önemli bir başarı elde etmiştir. 1998 yılında üye devletlerin hiçbirinde ölüm cezası infaz edilmemiştir. Fakat, bazı ülkelerin ceza kanunlarında hala ölüm cezası bulunmaktadır ve sorun çözümden çok uzaktır.

Bu bölgede demokrasi çok yol almıştır. Yasal temeli güçlendirilmektedir. Avrupa Konseyi, yasa sistemlerinin reformu, yerel özerk yönetimlerin yapılandırılması, ulusal azınlıkların korunması gibi konularda teknik yardım vermektedir. Fakat bu görev henüz tamamlanmaktan uzaktır. Yeni demokrasilerde dönüşüm ve reform sürecine destek, teşkilatın önemli görevlerinden biri olmaya devam etmektedir.

Bir alandan diğerine müşterek kurallar ve standartlar geliştirmek suretiyle Avrupa Konseyi, üye ülkeler arasında ortak bir yasal alan yaratmaktadır. 50'inci yıldönümünün parolası ‘Sınırları olmayan daha büyük bir Avrupa’ yaratmaktır. Avrupa İnsan HaklarI Mahkemesi'ne başvurma hakkına sahip 800 milyon kişilik Avrupa ile bu rüya, önümüzdeki engellerin korkutucu olmasına rağmen bir gerçek olmaktadır.

MÜŞTEREK MİRAS

Avrupa uluslar, diller ve kültürlerden oluşan bir mozaiktir. Lakin onu bir arada tutan müşterek gelenekleri ve müşterek miraslarıdır. Bu yazdan itibaren başlayacak olan Avrupa Konseyi kampanyasının konusu bu müşterek miras bilincinin artırılması olacaktır.

Kosova'da büyük bunalım ve Avrupa'da içten içe kaynayan muhtemel çatışmalar; barış ve istikrarın, demokrasi, kanun nizamı ve insan haklarına muhtaç olduğunu hatırlatmaktadır. İşte bunun için Avrupa projesi, ne kadar önemli olursa olsun sadece ekonomik sorunlara indirgenemez. Ahlaki, yasal, ruhani, kültürel ve sosyal boyutları da vardır.

Ortak değerlere sahip bir Avrupa inşaası çabalarımızı arttırabilir miyiz? Daha büyük çaba ve demokratik güvenlik için ciddi bir yatırım gereksinimi aşikardır. Ve bu alandaki faaliyetin bedeli, hiç bir şey yapmamanın sonuç bedelinden çok daha düşük olacaktır.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!